Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir Sorumlusu Aysun Aykan, ’En riskli bina hangisidir’ sorusuna cevap verdi.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir Sorumlusu Aysun Aykan, ’En riskli bina hangisidir’ sorusuna cevap verdi. Jeolog Aykan, en riskli binanın zeminin ve jeolojik yapıların dikkate alınmadan yapılan bina olduğunu açıkladı. Aykan, 2 bin yıldır sessiz kalan Balıkesir-Gökçeyazı fayına dikkat çekerken, fay yasasının ise kısa sürede çıkması gerektiğini kaydetti.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir Sorumlusu Aysun Aykan, Türkiye’nin gündemini oluşturan deprem ve yapı stokları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Aykan, ‘Depremin mesafe tanımadığı gerçeğini bir kez daha görmüş olduk. İzmir’de deprem olmadı; 80 kilometre uzakta bir deprem oldu ama birçok bina yıkıldı. Bazen yanınızdan fay geçmese de eviniz yıkılabilir. Depremde yıkılan veya ağır hasar gören yapıların, hemen hemen hepsinin deprem merkez üssünden 70-80 kilometre uzaklıkta yer alan Bayraklı ilçesinde yoğunlaşması, yapı-zemin etkileşiminin ve yerel zemin koşullarının oluşan deprem hasarları üzerindeki etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Binaların zemin koşullarına göre dizayn edilmemesi, inşaat uygulamalarında yanlışlar olması, yapılarda özelliklede zemin katlardaki işyerlerinde kolon ve kirişlerin kaldırılması ya da içlerinden tesisat borusu geçilerek zarar verilmesi gibi nedenler düşük bir ivme değerli depremin büyük bir afet ortaya çıkarmasına neden olmuştur’ dedi.
Aykan, sözlerini şöyle sürdürdü ’80 kilometre uzaktaki depremden etkilenen Bayraklı ilçesindeki durum Marmara Denizine kıyısı olan tüm iller için de geçerlidir çünkü yakın bir gelecekte büyük bir deprem beklediğimiz Marmara Denizinde olacak depremden öncelikli olarak Marmara Denizine kıyısı olan tüm iller; İstanbul, Bursa, Balıkesir, Yalova, Çanakkale, Tekirdağ ağır bir şekilde etkilenecektir. Balıkesir özeline baktığımız zaman; Balıkesir merkezden geçen ve sismik boşluk olarak değerlendirdiğimiz Balıkesir-Gökçeyazı Fayı var, yani bu fayın kırılma zamanı geçmiş dolayısıyla yakın gelecekte deprem üretme potansiyeline sahip bir faydır. Türkiye Paleosismoloji Projesi kapsamında MTA diri fay harita serisi içinde gösterilen Edremit Fayında ve Havran-Balıkesir Fayında hendekler açılarak, hendek tabanlı paleosismolojik çalışmalar yürütülmüştür. Balıkesir Gökçeyazı Segmenti üzerinde yapılan paleosismolojik çalışmalara göre; bu fayda Milattan Önce 850’ye kadar 4 Paleodepremin geliştiği saptanmış, depremin tekrarlama periyodu yaklaşık 1000 yıl olarak kabul edilmiş ve son depremin üzerinden 2000 yıl gibi bir süre geçtiği tespit edildiği için, bu yüzden burada deprem bekliyoruz. Bu fay kırıldığında 6.5’den büyük 7.2 büyüklüğe kadar deprem üretme potansiyeline sahip olduğu biliniyor. Şu an burada büyük bir depremin olması bizi şaşırtmaz. Balıkesir- Gökçeyazı Fayının tehlikesine dikkat çekmemiz gerekiyor.’
’En riskli bina’
Aysun Aykan, yerleşim yerlerinin ova içinde kalan yerlerde yoğunlaştığını söyledi. Aykan, ‘Ülkemizin yerleşim alanlarının çoğu ovaların içinde yer alıyor. Çok eski zamanlardan beri tarımsal üretim alanlarının içinde yerleşen insanlarımız özellikle 1950’li yıllardan sonra tarımsal üretim alanlarını hızlı bir şekilde imara açmıştır. Günümüzde artarak devam eden, insanların yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu besin kaynaklarını üretmek için son derece önemli olan bu tür alanlar üzerindeki yapılaşma, ülkemizin hızla tarımsal üretim alanlarını kaybetmesi gerçeği ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Tarımsal alanlarda yapılaşma anlayışını terk etmemiz gerekiyor. En riskli bina hangisidir? Bu soru ile de sık sık karşılaşıyoruz. Eğer bir bina zemin özellikleri dikkate alınarak sağlam yapıldığında; ister betonerme, ister yığma olsun yıkılmaz. Binanın hasar görmesi için mutlaka bir hata yapılmıştır; Proje, malzeme hatası, zemin etüdünün yanlış yapılması ya da zemine göre tasarım yapılmamış olması gerekiyor. Alüvyon gibi kötü bir zeminde, binanızı sağlam yapsanız bile binanız yıkılır ya da sıvılaşmadan dolayı binanız yan yatar ki; Kocaeli Depreminde yaşadık biz bunu; bina sağlam yapılmış fakat zemin özelliği dikkate alınmadan yapılmış, sıvılaşmadan dolayı bina yan yatmıştı. Binanız ne kadar sağlam yapılsa da zemini dikkate alınmadan yapıldığında binanız mutlaka yıkılır ya da hasar alır. En riskli bina, zeminin jeolojik yapıları dikkate alınmadan yapılan binadır. Zeminlerin jeolojik yapılarına uygun binalar yapmalıyız’ dedi.
Aykan, konuşmasının son bölümünde fay yasasına dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı ‘Ülkemizde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya kentsel dönüşüme tabi tutulması gerekiyor. Fay Yasası bir an önce çıkartılmalıdır. Zemin ve temel etüt raporları mevzuata uygun yapılmalı. Bilimsel normlara dayalı yer seçimleri yapılmalıdır. Toplumumuzu bilinçlendirerek depreme karşı dirençli bir toplum oluşturmamız gerekiyor. Bilinçli bireyler yetiştirmek adına okullarda, ilkokul seviyesinden itibaren deprem ve doğa kaynaklı afetlere ilişkin bilgiler verilmelidir.’
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir Sorumlusu Aysun Aykan, ’En riskli bina hangisidir’ sorusuna cevap verdi. Jeolog Aykan, en riskli binanın zeminin ve jeolojik yapıların dikkate alınmadan yapılan bina olduğunu açıkladı. Aykan, 2 bin yıldır sessiz kalan Balıkesir-Gökçeyazı fayına dikkat çekerken, fay yasasının ise kısa sürede çıkması gerektiğini kaydetti.
Jeoloji Mühendisleri Odası Güney Marmara Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Balıkesir Sorumlusu Aysun Aykan, Türkiye’nin gündemini oluşturan deprem ve yapı stokları ile ilgili açıklamalarda bulundu. Aykan, ‘Depremin mesafe tanımadığı gerçeğini bir kez daha görmüş olduk. İzmir’de deprem olmadı; 80 kilometre uzakta bir deprem oldu ama birçok bina yıkıldı. Bazen yanınızdan fay geçmese de eviniz yıkılabilir. Depremde yıkılan veya ağır hasar gören yapıların, hemen hemen hepsinin deprem merkez üssünden 70-80 kilometre uzaklıkta yer alan Bayraklı ilçesinde yoğunlaşması, yapı-zemin etkileşiminin ve yerel zemin koşullarının oluşan deprem hasarları üzerindeki etkisini açıkça ortaya koymaktadır. Binaların zemin koşullarına göre dizayn edilmemesi, inşaat uygulamalarında yanlışlar olması, yapılarda özelliklede zemin katlardaki işyerlerinde kolon ve kirişlerin kaldırılması ya da içlerinden tesisat borusu geçilerek zarar verilmesi gibi nedenler düşük bir ivme değerli depremin büyük bir afet ortaya çıkarmasına neden olmuştur’ dedi.
Aykan, sözlerini şöyle sürdürdü ’80 kilometre uzaktaki depremden etkilenen Bayraklı ilçesindeki durum Marmara Denizine kıyısı olan tüm iller için de geçerlidir çünkü yakın bir gelecekte büyük bir deprem beklediğimiz Marmara Denizinde olacak depremden öncelikli olarak Marmara Denizine kıyısı olan tüm iller; İstanbul, Bursa, Balıkesir, Yalova, Çanakkale, Tekirdağ ağır bir şekilde etkilenecektir. Balıkesir özeline baktığımız zaman; Balıkesir merkezden geçen ve sismik boşluk olarak değerlendirdiğimiz Balıkesir-Gökçeyazı Fayı var, yani bu fayın kırılma zamanı geçmiş dolayısıyla yakın gelecekte deprem üretme potansiyeline sahip bir faydır. Türkiye Paleosismoloji Projesi kapsamında MTA diri fay harita serisi içinde gösterilen Edremit Fayında ve Havran-Balıkesir Fayında hendekler açılarak, hendek tabanlı paleosismolojik çalışmalar yürütülmüştür. Balıkesir Gökçeyazı Segmenti üzerinde yapılan paleosismolojik çalışmalara göre; bu fayda Milattan Önce 850’ye kadar 4 Paleodepremin geliştiği saptanmış, depremin tekrarlama periyodu yaklaşık 1000 yıl olarak kabul edilmiş ve son depremin üzerinden 2000 yıl gibi bir süre geçtiği tespit edildiği için, bu yüzden burada deprem bekliyoruz. Bu fay kırıldığında 6.5’den büyük 7.2 büyüklüğe kadar deprem üretme potansiyeline sahip olduğu biliniyor. Şu an burada büyük bir depremin olması bizi şaşırtmaz. Balıkesir- Gökçeyazı Fayının tehlikesine dikkat çekmemiz gerekiyor.’
’En riskli bina’
Aysun Aykan, yerleşim yerlerinin ova içinde kalan yerlerde yoğunlaştığını söyledi. Aykan, ‘Ülkemizin yerleşim alanlarının çoğu ovaların içinde yer alıyor. Çok eski zamanlardan beri tarımsal üretim alanlarının içinde yerleşen insanlarımız özellikle 1950’li yıllardan sonra tarımsal üretim alanlarını hızlı bir şekilde imara açmıştır. Günümüzde artarak devam eden, insanların yaşamını sürdürebilmesi için ihtiyaç duyduğu besin kaynaklarını üretmek için son derece önemli olan bu tür alanlar üzerindeki yapılaşma, ülkemizin hızla tarımsal üretim alanlarını kaybetmesi gerçeği ile karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. Tarımsal alanlarda yapılaşma anlayışını terk etmemiz gerekiyor. En riskli bina hangisidir? Bu soru ile de sık sık karşılaşıyoruz. Eğer bir bina zemin özellikleri dikkate alınarak sağlam yapıldığında; ister betonerme, ister yığma olsun yıkılmaz. Binanın hasar görmesi için mutlaka bir hata yapılmıştır; Proje, malzeme hatası, zemin etüdünün yanlış yapılması ya da zemine göre tasarım yapılmamış olması gerekiyor. Alüvyon gibi kötü bir zeminde, binanızı sağlam yapsanız bile binanız yıkılır ya da sıvılaşmadan dolayı binanız yan yatar ki; Kocaeli Depreminde yaşadık biz bunu; bina sağlam yapılmış fakat zemin özelliği dikkate alınmadan yapılmış, sıvılaşmadan dolayı bina yan yatmıştı. Binanız ne kadar sağlam yapılsa da zemini dikkate alınmadan yapıldığında binanız mutlaka yıkılır ya da hasar alır. En riskli bina, zeminin jeolojik yapıları dikkate alınmadan yapılan binadır. Zeminlerin jeolojik yapılarına uygun binalar yapmalıyız’ dedi.
Aykan, konuşmasının son bölümünde fay yasasına dikkat çekerek sözlerini şöyle tamamladı ‘Ülkemizde öncelikli risk grubunda yer alan yapıları belirleyerek, bu yapıların güçlendirilmesi veya kentsel dönüşüme tabi tutulması gerekiyor. Fay Yasası bir an önce çıkartılmalıdır. Zemin ve temel etüt raporları mevzuata uygun yapılmalı. Bilimsel normlara dayalı yer seçimleri yapılmalıdır. Toplumumuzu bilinçlendirerek depreme karşı dirençli bir toplum oluşturmamız gerekiyor. Bilinçli bireyler yetiştirmek adına okullarda, ilkokul seviyesinden itibaren deprem ve doğa kaynaklı afetlere ilişkin bilgiler verilmelidir.’