“Otokritik” de denen özeleştiri, kişinin bir tür nefis muhasebesi yapması, kendini hesaba çekmesi ve gözden geçirmesi demektir. Kişinin kendi hatalarını, kusurlarını ve olumsuz yanlarını görmesi bir erdemdir. Fert ve toplum olarak Müslümanlar arasında özeleştirinin yaygın ve etkili olmaması dînî ve ahlâkî kusurdur. Bunun giderilmesi ise sağlıklı bir din ve ahlâk eğitimi ile mümkün olabilir.
Hz. Peygamberimiz de, kişinin nefsini tanımasını, hatalarını gözden geçirmesini, ölmeden önce kendisini hesaba çekmesini öğütlemiştir. Halk arasında da “kişinin kendi kusurunu bilmesi gibi bir irfan olmaz” sözü meşhurdur.
İnsanın kendi hatalarını, eksiklerini ve olumsuz yanlarını sadece görmesi yeterli olmamakta, onları telâfi etmesi ve gidermesi gerekmektedir. Özeleştiri, içe dönüktür. Birey ve toplumların gelişmesi açısından son derece önemli ve hatta zaruridir. Yaptıklarını gözden geçirmeyen kişi hatalarını ve kusurlarını göremez. Hatalarıyla yüzleşme cesaretini gösterebilen fert ve toplumlarda gelişim devam eder. Toprağa atılan bir tohum tabiatla, rüzgârla, atmosferle yüzleşmeyi göze alabilirse çiçek olur. Eğer toprağın altında kalırsa çürüyüp gider. Fikir ve düşünceler de aynı şekilde dış etkiyle temas ederek gelişebilir. Gelişmeleri için gizli kalmamaları gerekir.
Özeleştiri, kişinin kendisini keşfetmesidir. Kendi kapasitesini, yapabilirlik sınırlarını, güçlü ve zayıf yanlarını, neleri fark edip edemediğini, nasıl düşündüğünü, düşünce sisteminin doğru çalışıp çalışmadığını, karar vermede duygusal davranıp davranmadığını, kararlarındaki isabet oranını ve kararlılığını görebilmesidir. Kendi kendine konuşmakla, geçmişi ve anı değerlendirerek bunun üzerine sağlam bir gelecek inşa etmektir.
Eskiler, “İslâm’ın şartı beş, altıncısı olsaydı, haddini bilmek olurdu!” demişler. Bugün başımıza gelenlerin pek çoğu haddimizi aşmaktan gelmektedir. Haddini bilmek, kulluğunu bilmek, aczi yetini, kusurlarını ve varsa, üstünlük ve meziyetlerini bilmek demektir. Haddini bilen, nerede ne konuşacağını, nerede, kime karşı ne yapacağını bilir. Haddini aşan, büyük yüklerin altına girer; rüzgâra tükürmeye kalkar. Neticede yaptığı en çok kendisine zarar verir. Özeleştiri yapanlar bu ve benzeri büyük hatalara düşmekten kendilerini korumuş olurlar.
Kendini eleştirmeyi öğrenen, başkasına yönelttiği tenkitlerde de insaflı olur. Onların da insan olduğunu, birtakım zaaflarının olabileceğini görür, kabul eder. Herkesi, yetiştiği şart ve ortam ile değerlendirir. Herkesten dört dörtlük olmasını beklemez. Kısacası, hem gönül âleminde, hem de toplumda huzur; insanın kendisini tanıyıp tenkit edebilmesinden geçer.
Özeleştiri konusunu işlerken özeleştiride bulunmamak doğru olmaz. Burada kendimize birkaç eleştiri yöneltelim. Zaman zaman kendi kendimizle yüzleşebiliyor, kendimizi eleştirebiliyor muyuz? Sorumluluğumuz altındakilere saygı ve edep sınırları içerisinde bizi eleştirme fırsatı verebiliyor muyuz? Bir başka ifadeyle, sorumluluğumuz altındakiler bazı haksızlıklarımızı çekinmeden eleştirebiliyorlar mı? Onlara bu gücü ve imkânı verebiliyor muyuz? Özetle eleştiriye açık mıyız? Kendisini özeleştiriye açmayan kişi, grup, örgüt veya cemaatlerin kısırlaşacağını, katılaşacağını, marjinalleşeceğini düşünüyor muyuz? Her eleştirinin karalama olmadığını, iyi niyetle yapılan eleştirinin yapıcı ve katkı verici bir olgu olduğunu biliyor muyuz? Kişilerin, grupların, cemaat ve ulusların gelişmesi için eleştirilerin faydalı ve vazgeçilmez olduğuna inanıyor muyuz? Dinimizde önemli bir prensip olan iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışmanın bir tür yapıcı eleştiri olduğunun farkında mıyız? Farkındaysak gelin bu yılın başında geçmiş yılımızı göz önüne getirip bir özeleştiri yapalım. Kendimize bir not verelim. Bakalım sınıfı geçebiliyormuyuz?
Sözlerimi Cengiz Aytmatov’un şu güzel tavsiyesi ile bitirmek istiyorum. “Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.”
“Otokritik” de denen özeleştiri, kişinin bir tür nefis muhasebesi yapması, kendini hesaba çekmesi ve gözden geçirmesi demektir. Kişinin kendi hatalarını, kusurlarını ve olumsuz yanlarını görmesi bir erdemdir. Fert ve toplum olarak Müslümanlar arasında özeleştirinin yaygın ve etkili olmaması dînî ve ahlâkî kusurdur. Bunun giderilmesi ise sağlıklı bir din ve ahlâk eğitimi ile mümkün olabilir.
Hz. Peygamberimiz de, kişinin nefsini tanımasını, hatalarını gözden geçirmesini, ölmeden önce kendisini hesaba çekmesini öğütlemiştir. Halk arasında da “kişinin kendi kusurunu bilmesi gibi bir irfan olmaz” sözü meşhurdur.
İnsanın kendi hatalarını, eksiklerini ve olumsuz yanlarını sadece görmesi yeterli olmamakta, onları telâfi etmesi ve gidermesi gerekmektedir. Özeleştiri, içe dönüktür. Birey ve toplumların gelişmesi açısından son derece önemli ve hatta zaruridir. Yaptıklarını gözden geçirmeyen kişi hatalarını ve kusurlarını göremez. Hatalarıyla yüzleşme cesaretini gösterebilen fert ve toplumlarda gelişim devam eder. Toprağa atılan bir tohum tabiatla, rüzgârla, atmosferle yüzleşmeyi göze alabilirse çiçek olur. Eğer toprağın altında kalırsa çürüyüp gider. Fikir ve düşünceler de aynı şekilde dış etkiyle temas ederek gelişebilir. Gelişmeleri için gizli kalmamaları gerekir.
Özeleştiri, kişinin kendisini keşfetmesidir. Kendi kapasitesini, yapabilirlik sınırlarını, güçlü ve zayıf yanlarını, neleri fark edip edemediğini, nasıl düşündüğünü, düşünce sisteminin doğru çalışıp çalışmadığını, karar vermede duygusal davranıp davranmadığını, kararlarındaki isabet oranını ve kararlılığını görebilmesidir. Kendi kendine konuşmakla, geçmişi ve anı değerlendirerek bunun üzerine sağlam bir gelecek inşa etmektir.
Eskiler, “İslâm’ın şartı beş, altıncısı olsaydı, haddini bilmek olurdu!” demişler. Bugün başımıza gelenlerin pek çoğu haddimizi aşmaktan gelmektedir. Haddini bilmek, kulluğunu bilmek, aczi yetini, kusurlarını ve varsa, üstünlük ve meziyetlerini bilmek demektir. Haddini bilen, nerede ne konuşacağını, nerede, kime karşı ne yapacağını bilir. Haddini aşan, büyük yüklerin altına girer; rüzgâra tükürmeye kalkar. Neticede yaptığı en çok kendisine zarar verir. Özeleştiri yapanlar bu ve benzeri büyük hatalara düşmekten kendilerini korumuş olurlar.
Kendini eleştirmeyi öğrenen, başkasına yönelttiği tenkitlerde de insaflı olur. Onların da insan olduğunu, birtakım zaaflarının olabileceğini görür, kabul eder. Herkesi, yetiştiği şart ve ortam ile değerlendirir. Herkesten dört dörtlük olmasını beklemez. Kısacası, hem gönül âleminde, hem de toplumda huzur; insanın kendisini tanıyıp tenkit edebilmesinden geçer.
Özeleştiri konusunu işlerken özeleştiride bulunmamak doğru olmaz. Burada kendimize birkaç eleştiri yöneltelim. Zaman zaman kendi kendimizle yüzleşebiliyor, kendimizi eleştirebiliyor muyuz? Sorumluluğumuz altındakilere saygı ve edep sınırları içerisinde bizi eleştirme fırsatı verebiliyor muyuz? Bir başka ifadeyle, sorumluluğumuz altındakiler bazı haksızlıklarımızı çekinmeden eleştirebiliyorlar mı? Onlara bu gücü ve imkânı verebiliyor muyuz? Özetle eleştiriye açık mıyız? Kendisini özeleştiriye açmayan kişi, grup, örgüt veya cemaatlerin kısırlaşacağını, katılaşacağını, marjinalleşeceğini düşünüyor muyuz? Her eleştirinin karalama olmadığını, iyi niyetle yapılan eleştirinin yapıcı ve katkı verici bir olgu olduğunu biliyor muyuz? Kişilerin, grupların, cemaat ve ulusların gelişmesi için eleştirilerin faydalı ve vazgeçilmez olduğuna inanıyor muyuz? Dinimizde önemli bir prensip olan iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmeye çalışmanın bir tür yapıcı eleştiri olduğunun farkında mıyız? Farkındaysak gelin bu yılın başında geçmiş yılımızı göz önüne getirip bir özeleştiri yapalım. Kendimize bir not verelim. Bakalım sınıfı geçebiliyormuyuz?
Sözlerimi Cengiz Aytmatov’un şu güzel tavsiyesi ile bitirmek istiyorum. “Sen kendini biliyorsan, bil ki kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. Unutma gereksiz eleştiri sadece gizli hayranlıktır.”
YORUMLAR