Doğal ve geleneksel üretim metotları ve doğal ürünleri ile ön plana çıkan Balıkesir’in Sındırgı ilçesi Pürsünler Mahallesi’nde 20 yıl önce mahalle sakinlerinden Mehmet Gül tarafından imece usulü kurulan ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’ günümüzde yerel halkın geçim kaynağı olmuş durumda.
Doğal ve geleneksel üretim metotları ve doğal ürünleri ile ön plana çıkan Balıkesir’in Sındırgı ilçesi Pürsünler Mahallesi’nde 20 yıl önce mahalle sakinlerinden Mehmet Gül tarafından imece usulü kurulan ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’ günümüzde yerel halkın geçim kaynağı olmuş durumda.
Üzüm, elma gibi doğal ürünlerin pekmeze dönüşüm serüvenine Pürsünler Mahallesinde kurulan halka açık pekmez ocağı ev sahipliği yapıyor. Geleneksel üretim metotlarının yanı sıra hızlı işlem yapmak için teknolojik makinelerde ocakta vatandaşlara hizmet veriyor. Pekmez üretiminin yanında salça, tarhana gibi ürünler de bu ocakta üretilebiliyor.
Çevre mahalle ve ilçelerden ürünlerini ocağa getiren vatandaşlar pekmez, salça, tarhana gibi doğal ürünlerini buradan ücretsiz faydalanarak yapabiliyor. Burada üretilen doğal ürünlerin bir kısmı satılıyor, diğer kısmını ise vatandaşlar kendi tüketimi için ayırıyor Ağırlıklı olarak elma ve üzüm pekmezi üretimi yapılan ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’nda salça, tarhana, bulgur gibi ürünlerin üretimi de yapılıyor.
20 yıldan bu yana kendi imkânlarıyla kurdukları Halka Açık Pekmez Ocağı ile vatandaşlara hizmet verdiklerini belirten Mehmet Gül, ‘Burası halka açık pekmez ocağı. Şu makine de üzümü geçiriyoruz. Tarhana yapıyoruz, bulgur yapıyoruz, nişasta yapıyoruz. Çok amaçlı bir makine. Görüntü de de görüldüğü gibi yukardan elmayı ve ya üzümü atıyoruz. Aşağıdan suyunu alıyoruz. Şöyle görüyorsunuz. Şu an da elma yapıyoruz. Ama pekmez de yapıyoruz. Burayı kendi şeyimizle kurduk. Hiç kimseden yardım almadan, isteyerek, vatandaşa yardım olsun diye, kendimiz de icabında faydalanıyoruz. Vatandaş burada üzümü çekiyor, çekiyor yan tarafta imkânı olmayan burada kaynatıyor. İmkânı olan diyor ben evde kaynatacağım. Evinde kaynatıyor. Bazısı diyor ben diyor burada kaynatabilir miyim? Müsaade ediyoruz. Malzemesini getiren burada kaynatıyor. Aşağı yukarı 20 yıldan beri biz millete hizmet ediyoruz’ dedi.
Doğallığını kaybetmeden kısa zamanda az iş gücü ile üretim
Mahalle sakinlerinden Yaşiye Sarıkaya ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’nda kısa zamanda az iş gücü ile üretim yapabildiği için ve kazanç elde etmenin memnuniyetini dile getiriyor.
Evdeki bir haftalık işi bu ocakta iki üç günde tamamladıklarını belirten Yaşiye Sarıkaya, ‘Aradaki fark ne burada kelepir olduğundan az daha makineyle oluyor burada. Ama evde olsak valla 1 haftalık iş. Burada kelepir olduğundan makineye getiriyoruz, kestiriyoruz. Ama yine de çilesi bizi buluyor. 3 gün sürüyor. İlk önce yıkıyoruz. Ondan sonra toprağını atıyoruz üzerine bu topraksız dönmez. Herhangi toprak olmuyor bunun toprağı ayrı oluyor. Ondan sonra katıyoruz, yıkıyoruz içine atıyoruz ak burada da kaç tane insan lazım oluyor. Biri de aşağı da çiğniyor. O çuvaldakileri çiğniyoruz suyu çıkması için. Kimimiz orada elekten geçiriyoruz. Kimimiz kovayla kazanlara koyuyoruz. Yani çok, 10 kadar insan lazım, keserken. Tabi biz satacağız bunu yemek için değil. Kazanacağız, kazanmak da istiyoruz. Ama ne yapalım bu pahalı diye zor satılıyor. Hiç bile zor değil bu çilemize göre. Çok çileli çok şeyli bir şey’ dedi.
Doğal ve geleneksel üretim metotları ve doğal ürünleri ile ön plana çıkan Balıkesir’in Sındırgı ilçesi Pürsünler Mahallesi’nde 20 yıl önce mahalle sakinlerinden Mehmet Gül tarafından imece usulü kurulan ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’ günümüzde yerel halkın geçim kaynağı olmuş durumda.
Üzüm, elma gibi doğal ürünlerin pekmeze dönüşüm serüvenine Pürsünler Mahallesinde kurulan halka açık pekmez ocağı ev sahipliği yapıyor. Geleneksel üretim metotlarının yanı sıra hızlı işlem yapmak için teknolojik makinelerde ocakta vatandaşlara hizmet veriyor. Pekmez üretiminin yanında salça, tarhana gibi ürünler de bu ocakta üretilebiliyor.
Çevre mahalle ve ilçelerden ürünlerini ocağa getiren vatandaşlar pekmez, salça, tarhana gibi doğal ürünlerini buradan ücretsiz faydalanarak yapabiliyor. Burada üretilen doğal ürünlerin bir kısmı satılıyor, diğer kısmını ise vatandaşlar kendi tüketimi için ayırıyor Ağırlıklı olarak elma ve üzüm pekmezi üretimi yapılan ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’nda salça, tarhana, bulgur gibi ürünlerin üretimi de yapılıyor.
20 yıldan bu yana kendi imkânlarıyla kurdukları Halka Açık Pekmez Ocağı ile vatandaşlara hizmet verdiklerini belirten Mehmet Gül, ‘Burası halka açık pekmez ocağı. Şu makine de üzümü geçiriyoruz. Tarhana yapıyoruz, bulgur yapıyoruz, nişasta yapıyoruz. Çok amaçlı bir makine. Görüntü de de görüldüğü gibi yukardan elmayı ve ya üzümü atıyoruz. Aşağıdan suyunu alıyoruz. Şöyle görüyorsunuz. Şu an da elma yapıyoruz. Ama pekmez de yapıyoruz. Burayı kendi şeyimizle kurduk. Hiç kimseden yardım almadan, isteyerek, vatandaşa yardım olsun diye, kendimiz de icabında faydalanıyoruz. Vatandaş burada üzümü çekiyor, çekiyor yan tarafta imkânı olmayan burada kaynatıyor. İmkânı olan diyor ben evde kaynatacağım. Evinde kaynatıyor. Bazısı diyor ben diyor burada kaynatabilir miyim? Müsaade ediyoruz. Malzemesini getiren burada kaynatıyor. Aşağı yukarı 20 yıldan beri biz millete hizmet ediyoruz’ dedi.
Doğallığını kaybetmeden kısa zamanda az iş gücü ile üretim
Mahalle sakinlerinden Yaşiye Sarıkaya ‘Halka Açık Pekmez Ocağı’nda kısa zamanda az iş gücü ile üretim yapabildiği için ve kazanç elde etmenin memnuniyetini dile getiriyor.
Evdeki bir haftalık işi bu ocakta iki üç günde tamamladıklarını belirten Yaşiye Sarıkaya, ‘Aradaki fark ne burada kelepir olduğundan az daha makineyle oluyor burada. Ama evde olsak valla 1 haftalık iş. Burada kelepir olduğundan makineye getiriyoruz, kestiriyoruz. Ama yine de çilesi bizi buluyor. 3 gün sürüyor. İlk önce yıkıyoruz. Ondan sonra toprağını atıyoruz üzerine bu topraksız dönmez. Herhangi toprak olmuyor bunun toprağı ayrı oluyor. Ondan sonra katıyoruz, yıkıyoruz içine atıyoruz ak burada da kaç tane insan lazım oluyor. Biri de aşağı da çiğniyor. O çuvaldakileri çiğniyoruz suyu çıkması için. Kimimiz orada elekten geçiriyoruz. Kimimiz kovayla kazanlara koyuyoruz. Yani çok, 10 kadar insan lazım, keserken. Tabi biz satacağız bunu yemek için değil. Kazanacağız, kazanmak da istiyoruz. Ama ne yapalım bu pahalı diye zor satılıyor. Hiç bile zor değil bu çilemize göre. Çok çileli çok şeyli bir şey’ dedi.