Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmenliğinde, Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğüyle ortaklaşa projelendirilen ve Atölye Kültür Sanat organizasyonu ile hayata geçirilen, dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve tek kadın temalı Kadın Oyunları Festivali’nin ikinci gününde ’Dansöz’ oyunu seyirciyle buluştu.
Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmenliğinde, Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğüyle ortaklaşa projelendirilen ve Atölye Kültür Sanat organizasyonu ile hayata geçirilen, dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve tek kadın temalı Kadın Oyunları Festivali’nin ikinci gününde ’Dansöz’ oyunu seyirciyle buluştu.
Ayvalık Belediyesinin ev sahipliğinde Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde sergilenen, Şamil Yılmaz’ın yazıp yönettiği 65 dakikalık oyunda genç oyuncu Sezen Keser performansıyla dikkat çekti. Oryantal müzikler karmaşasında sahneye vücudu kana bulanmış dansöz kıyafetiyle çıkan oyuncu Sezen Keser, canlandırdığı Meryem’in yaşadıklarını anlatıp ‘erkek bakışı’ ile bir hayatın nasıl bir çizgiden başka çizgiye aktarıldığını, oyun başlarken işlediği cinayete hangi baskılarla geldiğini çarpıcı bir dil ile anlatması seyircinin beğenisini kazandı.
Oyun sonunda izleyiciler tarafından başarılı sahne performansıyla izleyiciler tarafından ayakta alkışlanan oyuncu Sezen Keser’e, Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü Sorumlusu Erkan Cılak tarafından bir buket çiçek takdim edildi.
Oyun sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oyuncu-Yönetmen Sezen Keser, Mek’ân Sahne’de yaklaşık 6 yıldır oyuncu ve yönetmenlik yaptığını anlattı. Pandemi nedeniyle uzunca bir zamandır sahnelerden uzak olduklarını kaydeden Keser, ‘O yüzden de bize böylesi bir festivalin düzenlenmesi ve bu kadar güzel insanlarla birlikte yapılması bize çok iyi geldi. Burada olduğum çok mutluyum’ dedi.
Kadına şiddet konusunda tekrarlanan birçok sözün olduğunu hatırlatan Sezen Keser, ‘Tabii ki tüm bu söylemlere katılıyorum. Ama ben bir kadın olarak çok güçlü olduğumuzu da düşünüyorum. Bence şu anda Türkiye’de en güçlü muhalefetin kadı hareketindeki kadınlar olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki bu korkmuyoruz anlamına gelmiyor. Ama itaat de etmiyoruz. Bana kalırsa bu anlamda kadına yönelik şiddetle mücadele kadınlar her geçen gün daha da güçlenerek devam ediyor. Bir taraftan büyük bir öfke birikiyor. Bir taraftan da bir araya geldikçe kadınlar, aslında ne kadar güçlü olduklarını da keşfettiler. Keşfetmeye de devam ediyorlar. O yüzden bence güçlüyüz’ ifadelerini kullandı.
Bir kadın olarak şiddete maruz kalabilmenin düşünülmesinin bile son derece korkunç olduğunu kaydeden Sezen Keser, ‘Şu anda salonda koltukların üzerinde fotoğrafları görünen bu kadınlar da uğradıkları şiddet sonrasında hayattan koparılmış kadınlardır. Mesela bu gün sergileyeceğimiz ‘Dansöz’ oyununun kahramanı Meryem de uğradığı tüm şiddetlere rağmen hayatta kalmayı başarmış bir kadın. Ama bunu kendini tüketerek yapıyor. Şahsen ben şiddete maruz kalsam ne yaparım, kaldığımda ne yaptım? Bunlar kişiye sorulduğunda o kadar çetrefilli ve o kadar içini acıtan şeyler ki. Bunu tabiî ki düşünmek bile istemiyorum. Ne ben, ne de benden binlerce kilometre uzaktaki herhangi bir kadının şiddete maruz kalmasını asla istemem’ dedi.
‘Kadınlar sahnede anlattıklarımızı daha içsel bir yerden kavrıyorlar’
Dansöz oyununda Meryem karakterini canlandırmadan önce provalarda oldukça zorlandığını belirten başarılı oyuncu, ‘Meryem bir dansöz ve dansöz bedenini hayata geçiriyor. Bununla birlikte yaşadıkları çok travmatik. Yani annesi, beraber yaşadığı adam ve patronu tarafından yaşadıkları çok travmatik. Ben, provaların ilk zamanlarında bunları anlatırken tıkandığım çok oldu. Bu benim mesleğim tabii ki. Halen daha bazen sahnede tıkanıyorum. Çünkü her oyun farklı oluyor. Seyirciden gelen kontakt da çok önemli. Bazen seyirci tepki veriyor mesela. Kafasını sallıyor, boynunu büküyor. Bazen sahnede beni hiç etkilemeyen herhangi bir kelime, sahnedeyken beni çarpabiliyor. Oyunların ardından bazen seyircilerin arasından şiddete maruz kalmış kadınlar bana mesaj atıyorlar. Ya da oyundaki bir duyguyu çok iyi kavradığını yazıyorlar. Tabi bunlar bana da yeni deneyimler kazandırmış oluyor. Bunu fark ediyorum. Kadınlar sahnedeki dansözün bakışının, kadın bedeninin rahatsız edilmesinin ne olduğunu çok içerden bir yerden kavrıyorlar ve hepsi bunun nasıl bir duygu olduğunu biliyorlar. Erkek seyirciler de; sanırım içsel olarak daha duyarlı bir yerden kavramaya çalışıyorlar. Ama kadınlar daha içsel bir yerden kavrıyorlar’ ifadelerini kullandı.
‘Bizlere çizmek istedikleri sınırları çizmeyelim’
Kadın Oyunları Festivali’nde her şeyden önce bir kadın olarak görev almanın kendisi için iki açıdan öneminin olduğunu söyleyen Keser, ‘Pandemi sürecinde festivalin ilk etabı olan Ankara’da ki oyun, beş ayı aşkın bir süreden sonra seyirciyle buluştuğumuz ilk oyundu. Bugünkü ise o oyunun ardından ikinci kez olacak. Pandemi öncesinde çok yoğun olarak sahnedeydik. Dolayısıyla seyirciyle buluşmak adına harika bir duyguydu benim için. Bir kadın olarak ise; odağında kadının olduğu bir repertuarın oluşturulması bu oyunların arka arkaya sahneye konulması tabii ki çok iyi hissettiriyor. Çok güçlü hissettiriyor. Güçlü hissetmeye, görünür olmaya, sözümün dinlenmesine çok ihtiyacım vardı. Özlemiştim seyircimi Meselemiz madem kadın; bıkmadan, usanmadan anlatacağız. Çünkü kadınlıkla, erkeklikle ilgili şeyleri bu topraklarda o kadar çok yerleştirmiş ve sindirmişiz ki, tabi bunu sadece kadınlar değil, erkeklerde aynı ölçüde sindirmişler. Birisinin bakışını zaten görüyor ve ona göre hareket ediyorlar. Etmeyelim. Kadınlar olarak nasıl yaşamak istiyorsak, doğrusunun ne olduğunu düşünüyorsak öyle yaşayalım. Hiç dışarıdan kendimize onların bizlere çizmek istedikleri sınırları çizmeyelim’ diye konuştu.
Balıkesir’in Ayvalık ilçesinde, Ankara Sanat Tiyatrosu’nun sanat yönetmenliğinde, Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğüyle ortaklaşa projelendirilen ve Atölye Kültür Sanat organizasyonu ile hayata geçirilen, dünyanın ve Türkiye’nin ilk ve tek kadın temalı Kadın Oyunları Festivali’nin ikinci gününde ’Dansöz’ oyunu seyirciyle buluştu.
Ayvalık Belediyesinin ev sahipliğinde Vural Sineması Nejat Uygur Sahnesi’nde sergilenen, Şamil Yılmaz’ın yazıp yönettiği 65 dakikalık oyunda genç oyuncu Sezen Keser performansıyla dikkat çekti. Oryantal müzikler karmaşasında sahneye vücudu kana bulanmış dansöz kıyafetiyle çıkan oyuncu Sezen Keser, canlandırdığı Meryem’in yaşadıklarını anlatıp ‘erkek bakışı’ ile bir hayatın nasıl bir çizgiden başka çizgiye aktarıldığını, oyun başlarken işlediği cinayete hangi baskılarla geldiğini çarpıcı bir dil ile anlatması seyircinin beğenisini kazandı.
Oyun sonunda izleyiciler tarafından başarılı sahne performansıyla izleyiciler tarafından ayakta alkışlanan oyuncu Sezen Keser’e, Ayvalık Belediyesi Kültür İşleri Müdürlüğü Sorumlusu Erkan Cılak tarafından bir buket çiçek takdim edildi.
Oyun sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Oyuncu-Yönetmen Sezen Keser, Mek’ân Sahne’de yaklaşık 6 yıldır oyuncu ve yönetmenlik yaptığını anlattı. Pandemi nedeniyle uzunca bir zamandır sahnelerden uzak olduklarını kaydeden Keser, ‘O yüzden de bize böylesi bir festivalin düzenlenmesi ve bu kadar güzel insanlarla birlikte yapılması bize çok iyi geldi. Burada olduğum çok mutluyum’ dedi.
Kadına şiddet konusunda tekrarlanan birçok sözün olduğunu hatırlatan Sezen Keser, ‘Tabii ki tüm bu söylemlere katılıyorum. Ama ben bir kadın olarak çok güçlü olduğumuzu da düşünüyorum. Bence şu anda Türkiye’de en güçlü muhalefetin kadı hareketindeki kadınlar olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki bu korkmuyoruz anlamına gelmiyor. Ama itaat de etmiyoruz. Bana kalırsa bu anlamda kadına yönelik şiddetle mücadele kadınlar her geçen gün daha da güçlenerek devam ediyor. Bir taraftan büyük bir öfke birikiyor. Bir taraftan da bir araya geldikçe kadınlar, aslında ne kadar güçlü olduklarını da keşfettiler. Keşfetmeye de devam ediyorlar. O yüzden bence güçlüyüz’ ifadelerini kullandı.
Bir kadın olarak şiddete maruz kalabilmenin düşünülmesinin bile son derece korkunç olduğunu kaydeden Sezen Keser, ‘Şu anda salonda koltukların üzerinde fotoğrafları görünen bu kadınlar da uğradıkları şiddet sonrasında hayattan koparılmış kadınlardır. Mesela bu gün sergileyeceğimiz ‘Dansöz’ oyununun kahramanı Meryem de uğradığı tüm şiddetlere rağmen hayatta kalmayı başarmış bir kadın. Ama bunu kendini tüketerek yapıyor. Şahsen ben şiddete maruz kalsam ne yaparım, kaldığımda ne yaptım? Bunlar kişiye sorulduğunda o kadar çetrefilli ve o kadar içini acıtan şeyler ki. Bunu tabiî ki düşünmek bile istemiyorum. Ne ben, ne de benden binlerce kilometre uzaktaki herhangi bir kadının şiddete maruz kalmasını asla istemem’ dedi.
‘Kadınlar sahnede anlattıklarımızı daha içsel bir yerden kavrıyorlar’
Dansöz oyununda Meryem karakterini canlandırmadan önce provalarda oldukça zorlandığını belirten başarılı oyuncu, ‘Meryem bir dansöz ve dansöz bedenini hayata geçiriyor. Bununla birlikte yaşadıkları çok travmatik. Yani annesi, beraber yaşadığı adam ve patronu tarafından yaşadıkları çok travmatik. Ben, provaların ilk zamanlarında bunları anlatırken tıkandığım çok oldu. Bu benim mesleğim tabii ki. Halen daha bazen sahnede tıkanıyorum. Çünkü her oyun farklı oluyor. Seyirciden gelen kontakt da çok önemli. Bazen seyirci tepki veriyor mesela. Kafasını sallıyor, boynunu büküyor. Bazen sahnede beni hiç etkilemeyen herhangi bir kelime, sahnedeyken beni çarpabiliyor. Oyunların ardından bazen seyircilerin arasından şiddete maruz kalmış kadınlar bana mesaj atıyorlar. Ya da oyundaki bir duyguyu çok iyi kavradığını yazıyorlar. Tabi bunlar bana da yeni deneyimler kazandırmış oluyor. Bunu fark ediyorum. Kadınlar sahnedeki dansözün bakışının, kadın bedeninin rahatsız edilmesinin ne olduğunu çok içerden bir yerden kavrıyorlar ve hepsi bunun nasıl bir duygu olduğunu biliyorlar. Erkek seyirciler de; sanırım içsel olarak daha duyarlı bir yerden kavramaya çalışıyorlar. Ama kadınlar daha içsel bir yerden kavrıyorlar’ ifadelerini kullandı.
‘Bizlere çizmek istedikleri sınırları çizmeyelim’
Kadın Oyunları Festivali’nde her şeyden önce bir kadın olarak görev almanın kendisi için iki açıdan öneminin olduğunu söyleyen Keser, ‘Pandemi sürecinde festivalin ilk etabı olan Ankara’da ki oyun, beş ayı aşkın bir süreden sonra seyirciyle buluştuğumuz ilk oyundu. Bugünkü ise o oyunun ardından ikinci kez olacak. Pandemi öncesinde çok yoğun olarak sahnedeydik. Dolayısıyla seyirciyle buluşmak adına harika bir duyguydu benim için. Bir kadın olarak ise; odağında kadının olduğu bir repertuarın oluşturulması bu oyunların arka arkaya sahneye konulması tabii ki çok iyi hissettiriyor. Çok güçlü hissettiriyor. Güçlü hissetmeye, görünür olmaya, sözümün dinlenmesine çok ihtiyacım vardı. Özlemiştim seyircimi Meselemiz madem kadın; bıkmadan, usanmadan anlatacağız. Çünkü kadınlıkla, erkeklikle ilgili şeyleri bu topraklarda o kadar çok yerleştirmiş ve sindirmişiz ki, tabi bunu sadece kadınlar değil, erkeklerde aynı ölçüde sindirmişler. Birisinin bakışını zaten görüyor ve ona göre hareket ediyorlar. Etmeyelim. Kadınlar olarak nasıl yaşamak istiyorsak, doğrusunun ne olduğunu düşünüyorsak öyle yaşayalım. Hiç dışarıdan kendimize onların bizlere çizmek istedikleri sınırları çizmeyelim’ diye konuştu.