Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Hatice Kübra Derya

SESSİZ ÇIĞLIKLAR

Dursun bu hayasızca akın!

Kulak ver bu sese, aile hedefte!

Çocukların için sesini yükselt!

Sosyo-kültürel teröre dur de!

Cinsiyetsiz toplum projesine dur de!

Çocukların masumiyetini küresel çetelere teslim etme!

Aile hedefte, başını çevirme!

Aileye savaş açanlara geçit verme!

Aileyi korumak milli güvenlik meselesidir!

Ailemize anayasal koruma istiyoruz!

Güçlü aile, güçlü toplum!

LGBT propagandasına ve dayatmasına dur de!

 

Sloganlarıyla İstanbul’da 400 sivil toplum kuruluşunun LGBT propagandası ve dayatmasına karşı düzenlediği “Büyük Aile Buluşması ve Sessiz Yürüyüş” sessiz çığlıklara dönüştü. Bu haykırış; küresel dayatma haline gelen LGBT propagandası ile aile kurumunun hedef alınmasınaydı.

Gençlerin ve evlatların kurban edilmesine, cinsiyetsiz toplum hayali kuran sapık zihniyetlere, insanın biyolojik olarak devamlılığının bozulmak istenmesine karşı ülkece verilmesi gereken tepkiyi verdiler. Sağ olsunlar. Var olsunlar. Var olsunlar ki toplumu sapkın emellerine göre dizayn etmek için hedefe koydukları çocuklarımızı koruyabilelim. Var olsunlar ki bir kimlik arayışı içerisinde olan ve kendi değer sistemini inşa etme sürecinde zorlanan ergenlerimizi koruyabilelim. Var olsunlar ki dijitalizm ve popüler kültür gibi farklı araçlar kötüye kullanılarak aile kurumunun yıkılmasını engelleyebilelim.  Allah sayılarını çoğaltsın bu güzel insanların.

Peki neden bu sessiz çığlıklara gerek duyuldu?

Önce insanların inancını ve değerlerini hedef aldılar. Sonra gıdaların genetiği ile oynayarak, insanların sağlığını bozdular. Ve gelinen nokta da “Cinsiyetsiz Toplum Projesi”ni uygulamaya soktular. İnsanın fıtratı ile oynuyorlar.

Allah kadını da erkeği de ayrı fıtratta yaratmıştır. Bu fıtratı bozmaya çalışanlara meydanı fazlasıyla boş bırakmadık mı?

Bizler gaflet uykusundayken LGBT terörü artık her yerde. Hatta öyle bir hal aldı ki; bazı muhalefet partileri konuyu açıkça sahiplenerek yürüyüşlerine, kutlamalarına katılacak kadar ayan beyan LGBT yanlısı tavır sergiliyorlar.

LGBT propagandası artık medya eli, muhalefet eli ile, lobilerle artık dayatma boyutuna ulaştı. Bu sadece bizim değil, dini, dili, ırkı olmadan tüm insanlığın, tüm dünyanın sorunu. Hayasızlığın dayatıldığı ve bunun meşru gösterildiği bir düzende evlatlarını LGBT belasından korumak hiç de kolay değil.

Artık ne kolay ki? Çocukları toplumda ki felaketlerden korumaya çalışırken aile içinde felaketlerden korunamayan bebekler, çocuklar var. Günlerdir Diyarbakır’da öldürülen Narin ile Tekirdağ’da öldürülen Sıla bebeği konuşuyoruz. Bu yavruların katledilmesiyle bir kez daha vicdanlarımıza hançer vuruldu.  Çocuklarımızı her türlü sapkınlıktan, LGBT belasından koruyalım derken, en güvenli olacakları yuvalarında güvende olmamaları ne kadar acı. Ağzı süt kokan bebeklere, hayat sevinci elinden alınmış çocuklara yapılan bu zulmün arkasında düpedüz ahlaksızlık var. Ahlaksızlığı meşrulaştıran herkes bu suçlara ortaktır, vebali altındadır. Toplumsal çürümenin kokusu her yeri sardı. Nefes alamaz hale geldik. Üstad Sezai Karakoç ne kadar yerinde anlatmış. “Geldik çağı gördük ve ürperdik.”

Bir yerlerde roketle, tankla, tüfekle katliam var. Başka yerler de silahlara gerek kalmadan yapılan katliamlar. Hepsinin perde arkasında, ahlaksızlık, arsızlık, namussuzluk.

Biz bizi toparlamazsak bu katliamlar ne ilk ne de son olacak. Taze zihinleri LGBT batağına çekmek için ciddi bir lobi çalışması var. Toplumları ayakta tutan ailedir. Aile devlet ve toplum tarafından korunma hakkına sahiptir. İnsanlık tarihi boyunca ailenin bu kadar hedef alındığı görülmemiştir. Aile kurumunu hedef alanlara verilecek en büyük cezalar yasal olmalıdır. 24 devlet, LGBT’yi yasaklayan kanunlar çıkarttı. Bizim de bunu yapmamamız için hiçbir engel yok.  Eğitim sistemimizde vatanını ve milletini seven, insanlığın istikbalini düşünen, ülkesinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü dert edinen, toplumda yaşanan yozlaşmalara karşı kendini sorumlu hisseden bireyler yetiştirilmesi için hiçbir engel yok, diyemiyorum. Maalesef yeni Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline yapılan eleştiriler ortada.

Çocuklarımız ve ailemiz kırmızı çizgimiz. Biz tüm saldırılara rağmen bu hayasızca akını durdurmak için tüm benliğimizle, değerlerimizle göğsümüzü siper etmeye devam edeceğiz.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER