Avrupa Komisyonu’na bağlı istatistik kurumu olan Eurostat’ın gerçekleştirdiği araştırmaya göre Avrupa’da kronik depresyonun en yaygın olduğu altıncı ülke Türkiye oldu

Modern dünyanın en yaygın hastalıklarının başında gelen depresyon Türkiye’de her beş kişiden biri kişide görülüyor. Genel olarak mutsuzluk hali, kaygı bozukluğu, kötümser düşünme halinden kurtulamamak, sosyalleşmeden uzaklaşmak gibi birçok belirtisi olan depresyon kişinin yaşam kalitesini düşmesine, hayattan keyif almamasına neden oluyor. Çağımızın hastalığı olarak ifade edilen depresyonu Psikolojik Danışman Ömer Faruk Akboğa’yla ele aldık.  Depresyonun insanların duygu dünyalarına farklı zararları olabileceğini kaydeden Ömer Faruk Akboğa, “Depresyon, psikolojik duygu durum bozukluğu olarak gördüğümüz bir durumdur. Entegre olarak birçok şeyin içerisinde de görebildiğimiz bir rahatsızlıktır. Hayattan zevk alamama, kendini suçlama, kusurlarına odaklanmanın fazlalığı, dikkat toplayamama, odaklanma sorunu, uyku ve iştah bozuklukları, olumsuzluklara odaklanma gibi belirtileri var. Bu belirtilere bağlı olarak kişinin yaşam kalitesini ve işlevselliğini düşüren sosyal ilişkilerden kendini soyutlamasına neden olan bir psikolojik durumdur. Bedensel etkileri de olabilir. Psikolojik sorunların nedensel belirtiler veriyor. Bu vücudun alarm verme durumu gibi bir şeydir. Psikolojik durum kötüye gittiğinde kişi bunu aşamadığında vücut bunu çeşitli belirtilerle ortaya koyuyor. Özellikle depresyona bağlı kaygı bozukluklarında vücutta kasılmalar, ağrılar, kalp sıkışmaları gibi şeyler görebiliyoruz. Panik atak vakaları görülebiliyor ki en çok karşılaştığımız belirti bu” dedi.  

YOKSULLARDA ÜÇ KAT DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

Türkiye’de insanların yaşadığı gelecek kaygısı, ekonomik sıkıntılar, kendisini beğenmeme gibi durumlardan dolayı depresyona yakalanma ihtimalinin yüksek olduğunu belirten Psikolojik Danışman Ömer Faruk Akboğa, bazı değişkenlere göre rahatsızlığa yakalanma riski daha da artabildiğine dikkat çekti. Akboğa, “Depresyon vakalarında dünyada yüzde 10’a girmiş durumdayız. Depresyonun nedenlerine gelecek olursak başta ekonomik durum geliyor. Yoksullarda görülme durumu diğerlerine göre üç kat fazla. Kadınlarda görülme durumu erkeklere göre iki kat daha fazla.  Genetik faktörler var. Serotin, depomin hormonlarının salınımının azlığı depresyona neden olabiliyor. Olumsuz inanışlar, işlevsel olmayan düşünceler depresyon oluşturabiliyor. Bizim negatif üçlü dediğimiz; benliğimize karşı, geleceğimize karşı ve dünyaya karşı olumsuz düşüncelerimizin olması bunu etkileyebiliyor. Olumsuz tepki verme eğilimi olan insanlarda daha fazla görülüyor. Kötü düşünceler üzerine fazla odaklanmak yine depresyon nedenleri arasında yer alıyor. Yine bazı depresyona bağlı olarak umutsuzluk durumudur. Bu da intihara kadar götürebiliyor.

POZİTİF VE PES ETMEYEN KİŞİLERDE DAHA AZ GÖRÜLÜR

Depresyondan daha az etkilenen kişilik özelliklerinden de bahseden Akboğa, “Depresyondan koruyan faktörler; psikolojik iyi oluş diye bir faktör vardır. Bu kişinin benliğine karşı olumlu bir düşünceye sahip olmasıdır. Bu insanlar psikolojik rahatsızlıklardan daha az etkilenirler. Kendini seven, kendini tanıyan ve barışık insanlardır bunlardır.  Psikolojik yılmazlık diye tabir ettiğimiz bir kavram var. Bizi rahatsız edecek psikolojik olaylardan etkilenme düzeyini azaltan, pes etmememizi sağlayan duygu durumudur. Bu özelliği sahip kişilerde depresyondan en az seviyede etkileniyor” dedi.

FARKLI ÇEŞİTLERİ VAR

Etkisi ve süresi itibariyle depresyonun farklı çeşitlerinin bulunduğunu ifade eden Akboğa, “En bilineni majör depresyondur, bunun da belli kriterleri var.  Kronik depresyon var. Bu 2 yıl kadar süren bir süreçtir. 2 yılın sadece 2 ayı görülmez 22 ay kişi depresyondadır. Majör depresyona göre daha hafif geçer. Kronik depresyonda kişi gündelik hayatına devam edebiliyor ama majör depresyonda kişinin işlevselliği kayboluyor. Bipolar bozukluk dediğimiz bir çeşidi var. Manik depresif bozuk dediğimiz bir bozukluktur. 5-6 ay boyunca depresyon devam eder sonra 2-3 ay mani dediğimiz bir dönem oluyor. Bu dönemde kişi depresyonun tam tersi şeklinde hareket ediyor, aşırı hareketlilik, aşırı mutluluk, aşırı heyecanlılık dönemi oluyor ardından yine depresyon geliyor. Mevsimsel depresyon diye tabir ettiğimiz bir depresyon çeşidi var. Genel olarak insanlar bu dönemi iyi fark ediyor. Gebelik depresyon var. Psikotik depresyon var. Bu zor bir süreç, burada halüsinasyon ve sanrılar ortaya çıkabiliyor. Kadınlarda adet döneminde depresyonları olabiliyor. A tipik depresyon var. Bu belirlemesi zor bir depresyon türü. Kişi hayatından zevk aldığı şeylerden zaman zaman keyif alabiliyor. Genel depresyon hali devam ediyor ama zevk aldığı şeyleri yapmaya devam edebiliyor. Melankolik depresyon türü var. Hep kötümser düşürmeye bağlı ortaya çıkıyor.

“KESİNLİKLE TEDAVİ EDİLEBİLİR BİR DURUM”

Depresyonun tek başına baş edilebilecek bir durum olmadığını ifade eden Psikolojik Danışman Ömer Faruk Akboğa, “Kesinlikle tedavi edilebilir bir durumdur, asla kaçınılmaz bir durum değildir. Yaşanabilir, normaldir, tedavisi mümkündür. İlaç tedavisi temel tedavi yöntemlerinden biridir. İnsanlar genel olarak ilaç tedavisine mesafeli olmayı tercih ediyor ama bu işin hormonal bazı sebepleri var. Öncelikle bu hormonların tedavisi önemlidir. Buna ek olarak ilaç tedavisi yeterli değildir. İlaç tedavisi bazı semptomları baskılayabilir ama buna ek olarak psikolojik danışmanlık katkı sağlayacaktır. Yapılan araştırmalarda bilişsel davranışlı terapi ve akılcı duygusal terapi ilaç tedavisiyle neredeyse aynı etkide oluyor. Bazen daha etkili olduğuyla ilgili çalışmalar var” dedi.