Altın, Bakır Maden Ocağı Kapasite Artışı Hazır Beton Tesisi ve IV. Grup (Altın Bakır) Maden Ocağı ve Cevher Zenginleştirme/Atık Depolama Tesisi projelerine verilen “ÇED Olumlu” kararlarının iptali istemiyle açılan davanın Danıştay nezdinde halen devam etmesine rağmen CVK Madencilik şirketinin alanda çalışmaya başladığını belirten köylüler, en az 16 köyü olumsuz etkileyecek madencilik faaliyetinin durdurulmasını talep etti. ÇED raporunda ve uygulamada usulsüzlerin olduğu belirtilen basın açıklamasında konuşan Köy sakinlerinden Fatma Yakın, “Proje alanı içerisinde köylülere ait tarım alanları, meralar, ormanlar ve hazine arazileri yer almaktadır. Tarlaların büyük bir kısmında mülkiyet izinlerinin alınmadığı bilinmektedir. Şirketin tarım alanları üzerinde işe başlayabilmesi için ya özel mülkiyete ait tarlaları satın alması, “kamu yararı kararı” ve ardından “tarım dışı kullanım izinleri”ni almış olması ya da Cumhurbaşkanlığı tarafından “acele kamulaştırma kararı” verilmiş olması gerekirdi. Tarlaları ÇED alanı içinde kalan tarla sahiplerine bu konuda herhangi bir tebligat gelmediği bilinmektedir. ÇED alanının tel çit ile çevrilmiş olması ve bariyerler konulması nedeniyle köylüler tarlalarına gidememektedir. Tarlaların bulunduğu alanlarda iş makinalarının çalıştığı, tarlaların kazıldığı ve doldurulduğu, yok edildiği görülmektedir” dedi.
SULAMA KANALLARI PROJE İÇERİSİNDE YER ALIYOR
Maden alanında yapılacak çalışmaların doğaya büyük zararlar vereceğini ifade eden başka bir köy sakini Zarife Ata, “ ÇED raporuna göre, Türkmen Dağımızın ormanlarında, meralarımızda, hazine arazilerinde, tarlalarda altın bakır madeni çıkarılacak, cevher siyanürle işlenecek ve pasa/atık depolanacak. Çamköy’ün altında, Gökçeyazı, Sofular ve Sarıalan Köylerinin çok yakınında maden ocakları var. Yeraltı ocaklarının sadece çok küçük bir bölümü planlanmış (projenin gerçek etkisi değerlendirilmemiş), 16 köyü etkileyecek madende patlatma, susuzlaştırma yapılacak, altın ve bakırı elde etmek için siyanür, tuz ruhu, kostik başta olmak üzere 23 çeşit kimyasal kullanılacak. Proje, büyük bir deprem oluşturması beklenen Gökçeyazı fay hattına çok yakın. ÇED alanı içinde ve çevresinde Çamköy, Sarıalan ve Gökçeyazılı köylülerin tarla, mera, fıstıklıkları var. ÇED alanına 3 km’den az mesafede zeytinlikler var. 40 metre olduğu belirtilse de sağlık koruma bandı açık ocak yakınlarında 5 m. ye kadar düşüyor. Proje alanında kanuna aykırı bir şekilde Çamköy’e ve Sarıalan köyüne ait evler var. Proje alanı Dallımandıra Göletimizin hemen bitişiğinde, çeşmelerimiz, derelerimiz, sulama kanallarımız proje alanında kalıyor. Yer altı galerilerileri ve açık ocakta susuzlaştırma yapılacak bu su işletmede de kullanılacak. Tertemiz su kaynaklarımız kimyasal işlemler için kullanılacak. Ülkemizde sayısı 20’ye yakın olan altın madenciliği projelerinin hiç bir kamu yararı olmayıp Fatsa’da, Bergama’da, Kışladağ’da, Madra Dağı’nda görüldüğü gibi yeraltı ve yerüstü sularımızı, havamızı, toprağımızı kirletmektedir. Hem çevre hem de insan sağlığını bozmaktadır. Zaten su fakiri olan ülkemizde susuzluğa, kuraklığa yol açmaktadır. Türkmen Dağı ve çevresindeki köylerde de tarım alanları, meralar, hazine arazileri ve ormanlık alanlar yok edilecek, bölgenin ve büyük bir ekokırım yaşanacaktır. Halihazırda ÇED alanı içinde kalan ve halen satılmamış alınmamış olan tarlalara ulaşamamakta. Tarlaların yok edilmiş olma ihtimali çok yüksektir. Evlerin proje alanında kalmasından; yerleşim yerlerinin altında ve çok yakınında madencilik yapılacak olmasından dolayı çok endişeliyiz. Bu konuda bilgilendirilmedik. Devasa alanlarda patlatma ve susuzlaştırma yapılarak maden ocakları (açık/yeraltı) işletilecek. Ancak, ciddi tehlike arz eden projenin gerçek etkisi ÇED’de değerlendirilmemiş. Su kaynaklarımızın, sulama hattımızın, arazilerimizin, evlerimizin zarar görmesinden, güvenliğimizden endişe ediyoruz. Son derece yetersiz tampon mesafesinin koruma vasfı yok. Planlamadaki hata ve eksiklerin uygulamada korkunç sonuçlar doğuracağı aşikar. Ölmek, hastalanmak, yoksullaşmak, köylerimizi terk etmek istemiyoruz. Bizler İliç gibi olmak istemiyoruz. Altın madenlerinde meydana gelen kazalara tanık oluyoruz. İliç’te meydana gelen felakette hem siyanürlü atıklar dere yataklarına aktı, hem de 9 canımız toprak altında can verdi. 2 çalışanın cansız bedenlerine ancak ulaşılabildi. 7 maden çalışanı hala siyanürlü atıklar altında” dedi.
ÇALIŞMA RUHSATI İPTAL EDİLSİN
Maden alanıyla ilgili mücadele yürüten sivil toplum kuruluşları ve köylüler hakkında asılsız dedikodular üretildiğini, baskılar kurulduğunu belirten bölge sakinlerinden Raziye Yıldırım ise, “Anayasa’nın 56. Maddesine göre, sağlıklı bir çevrede, temiz gıdalarla beslenerek, sağlıklı yaşamak, yaşam alanlarımızı ve geçimlik kaynaklarımızı korumak istiyoruz. Bu doğrultuda taleplerimiz aşağıdadır: Hiçbir kamu yararı olmayan, ekokırım suçu olan, havamızı suyumuzu, toprağımızı kirletecek olan söz konusu maden projesine Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından verilmiş olan İşletme Ruhsatı ve Balıkesir Valiliği tarafından verilmiş olan çalışma ruhsatı iptal edilsin,
Satılmayan tarlalara ulaşımı engelleyen tel çit ve bariyerler kaldırılsın ve ulaşım sağlansın. Verilmiş ise, Mera Kanunu, Orman Kanunu ve Toprak Koruma Kanunu hükümleri doğrultusunda söz konusu kanunlara muhalefetten dolayı söz konusu alanların tahsis izinleri iptal edilsin. Proje için kamu yararı ve tarlalar için kamulaştırma kararı verilmesin. 3091 sayılı Taşınmaz Mal Zilyetliğine Yapılan Tecavüzlerin Önlenmesi Hakkında Kanun uyarınca zarar gören köylülerin mağduriyetleri giderilsin. Proje alanı çevresindeki zeytinlikler, fıstık çamları, tarlalar, meralar korunsun, verilmiş ise mera tahsis izni ve tarım dışı kullanım izinleri iptal edilsin. Kamu çalışanlarının görevi kötüye kullanması ve şirket yanlısı asılsız suçlama ve beyanlar önlensin. Köylülerin maden nedeniyle uğradığı mağduriyete ve hak kayıplarına karşı mücadele ederken Anayasal haklarının kullanımı konusunda baskılar uygulanmasın.