Bugün size bir kadının hikayesini anlatmak istiyorum. O bir eş, anne, çalışan bir kadındı. Ailesinin biricik kızı olarak dünyaya geldi. Adına hayaller kuruldu. Başarılarında sevinçler yaşandı. Okutuldu. Evlendirildi. Çocukları oldu. Hayatı ortak yaşadığımız diğer kadınlar gibi.

Ancak yıllar ilerledikçe; eşiyle, hayata bakışlarında farklılıklar olmaya başladı. Zamanla ilişkileri örselenmeye, birbirlerinden uzaklaşmaya başladılar. Artık en ufak sorunlarda bile sesler yükseliyor, hayat katlanılmaz oluyordu. Eşini ve aile hayatını yeniden kazanmaya çalışıyor ama başaramıyordu.

Yükü o kadar ağırlaşmaya başlamıştı ki taşıyamıyordu. Önce yakın arkadaşlarıyla paylaştı sorunlarını. Anlatmak istiyordu. Anlattıkça rahatlıyordu. Geçimsizlik içinden çıkılmaz hale geldikçe arkadaşları, boşanmayı önermeye başladılar. O da düşünüyordu her şeyi. Ama, ya çocuklar…

Hayatını adadığı çocuklarının zarar görmemesi onun için en önemli şeydi. Artık kendinden vazgeçmişti. Eşinin bütün olumsuzluklarına katlanıyor, çocuklarının durumu hissetmemesi için elinden geleni yapıyordu. Durum o kadar ağırlamıştı ki, eşi ölüm tehditleri savurmaya bile başlamıştı.

Hayatı gittikçe çekilmez bir hal almıştı. İşe gitmek iyi geliyordu. Orada kendini iyi hissediyordu. İş arkadaşları iyi insanlardı. Onu dinliyorlardı. O da anlattıkça rahatlatıyordu.

Bir süre sonra zorunlu sebeplerden iş yeri değişti. Yeni görev yerinde iş arkadaşları tanıdığı kişiler değildi. Artık evde yaşadıklarını, dertlerini anlatamıyordu. Ruh hali giderek bozulmaya başladı. Durumla başa çıkamayacağını anlayınca bir psikiyatri uzmanına gitti. Verilen ilaçlar onu rahatlatmıştı. Kendini daha iyi hissediyordu.

Ancak sorunlar bitmiyordu. Eşi şiddetin dozunu giderek arttırıyordu. Artık fiziki şiddet başlamıştı. Bu durum bardağı taşırmıştı. Ailesinden de destek gelmiyordu. Bıkmıştı her şeyden ve herkesten. İlaçlarını da bırakmıştı. Her şey kısır bir döngüye girmişti. Evde kimsenin kimseye tahammülü kalmamıştı.

Niye yaşıyordu ki? Kim için yaşıyordu? Kafasında bir sürü soru delicesine geçiyordu. Tam bir bunalım hali yaşıyordu. Etrafında onun bu durumunu anlayacak kimse yoktu. Yine bunalımlı bir anında balkona çıktı. Beşinci kattaydı evleri. Aşağıya doğru baktı. Bırakıverdi kendini.

Bir meçhul kadın daha göçüp gitti, bir anne daha. Bir cinayet daha işlenmişti bana göre. Kayıtlara intihar olarak geçti bu olay. Ama bilenler, vicdanlar rahat mı sizce? Sorgulanmayacak mı neden diye? Bir anne niye intihar eder ki yavrularını düşünmeden?

Hepimiz kendimizi sorgulamalıyız bence. Bir yerlerde yaptığımız hataları düzeltmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Kadına şiddet uygulayan bir toplum nasıl mutlu olabilir ki?

Etrafınıza, çok uzaklara değil en yakınlarınıza bakın, görün mutsuz kadınları. Onları mutlu etmenin yollarını bulun. İnanın çok şey istemez. Sıcak bir gülüş, belki küçük bir hediye, birkaç tatlı sözcük…

Ne dersiniz çok mu zor?

Gelin 2020 yeni bir yıl, yeni bir başlangıç olsun. Hatalarımızdan sıyrılalım ve kadınlarımızı, annelerimizi mutlu edelim. Artık meçhul kadınlar şiddet görmesin, karanlık sokaklarda bıçaklanmasın, öldürülmesin. Her türlü şiddete karşı çıkalım. Evlatlarımıza sevgiyi, saygıyı öğretelim.

Sağlıcakla kalın.