Edremit ilçesi sınırları içerisindeki Kazdağları’nda bulunan 32 endemik bitki türünden biri olan Kazdağı Köknarı, hem mitoloji tarihi hem de Osmanlı tarihi açısından önemli bir yere sahip.
Kazdağı köknarı yeryüzünde tek doğal bulunuş yeri Kazdağlar olduğu için endemik bir ağaçtır. Keşfedildiğinde başka bir köknar türünün varyetesi sanılmıştı ama daha sonraları bunun yeni bir tür olduğu anlaşılmıştır. Piramidal yapıdaki ağaç 40 metreye kadar boylanabiliyor.
Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl, Kazdağı köknarının Truva Atı’nın yapımında ve Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında gemileri Haliç’e indirmek için ihtiyaç duyduğu kızakların oluşumunda kullanıldığını açıkladı. Satıl, “Kazdağı Köknarı bu sebeple tek başına bir marka olabilecek özellik taşımaktadır” dedi.
SATIL: “HEM TRUVA ATI HEM DE İSTANBUL’UN FETHİNDE ÖNEMLİ ROL OYNADI’
Kazdağı köknarı, Balıkesir sınırları içerisinde bulunan mitolojideki adı ‘İda’ olan Kazdağları’nda bulunan 32 endemik bitki türünden birini oluşturuyor. Kazdağı köknarlarının bulunduğu ormanlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Kazdağı Köknarı Tabiatı Koruma Alanı olarak korunuyor. Prof. Dr. Fatih Satıl, ‘Kazdağı köknarının Latince ismi, Abies equi-trojani. Latince’de equi, at; trojani ise Truva uygarlığına atfen verilmiş. İnanışa göre Truva Savaşı’ndaki atın, köknar ağacından yapıldığı söylenmektedir. Yine köknar ağacının Osmanlı tarihindeki önemi de büyüktür. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un Fethi için gemileri Haliç’e indirmek istiyordu. Bunun içinde kızaklar gerekiyordu. Uygun ağaçları bulmak için âlimleri toplar. Âlimler de bu ağacın köknar olacağını söyler. İstanbul’a yakınlığı ve stratejik uygunluğu nedeniyle Kazdağları’ndaki köknarlar seçilir. Tabii, bu işi yapacak kerestecilere ihtiyaç vardı ve bu işi en iyi Tahtacı Türkmenleri yapıyordu. Fatih Sultan Mehmet, Toroslardaki tahtacı Türkmenlerinin bir kısmını bu bölgeye taşıyarak, İstanbul’un fethinde kullanılacak kızakları Kazdağları’ndaki köknar ağaçlarından yaptırmıştır. Bu sayede Kazdağları köknarı, İstanbul’un fethinde önemli bir rol oynamıştır” diye konuştu.
‘KÖKNAR’ VEYA ’GÖKNAR’
Kazdağı köknarının tek başına bir marka olabilecek özellikte olduğunu belirten Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl, yaygın olarak ‘Göknar’ olarak anılan ağacın bir diğer adının da ‘köknar’ olduğunu söyledi. Satıl, “Kökleri kırmızı olduğu için ‘köknar’ denilirken, kozalakları olgunlaşınca kırmızı olur ve göğe doğru baktığı için de ‘Göknar’ denmiştir. İki tabir de doğrudur. Köknar kozalakları, çamdan biraz daha farklı olarak silindir şeklinde ve bir mısır gibi yukarıya doğru bakıyor. Köknarların farklı ve güzel bir görüntüsü var” dedi.
**
ENDEMİK BİR AĞAÇ
Kazdağı köknarı yeryüzünde tek doğal bulunuş yeri Kazdağları olduğu için ‘endemik’ ağaç özelliği taşıyor. Keşfedildiğinde başka bir köknar türünün varyetesi sanılmıştı ama daha sonraları bunun yeni bir tür olduğu anlaşılmıştır. Piramidal yapıdaki ağaç 40 metreye kadar boylanabiliyor. Tomurcukları bol reçineli olan ağacın yan sürgünlerin uçlarındaki tomurcuklarının sayısı 6 ila 8 arasında. Kozalaklar ise tepenin en üst ucunda bir yıl önceki sürgünler üzerinde oluşurlar. Sürgün üzerinde dik duran kozalaklar 20 ila 30 cm boylanabiliyorlar. Silindir şeklinde olan kozalakların dış pulları, iç puldan daha uzun ve uçları geriye doğru kıvrıktır. Genç yaşlardan itibaren kazık kök yaparlar. Toprak ve rutubet istekleri fazladır. Işık istekleri azdır, gölgeye dayanıklıdır. Diğer yerli köknar türlerine göre büyümeleri daha hızlıdır. İğne yapraklar sürgünler üzerinde uzun süre ( 7 ila 10 yıl arası) kalır. Düştüğü veya koparıldığında, sürgün üzerinde yuvarlak, iç içe iki daire halinde çukurca bir iz bırakır. Bütün köknar türleri bu izi bırakırlar ve ladinden ayıran belirgin özelliklerden biridir bu. Ladinde bu çukurlar yerine, çıkıntılar oluşur. Kazdağı köknarının gövde kabuğu açık gri renkli, ince ve düzgündür. Yaşlı ağaçlar da ise kabuk kalın ve çatlaklıdır. ÜMİT ULUS
Edremit ilçesi sınırları içerisindeki Kazdağları’nda bulunan 32 endemik bitki türünden biri olan Kazdağı Köknarı, hem mitoloji tarihi hem de Osmanlı tarihi açısından önemli bir yere sahip.
Kazdağı köknarı yeryüzünde tek doğal bulunuş yeri Kazdağlar olduğu için endemik bir ağaçtır. Keşfedildiğinde başka bir köknar türünün varyetesi sanılmıştı ama daha sonraları bunun yeni bir tür olduğu anlaşılmıştır. Piramidal yapıdaki ağaç 40 metreye kadar boylanabiliyor.
Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl, Kazdağı köknarının Truva Atı’nın yapımında ve Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethi sırasında gemileri Haliç’e indirmek için ihtiyaç duyduğu kızakların oluşumunda kullanıldığını açıkladı. Satıl, “Kazdağı Köknarı bu sebeple tek başına bir marka olabilecek özellik taşımaktadır” dedi.
SATIL: “HEM TRUVA ATI HEM DE İSTANBUL’UN FETHİNDE ÖNEMLİ ROL OYNADI’
Kazdağı köknarı, Balıkesir sınırları içerisinde bulunan mitolojideki adı ‘İda’ olan Kazdağları’nda bulunan 32 endemik bitki türünden birini oluşturuyor. Kazdağı köknarlarının bulunduğu ormanlar, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü tarafından Kazdağı Köknarı Tabiatı Koruma Alanı olarak korunuyor. Prof. Dr. Fatih Satıl, ‘Kazdağı köknarının Latince ismi, Abies equi-trojani. Latince’de equi, at; trojani ise Truva uygarlığına atfen verilmiş. İnanışa göre Truva Savaşı’ndaki atın, köknar ağacından yapıldığı söylenmektedir. Yine köknar ağacının Osmanlı tarihindeki önemi de büyüktür. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’un Fethi için gemileri Haliç’e indirmek istiyordu. Bunun içinde kızaklar gerekiyordu. Uygun ağaçları bulmak için âlimleri toplar. Âlimler de bu ağacın köknar olacağını söyler. İstanbul’a yakınlığı ve stratejik uygunluğu nedeniyle Kazdağları’ndaki köknarlar seçilir. Tabii, bu işi yapacak kerestecilere ihtiyaç vardı ve bu işi en iyi Tahtacı Türkmenleri yapıyordu. Fatih Sultan Mehmet, Toroslardaki tahtacı Türkmenlerinin bir kısmını bu bölgeye taşıyarak, İstanbul’un fethinde kullanılacak kızakları Kazdağları’ndaki köknar ağaçlarından yaptırmıştır. Bu sayede Kazdağları köknarı, İstanbul’un fethinde önemli bir rol oynamıştır” diye konuştu.
‘KÖKNAR’ VEYA ’GÖKNAR’
Kazdağı köknarının tek başına bir marka olabilecek özellikte olduğunu belirten Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fatih Satıl, yaygın olarak ‘Göknar’ olarak anılan ağacın bir diğer adının da ‘köknar’ olduğunu söyledi. Satıl, “Kökleri kırmızı olduğu için ‘köknar’ denilirken, kozalakları olgunlaşınca kırmızı olur ve göğe doğru baktığı için de ‘Göknar’ denmiştir. İki tabir de doğrudur. Köknar kozalakları, çamdan biraz daha farklı olarak silindir şeklinde ve bir mısır gibi yukarıya doğru bakıyor. Köknarların farklı ve güzel bir görüntüsü var” dedi.
**
ENDEMİK BİR AĞAÇ
Kazdağı köknarı yeryüzünde tek doğal bulunuş yeri Kazdağları olduğu için ‘endemik’ ağaç özelliği taşıyor. Keşfedildiğinde başka bir köknar türünün varyetesi sanılmıştı ama daha sonraları bunun yeni bir tür olduğu anlaşılmıştır. Piramidal yapıdaki ağaç 40 metreye kadar boylanabiliyor. Tomurcukları bol reçineli olan ağacın yan sürgünlerin uçlarındaki tomurcuklarının sayısı 6 ila 8 arasında. Kozalaklar ise tepenin en üst ucunda bir yıl önceki sürgünler üzerinde oluşurlar. Sürgün üzerinde dik duran kozalaklar 20 ila 30 cm boylanabiliyorlar. Silindir şeklinde olan kozalakların dış pulları, iç puldan daha uzun ve uçları geriye doğru kıvrıktır. Genç yaşlardan itibaren kazık kök yaparlar. Toprak ve rutubet istekleri fazladır. Işık istekleri azdır, gölgeye dayanıklıdır. Diğer yerli köknar türlerine göre büyümeleri daha hızlıdır. İğne yapraklar sürgünler üzerinde uzun süre ( 7 ila 10 yıl arası) kalır. Düştüğü veya koparıldığında, sürgün üzerinde yuvarlak, iç içe iki daire halinde çukurca bir iz bırakır. Bütün köknar türleri bu izi bırakırlar ve ladinden ayıran belirgin özelliklerden biridir bu. Ladinde bu çukurlar yerine, çıkıntılar oluşur. Kazdağı köknarının gövde kabuğu açık gri renkli, ince ve düzgündür. Yaşlı ağaçlar da ise kabuk kalın ve çatlaklıdır. ÜMİT ULUS