CHP Karesi İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen “Tarım Çalıştayı” adlı programda konuşan Araştırmacı-Gazeteci Erhan Ünal, Türkiye’deki tohum çeşitliliğinin daha fazla verim ve kazanç iddiası ve dayatmalar sonrasında azaldığını belirtti.

Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Karesi İlçe Başkanlığı tarafından düzenlenen “Tarım Çalıştayı” kapsamında Araştırmacı-Gazeteci Erhan Ünal, tarım politikalarıyla ilgili partilileri bilgilendirdi. Programın açılış konuşmasını yapan CHP Karesi İlçe Başkanı Dilek Yalçın, “Biz son günlerde bir şeyler yaşamaya başladık. Domatesin kilosu 7 liralara yükseldi. Patatesi, soğanı bulamaz olduk. Neden böyle oldu? Fiyatlar neden bu seviyelere geldi? Üretilmiyor muydu? Başka bir şey mi vardı? Hepimiz bugünleri yaşayacağımızı düşünmemiştik. Hele bizim gibi tarım ilçesinde bu olaylar bizi etkiledi ve alım gücümüzü bir anda düşürdü.  Bu olayların sebepleri neler, arkasında neler var Araştırmacı-Gazeteci Erhan Ünal bize bunları anlatacak” dedi.

SAĞLIKLI BESLENMEK İSTEYEN

MARGARİN YESİN DİYE YAZARLARDI

Tarım ve gıdada tek tipleşmenin 2. Dünya Savaşı sonrasında başladığını ifade eden Araştırmacı-Gazeteci Erhan Ünal, Amerika merkezli başlayan sürecin dünyayı etkisi altına aldığını kaydetti. Ünal, “Tarımsal üretimle ilgili ilk adım 2. Dünya Savaşı’nın ardından atıldı. O dönemde bize köyden tereyağı gelirdi ve biz ondan sadeyağ yapardık. 2. Dünya Savaşı bitmiş, Amerika savaşın tek galibi durumundaydı. O dönemde gazetelerde bir yazı çıktığında Amerikalı uzmanların dediğine göre sanki herkes ceketini iliklerdi. Amerikalı uzmanların dediğine göre tereyağı kalp hastalıklarının sebebiymiş, sağlıklı beslenmek isteyen margarin yesin diye yazılırdı. İnsanlar bundan sonra sözde sağlıklı bir şekilde margarinle beslenmeye başladı. 2. Dünya Savaşı sonrasındaki dönüşüm aynı şekilde Avrupa’da da oldu. Avrupa’daki insanların bizim gibi seçeneği de yoktu. Savaştan çıkmışlar 70 milyon insan ölmüştü.  O dönemde dünyada soya kullanılmıyordu. Savaş sonrası Marshall yardımları kapsamında Avrupa ilk yağ tesisleri kuruldu. Orada da aynı şekilde margarin dağıtılıyor” dedi.

DÜNYAYA ÜÇ TAHIL ÜRÜNÜNÜ DAYATTILAR

Tohumlar üzerinden oynanan oyunların açlıkla mücadele ve kalkınma gibi kavramlar üzerinden yapıldığını belirten Erhan Ünal, “Tahıl konusunda ilk atılan adım 1948 yılında Amerikan Başkanı Roosevelt’in tarım bakanıyla beraber komşuları Meksika’ya gidiyorlar. Amaç orada yeni bir buğday ve mısır ıslah merkezi kurmaktı. Islah kelimesi güzel ama yapmak istedikleri de bütün dünyaya zorla dağıtacakları bir tohum cinsini geliştirmek. Sonuçta ilk enstitü kuruluyor. Oluşturdukları hibrit buğday ilk olarak Hindistan ve Meksika’da uyguluyorlar.  Sonra dünyada açlığın tehdit ettiği ülkeler olarak Türkiye ve Pakistan’ı da listeye alıyorlar. O yıllarda tarım ülkesiyiz ve açlık bizi tehdit ediyormuş. Amerika bunu söylüyorsa inanmak zorundasınız. Sonra mısırda da aynı şeyi yapıyorlar. Dünyaya dayattıkları üç tahıl ürünü var. Bunlar; buğday, mısır ve soya. Dünyadaki bütün insanlara ağız yoluyla ulaşmak istiyorlar. Ürün paletini daraltacak buna da kalkınma diye insanlara yutturacaksınız. Al bu tohumları ek daha çok verim alacaksınız, daha çok kazanacaksınız diyeceksiniz. Bizim cefakâr köylümüz de daha fazla verim elde edip kazanmak için bu tohumları tercih etti.  Ancak bilmiyorlardı ki bunun ilacı var, gübresi vardı. Ayrıca buğdayını nereye satacak ”dedi.

“BUĞDAY TİPİNİ GELİŞTİRDİKÇE YERLİ BUĞDAYLAR KAYBOLMAYA BAŞLADI”

Tarımın yanı sıra hayvancılık alanında da dayatmaların olduğunu kaydeden Araştırmacı-Gazeteci Erhan Ünal, “Bu oyunlar 2. Dünya Savaşı’nda başlamıştı. Bunun farkına varanlar vardı ama seslerini duyuramadı. Buğday tipi geliştikçe yerli buğdaylar kaybolmaya başladı. Bunu zorla yapmaya kalktılar. Yeni buğdayın toplumda kabul edilmesi ve yaygın bir şekilde kullanılmasını tarım bakanlığı yaptı. 2. Dünya Savaşı’nda sonra Amerika’nın çok iyi kalpli eğitmenleri, danışmanları ülkemize geldiler. Her bakanlığa oturdular.  Bu bakanlıklardan biri de tarım bakanlığıydı. Devletin karar mekanizmalarında ağırlıkları oldu. Bizi kalkınma yoluna soktular, o günden bu yana kalkınıyoruz. Buğdayla kalmadılar, mısırı da buna dahil ettiler. Mısır bizde çok kullanılan bir ürün değildi ama onu da bastırdılar. Peki, neden yaptılar bunu? Çünkü bizim beslenme şeklimizi değiştireceklerdi. Bize yavaş yavaş sığır yetiştiriciliğini yaptırmaya başladılar. Bizde geleneksel olarak Türk halkı büyükbaş hayvanla beslenmez. Türk halkı genelinde küçükbaş hayvan besler. Hele Anadolu’da küçükbaş yapılırdı” dedi.