Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilciliği tarafından düzenlenen “Balıkesir’in Afet Durumu ve Yönetimi” adlı çalıştay Karesi AVM’de başladı.

Karesi AVM Toplantı Salonu’nda dün başlayan ve bugün sona erecek olan çalıştaya Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden öğretim görevlilerinin yanı sıra Vali Ersin Yazıcı, Altıeylül Belediye Başkanı Hasan Avcı, TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Hüseyin Alan ile Balıkesir Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümü öğrencileri katıldı.

Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan çalıştayın açılış konuşmasını yapan Jeoloji Mühendisleri Odası İl Temsilcisi Kemal Gökçay Yenigün özetle şu ifadelere yer verdi: “Ülkemiz vatandaşları olarak sağlıklı bir çevrede yaşama ve barınma hakkımız yasalarla korunmuştur. Ancak 1999 Marmara Depreminden sonra sadece barınma hakkı olarak konutlarımızın düşünülmesi, jeolojik yapı ile uyuşmadığında nasıl bir felaketle karşılaştığımızın ulus olarak acısını milletçe yaşadık. 1999 depreminden sonra geleneksel plan yerine afete duyarlı plan dönemi başlamıştır.”

 

 

ALAN: “485 ADET YENİ FAY

SEGMENTİ TESPİT EDİLDİ”

 

TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Alan yaptığı konuşmada 2011 yılında MTA tarafından yenilenen diri fay haritası kapsamında 5.5 ve üzerinde deprem üreten 585 adet fay segmentinin tespit edildiğini açıkladı: “Geçen bir yıllık süreye bakıldığında ülkemizde önemli bir deprem etkinliği olmamasına rağmen özellikle geçtiğimiz günlerde Çanakkale Ayvacık’ta meydana gelene 5.4 büyüklüğündeki deprem ile Rodos ve Girit adası açıkları ile Ege Denizinde meydana gelen orta büyüklükteki depremlerden etkilendiği, bölgede yüzde 80’i aşkın konutun hasar gördüğü, bu bölgede yaşayan halkımızı büyük korku ve paniğe sevk ettiği görülmüştür.  Son birkaç yıldız ülkemizin doğan kaynaklı önemli bir afet olgusu ile karşılaşmaması hepimizin için sevindirici de olsa, 2011 yılında MTA tarafından yenilenen diri fay haritası göz önüne alındığında 5.5 ve üzerinde deprem üreten 485 adet fay veya fay segmentinin tespit edilmesi, yerleşim alanlarımızın çoğunluğunun bu kırık hatlarının üzerinde, kenarında veya etki alanı içinde olması ülkemizin deprem gerçeğini değiştirmemektedir. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2018 yılında imar barışı adı altında getirilen ve başvuruları da halen devam eden ‘imar affı’ düzenlemesi ile sayıları 11 milyonu aşan yapı sahibinin başvurusu ile yasal hale getirilen, yeterli mühendislik hizmeti gördüğünden emin olamadığımız yapı stokumuz da göz önüne alındığında olası bir depremde ağır kayıplar vereceğimizi düşünüyorum.”

 

“AFET ÜLKESİ HALİNE GELDİK”

Ülkemizin akla, plana, bilime aykırı olarak uygulanan rant politikaları nedeniyle bir afet ülkesi olduğunu belirten Alan; “Çünkü ülkemizde afet risklerini azaltmaya yönelik ulusal afet politikaları hala oluşturulmamıştır. Afetlerle doğrudan ilintili yasalarda tek bir değişiklik dahi yapılmamıştır. Yapılanlar ise bırakın afet risklerini önlemeyi imar affı gibi düzenlemelerle afet riskimiz daha da artmıştır. Halkın afet bilinci ve afetlerle mücadele kültürünün geliştirilmesi için gerekli ve yeterli çaba gösterilmemiştir” diye konuştu.

 

“YÖNETMELİK YÜRÜRLÜĞE GİRDİ”

Türkiye Deprem Tehlike Haritası ve Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği’nin 1 Ocak 2019 tarihi itibariyle yürürlüğe girdiğini hatırlatan Alan; “Söz konusu düzenlemelerin gerek hazırlık aşamalarında, gerekse yayınlandıktan sonra Odamız tarafından kamuoyu ve meslektaşlarımızı bilgilendirmek amacıyla çok sayıda açıklama yapılmıştır. Söz konusu düzenlemelerin mahkeme kararları ile tescil edilmiş mesleki hak, yetki ve sorumluluklarını yok sayan zemin, zemin ve temel etüt araştırma ve jeoteknik modelleme hizmetini sadece tek bir meslek disiplininin yetkisinde tanımlayan ‘meslek kayırıcı’ bir düzenleme olarak çıkarılması nedeniyle de Danıştay’da iptali yönünde davalar açılmıştır. Bu durumu kabul edilemez gören Odamız, meslek şovenizmine düşmeden; jeoloji bilim ve uygulamalarını, sağlıklı, güvenli bir çevre ve binalarda yaşama hakkının sağlanmasının şartı olarak görerek mesleki yetki ve sorumluluk alanlarını her platformda korumayı sürdürecektir” dedi.

 

YAZICI: “HEP BİRİLERİNİ Mİ SUÇLAYACAĞIZ”

Binaları biz yapıyoruz. Eğitimli olan eğitimsiz olan mühendis olan olmayan, sosyal bilimci, çiftçi, tüccar ama biz yapıyoruz binaları. Düzce ve Kocaeli’de 7 yıl çalışma fırsatım oldu. Depremden çok sonra olmasına rağmen hala depremin izlerinin bulunduğu bir şehirdi. Yan yana duran binaların bir tanesinde hiçbir şey yok çatlak yok, yanındaki iki bina yıkılmış. Onlarca ölüm. Nasıl izah edeceğiz? Kimi suçlayacağız? Hep birilerini mi suçlayacağız.  Mühendisleri, odaları, belediyeleri suçlamak kolay ama asla ve asla kendimizi suçlamayacağız. Öyle mi? Onu yapmadığımız sürece bu iş düzelmez arkadaşlar. Sadece birilerini suçlayarak ulaşacağımız nokta iyi bir nokta değil. Herkes şapkasını önüne koyacak.  Herhangi bir yapıyı yaparken hangi amaçla yaparken olursa olsun dürüstçe, insanca, adaletli bir şekilde hiç kimsenin kılına zarar getirmeyecek şekilde düşünecek tasarlayacak ve yapacak. Ve vicdanında bunun sorumluluğunu her manada hissedecek.

 

“KİMSENİN TESİRİ ALTINDA KALMAYIN”

Salonda bulunan öğrencilere de seslenen Yazıcı; “Sevgili gençler ülke sizin, ülke bizim ama size teslim edeceğiz. Özellikle teknik alanda okuyan öğrencilere seslenmek istiyorum. Hiç kimsenin ama hiç kimsenin anneniz, babanız, siyasetçi, devlet büyüğü, şu yada bu kimsenin tesirinde kalmayın. Her hangi bir canlıyı incitecek. Sizde şüphe oluşturan bir durum varsa o evrakı asla imzalamayın. Bunun bedelini de ödeyin. İnsanlık adına bu bedelleri ödemediğimiz sürece birbirimizi suçlamaya devam edeceğiz” dedi.

Yapılan protokol konuşmalarının ardından sempozyum oturumlarına geçildi