Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde yaşayan Erduran Erdemir, unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan nalbantlığı yarım asırdır sürdürüyor.

Balıkesir’in Sındırgı ilçesinde yaşayan Erduran Erdemir, unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan nalbantlığı yarım asırdır sürdürüyor.
Erduran Erdemir, Işıklar Mahallesi’nde demircilik ve nalbantlık yapıyor. Geçim kaynağının nalbantlık olduğunu ifade eden Erdemir, ‘Benim için geçim kaynağıydı. Yoksa çiftimi sürdüremezdim, paramız olmazdı. Nalbantlar saygın insanlar. Çünkü herkesin bize ihtiyacı var. Yani bizim gönlümüzü alayım diye çalışıyor adam. Meslekte birkaç tane genç olsa da, bizleri kırk yıl sonra anlatsalar. Bu iş gençlere öğretilse ileride bu meslek ölmemiş olur’ dedi.
Nalbantlık mesleğine çok genç yaşta başladığını belirten Erdemir, ‘Ben 1950 doğumlu Işıklar köyünde doğma bir sanatkâr çocuğuyum. Babam bu sanatı dedemden öğrenmiş. Dedem biraz erken ölmüş. Babam devam etmiş. Sonra yanına beni yetiştirdi. Ben 15 yaşında öküz güdüyordum. Sonra at, eşek çakmaya başladım. Bunu sürdürdük. O zamanlar her hanede bir çift öküz vardı. Diyelim bizim köy 150 hane, 150 çift öküz. Babam içeride saban demiri yapıyor, ben dışarıda eşeklere nal çakıyorum. Adam cuma günü gelir mezradan, eşeğine, atına biner gelir, hem hayvanlarını çaktırır, hem de cuma namazını kılıp geri gider. Hiç soluk almadım. Ben 20 yaşında usta oldum, bugünlere kadar geldim. 50 yıl bu işi yaptım. Bu işten çok mu para kazandım derseniz, çok kazanmadım. Milletin işini de çok yaptım. İyi kötü çocuklarımı bu meslek sayesinde okuttum. Hepsini memur yaptım, bugünlere geldim’ dedi.

‘Nalbantlık gençlere öğretilirse meslek ölmez’
Erdemir, gençlere nalbantlık mesleği öğretilirse ileride nalbantlığın ölmeyeceğini vurguladı. Eskiden işlerinin çok iyi olduğunu dile getiren Erdemir, gençliğinde ekmek yemeye bile zaman bulamadığını, iş için müşterilerin sıraya girdiğini anlattı. Erduran Erdemir, ‘Adam sabah kalktığında öküzün ayağına bakar, nalı düşmüşse topallamasın diye hemen çaktırır. Benim gençliğimde boş bir günüm olmadı. Sabah bir bakıyorum 3 çift, 5 çift öküz evin önünde bağlı, çakılmayı bekliyor. Bunları yatır, kaldır, nalını kes, çak. Bir günde 39 hayvan çaktım. Gün doğarken başladım, akşam ezanına kadar devam ettim. Mezrada ağaç dibinde öküz yatırılır, öyle çakılır. Öküz yatırılır, ayakları bağlanır öyle çakılır. Manda da çaktım. Mandayı yatırması biraz zor olur, yatırdıktan sonra çakması rahat olur. 1988 yılında bu iş bitti. Traktörler bu işleri bitirdi. 1988 yılından sonra köyde komşunun eşeği olur, atı olur, onları çakıyordum. Köyde tarlaları öküzle sürerdik. Ben öküzü çakardım, sahibine derdim ki, para verme, benim çiftimi sür, adam da kabul ederdi’ dedi.