“Ah gençlik!” serzenişleri belli bir yaşı devirmiş olanlar tarafından boşu boşuna dile getirilmez. Gençlikte neler yaşanırsa yaşansın, nasıl geçerse geçsin, o yıllara, orada yaşanan duygulara, saflığa bir özlemdir bu. İnsanın en saf hâli olan çocukluktan yeni çıkılmış, yetişkinlerin dünyasına adım atılmıştır gençlikle. Bu adım biraz ürkektir, tecrübesizcedir, acemicedir, kimi zamansa acelecidir. Bu dönemde genç sık sık sakarlıklar ve acemilikler yapar. Bu zor dönemlerinde gençleri anlamaya çalışmalıyız. Anlayışlı olmak sorunları hafife almak ya da yok saymak değildir. Aksine, sorun karşısında soğukkanlı ve çözüm odaklı olmak demektir. Ya da sorunun türüne göre, panikle hareket etmeden dikkatli ve kontrollü bir şekilde çözümü zamana yaymaktır. Zira kimi sorunların çözümü kısa sürede bulunabilir, kimi sorunlarsa hemen çözülebilecek türden değildir. “Ben söyledim bu olacak, böyle olacak” deyip kestirip atmak çoğu zaman çözüm yerine çözümsüzlüğü getirir, hatta yeni sorunlara yol açar. Gençlere kendilerine değer verdiğimizi, kendilerinin çok değerli olduklarını hissettirmemiz gerekir. Eğer biz gence önemli olduğunu hissettirmezsek bilelim ki kendisini önemli hissetmesini kim sağlıyorsa genç için o kişi veya kişiler önemlidir.

Gençlik dönemi sigara, alkol, uyuşturucu ve kumar alışkanlıkları için oldukça risk taşıyan yıllardır. Çünkü bu çalkantılı dönemde gençler rahatlayacağını sanarak veya merak için ya da kendisini topluma kabul ettireceği zannıyla bu maddelere yönelebilir.

Genç, günümüzde çevresinden, okul hayatından ve özellikle medyadan karmaşık ve çoğu zaman tehlikeli mesajlar alabilmektedir. Bu bakımdan onları manevi ve ahlaki konularda korumak gerekir. Genç için manevi eğitimin merkezi, camiler olmalıdır. Genç, orada ahlaki ve vicdani yükümlülüklerinin farkına varır. Yine camiler, değerler eğitiminin de verildiği ideal ortamlardır. Orada dostluklar Allah için kurulur, herkeste iyilik fikri hâkimdir. Zor durumda olana yardım, yaşlıya saygı, aç ve muhtaçla empati, yardımlaşmak, kin ve intikam duygularından ve kötülükten uzak durmak, açgözlülük etmemek gibi değerler camide bizzat yaşanır. Bilindiği gibi ezanlar belli saatlerde okunur. Diyelim öğle namazı vakti 13.00’da ise ezan dakikası dakikasına o saatte okunacaktır. Böylelikle kulağı ezanda olan genç zamanın, dakikaların kıymetini anlayacaktır. Günün değişik saatlerine yayılmış namaz vakitleri ile genç kendi zamanı düzenleyecektir. Yine camiler, gençler için bir buluşma yeri, muhabbet ve sohbet etme imkan ve fırsatının elde edildiği mekanlar olarak da vazife görecektir.

Lütfen gençleri camilerle buluşturalım. Camideki bazı muhtemel acemiliklerine veya saygısızlık gibi görülebilecek davranışlarına karşı hoşgörülü ve anlayışlı olalım, güler yüzle davranalım. Tabi en başta kendimiz de elimizden geldiğince camiye devam edelim ve cemaati, camiyi önemseyelim. Gençlerimize karsı sabırlı olalım. Sabır acıdır ancak meyvesi tatlıdır.

Sözlerimi Sezai Karakoç’un şu veciz mısraları ile bitirmek istiyorum. “ O çocuğu bekliyoruz. Dünyayı değiştirecek, yenileyecek, meşhur kelimemizle söyleyelim, diriltecek çocuğu. O çocuğu ki, görüntüye değil, öze, dışa değil, içe baksın. O çocuğu ki, ön planı değil arka planı görsün. O çocuğu ki, reklam ve propaganda edilenleri değil, edilmeyenleri bilsin. Kendine verileni aşan bir çocuk olsun o çocuk. Verilmeyeni alabilen bir çocuk. Gizliyi, sır olanı kurcalayan, tarihin şifrelerini çözen bir genç. Derleyişleri dağıtan, dağılmışları derleyen bir genç adam.”