Günümüzde mutlu insan görmek neredeyse tesadüf gibi. Kiminle konuşsam, kime sorsam kendisini mutsuz hissettirecek bir sıkıntısı var. Bazen küçük bir sivilce, bazen işsizlik, bazen iş, bazen sağlık sorunları ve daha birçok sebep. Öyle ağırlaşıyor ki sebepler yaşamak zor gelmeye başlıyor insanlara.
Oysa dünyaya mutsuz olmak için gelmiyoruz ki. Binlerce, belki de milyonlarca yıldan beri bu alemde yaşayan hangi insanın amacı mutsuzluk olur? Hangi anne mutsuz olsun diye çocuğunu doğurur?
Bir gün bırakın işi gücü, doğayla baş başa kalabileceğiniz bir yere gidin. Etrafınıza farkında olarak şöyle bir bakın. İnceleyin otları, böcekleri, karıncaları, uçan kuşları. İyi bakın! Ne yapıyorlar? Sizce mutlular mı?
Emin olun bizden daha mutlular. Hatta biz insanlar olmasa daha mutlu olacaklar. Çünkü biz kendi mutsuzluklarımızı onlara fatura ederek, bütün doğaya zarar veriyoruz maalesef. Onlar bu dünyaya niçin geldiklerinin farkındalar. Ve o amaç uğrunda çalışıp çabalayıp, görevlerini tamamlıyorlar. Ya biz!
“Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın. Kişilere ya da eşyalara değil.” diyor Albert Einstein. Ne kadar doğru bir laf. Hele ülkemizde ve günümüzde. Yerleşik hayata geçtikten sonra olsa gerek eşyaya bağımlılık. Çünkü göçebe toplumlarda at sırtında taşınan eşya ne kadar olabilir? Kazancımızın çok büyük bir miktarı eşyaya gidiyor. Yeni bir telefon, son model bir televizyon, indirim var koş, al, bir daha al, üç al iki öde, harca, harca…
Bir süre sonra hayatınızın bütün amacı kazancınızı harcamak oluyor. Alınacak o kadar şey var ki. Hepsini almaya güç yetmiyor. Al sana nur topu gibi bir mutsuzluk! Bu sefer de mutlu olmak için harcamaya başlıyorsunuz. Girdiğiniz bu kısır döngüden çıkmak çok zor. Çünkü kapitalist düzen sizi öylesine kuşatmış ki sistemin dışına çıkmanıza müsaade etmiyor.
Artık başka çare kalmıyor. Ya şans oyunları, ya zengin bir koca ya da kalacak mirasta oluyor gözünüz. Ekonominin en kısa tanımıdır; sonsuz ihtiyaçları kıt kaynaklarla karşılama sanatıdır, lafı. O yüzden ne kadar çok paraya sahip olursanız olun size yetmeyecek, çünkü ihtiyaçlar sonsuz. Bu nedenle de mutluluğunuz hep kısa sürecektir.
Bütün bu durumdan kurtulmanın ve kalıcı mutluluğun yolu; hayatta olmanızın bir amacı olduğu inancıdır. Mutlu olmak ve mutlu etmek için ne yapabilirsiniz? Bunu düşünüp kendinize bir amaç belirlerseniz ve bu doğrultuda çalışırsanız mutlu ettiğiniz her insan ya da her canlı sizinde mutlu olmanızı sağlayacaktır.
Böylelikle yakalayacağınız iç huzur, sizi; etrafına pozitif duygular yayan, herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul eden birey haline getirecektir. Unutmayalım ki; bu dünyada değiştirebileceğimiz çok şey var. Ama öncelikle kendimizi değiştirmeyi başarabilmemiz şartıyla. Sağlıcakla kalın.
Günümüzde mutlu insan görmek neredeyse tesadüf gibi. Kiminle konuşsam, kime sorsam kendisini mutsuz hissettirecek bir sıkıntısı var. Bazen küçük bir sivilce, bazen işsizlik, bazen iş, bazen sağlık sorunları ve daha birçok sebep. Öyle ağırlaşıyor ki sebepler yaşamak zor gelmeye başlıyor insanlara.
Oysa dünyaya mutsuz olmak için gelmiyoruz ki. Binlerce, belki de milyonlarca yıldan beri bu alemde yaşayan hangi insanın amacı mutsuzluk olur? Hangi anne mutsuz olsun diye çocuğunu doğurur?
Bir gün bırakın işi gücü, doğayla baş başa kalabileceğiniz bir yere gidin. Etrafınıza farkında olarak şöyle bir bakın. İnceleyin otları, böcekleri, karıncaları, uçan kuşları. İyi bakın! Ne yapıyorlar? Sizce mutlular mı?
Emin olun bizden daha mutlular. Hatta biz insanlar olmasa daha mutlu olacaklar. Çünkü biz kendi mutsuzluklarımızı onlara fatura ederek, bütün doğaya zarar veriyoruz maalesef. Onlar bu dünyaya niçin geldiklerinin farkındalar. Ve o amaç uğrunda çalışıp çabalayıp, görevlerini tamamlıyorlar. Ya biz!
“Mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın. Kişilere ya da eşyalara değil.” diyor Albert Einstein. Ne kadar doğru bir laf. Hele ülkemizde ve günümüzde. Yerleşik hayata geçtikten sonra olsa gerek eşyaya bağımlılık. Çünkü göçebe toplumlarda at sırtında taşınan eşya ne kadar olabilir? Kazancımızın çok büyük bir miktarı eşyaya gidiyor. Yeni bir telefon, son model bir televizyon, indirim var koş, al, bir daha al, üç al iki öde, harca, harca…
Bir süre sonra hayatınızın bütün amacı kazancınızı harcamak oluyor. Alınacak o kadar şey var ki. Hepsini almaya güç yetmiyor. Al sana nur topu gibi bir mutsuzluk! Bu sefer de mutlu olmak için harcamaya başlıyorsunuz. Girdiğiniz bu kısır döngüden çıkmak çok zor. Çünkü kapitalist düzen sizi öylesine kuşatmış ki sistemin dışına çıkmanıza müsaade etmiyor.
Artık başka çare kalmıyor. Ya şans oyunları, ya zengin bir koca ya da kalacak mirasta oluyor gözünüz. Ekonominin en kısa tanımıdır; sonsuz ihtiyaçları kıt kaynaklarla karşılama sanatıdır, lafı. O yüzden ne kadar çok paraya sahip olursanız olun size yetmeyecek, çünkü ihtiyaçlar sonsuz. Bu nedenle de mutluluğunuz hep kısa sürecektir.
Bütün bu durumdan kurtulmanın ve kalıcı mutluluğun yolu; hayatta olmanızın bir amacı olduğu inancıdır. Mutlu olmak ve mutlu etmek için ne yapabilirsiniz? Bunu düşünüp kendinize bir amaç belirlerseniz ve bu doğrultuda çalışırsanız mutlu ettiğiniz her insan ya da her canlı sizinde mutlu olmanızı sağlayacaktır.
Böylelikle yakalayacağınız iç huzur, sizi; etrafına pozitif duygular yayan, herkesi ve her şeyi olduğu gibi kabul eden birey haline getirecektir. Unutmayalım ki; bu dünyada değiştirebileceğimiz çok şey var. Ama öncelikle kendimizi değiştirmeyi başarabilmemiz şartıyla. Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR