Şirketin çalışma ve işletme ruhsatlarının iptal edilmesi talebiyle meydanlara inen Türkmen Dağı Çevre Platformu, topladıkları 11 bin 317 dilekçiyi Valiliğe teslim etti. Balıkesir’de CVK Madencilik Anonim Şirketine ait altın madeninin faaliyetine son verilmesi adına yapılan eylemlere bir yenisi daha eklendi. Türkmen Dağı Çevre Platformu, Ali Hikmet Paşa Meydanı’nda düzenlediği basın açıklamasıyla Türkmen Dağı’nın çevresindeki ekolojik dengeye ve tarımsal üretime zarar veren altın madeninin ruhsatının iptal edilmesi çağrısında bulunan platform üyeleri, tesisin kapatılması için başlattıkları imza kampanyasında topladıkları 11 bin 317 dilekçeyi valiliğe teslim etti. CHP İl Başkanı Erden Köybaşı, CHP Altıeylül İlçe Başkanı Sinan Ayan, CHP Karesi İlçe Başkanı Yücel Erişen, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ve Türkmen Dağı’nın yakınındaki kırsal mahallelerde yaşayan vatandaşların katılım gösterdiği basın açıklamasında , “Türkmen Dağı’nın üstü altından değerlidir! Türkmen Dağı İliç Olmayacak! Havama Suyuma Toprağıma Dokunma!” şeklinde slogan attı. Konuyla ilgili basın açıklamasını yapan Türkmen Dağı Çevre Platformu üyelerinden Hatice Türen, “CVK Madencilik Anonim Şirketi, Balıkesir İli İvrindi ve Altıeylül İlçelerinde en az 16 köyü yakından etkileyecek olan “200903319 Ruhsat Numaralı sahada IV. Grup (Altın-Bakır) Maden Ocağı ve Cevher Zenginleştirme/Atık Depolama Tesisi” projesi kapsamında faaliyete başlamış bulunmaktadır. Proje için verilen “ÇED Olumlu” kararlarının iptali için açılmış olduğumuz davalar, Danıştay nezdinde devam etmektedir. Ayrıca, Balıkesir Valiliği tarafından verilen “01.02.2024 tarih ve I/I324 sayılı l. Sınıf IV. grup Altın ocağı (Açık+Kapalı) Gayrisıhhi Müessese İzni/Çalışma Ruhsatının ve ayrıca Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından verilmiş olan işletme ruhsatının iptali için de iki ayrı dava açılmış bulunmaktadır. İdareler henüz savunmasını yapmamış olup bu davalarda da süreç devam devam etmektedir. Ancak, ne yazık ki hukuki süreç devam ederken, şirket faaliyetine başlamış bulunmaktadır. Projenin büyük bir bölümü ormanlık alandadır. Ayrıca, proje alanı içerisinde yerleşim yerleri, tarım alanları ve meralar da bulunmaktadır. Şirketin işe başlayabilmesi için tüm “mülkiyet izinlerinin ve tarım dışı kullanım izinlerinin” alınmış olması gerekirken bu işlemler tamamlanmadan şirket usulsüz bir şekilde faaliyete başlamıştır. Proje alanında tarlaları bulunan köylüler tarlalarını satmamıştır. Söz konusu özel mülkiyetler için köylülere herhangi bir “kamulaştırma kararı” da tebliğ edilmemiştir. Bu konularda idarelere yaptığımız başvurular yanıtsız bırakılmaktadır. Mülkiyet izinleri alınmadan özel mülke müdahale vardır. ÇED alanının tel çit ile çevrilmiş olması ve bariyerler konulması nedeniyle ÇED alanı içinde tarlası olan köylüler tarlalarına gidememektedir. Köylülerin tarlalarına “Patlatma Alanıdır, Girilemez” tabelaları dikildiği görülmektedir. Tarla sahipleri, İvrindi Kaymakamlığı’na başvurarak, Meni-Müdahale talebinde bulunmuş olmasına rağmen hala hiçbir işlem yapılmamıştır. Gökçeyazı Türkmen Dağı Çevre Koruma ve Dayanışma Derneği’nin tüzük onayı ise Balıkesir Valiliği tarafından uzun süredir bekletilmektedir” dedi, Projeyle ilgili öne çıkan tartışmalı hususları da paylaşan Hatice Türen, “Proje kapsamında 2 adet açık ocak, dört adet yer altı galerisi, kırma eleme tesisi, zenginleştirme tesisi, atık barajı, pasa depolama alanları, bitkisel depolama alanları bulunmaktadır. Açık ocaklardan büyük olanı, Sarıalan köyünün hemen 250 metre yakınında, diğeri de Dallımandıra göletinin üstündedir. Yer altı galerileri ise, Çamköy’ün altında, Gökçeyazı, Sofular ve Sarıalan köylerinin çok yakınlarındadır. Madende her gün patlatma ve susuzlaştırma yapılacaktır. Patlatmalar başlamıştır. Zenginleştirme işlemi sırasında siyanür, tuz ruhu, kostik başta olmak üzere 23 çeşit kimyasal kullanılacaktır. Siyanürlü, kimyasallı atıklar, Gökçeyazı köyünün hemen yakınında yapımına başlanan devasa atık barajında depolanacaktır. Proje, büyük bir deprem oluşturması beklenen Gökçeyazı fay hattına çok yakındır.ÇED alanı içinde ve çevresinde Çamköy, Sarıalan ve Gökçeyazı köylülerinin tarlaları, meraları ve çam fıstıklıkları vardır. ÇED alanına 3 km’den az mesafede zeytinlikler vardır. Proje Zeytincilik Kanunu’na da aykırıdır. Projenin 40 metre olan sağlık bandı oldukça yetersizdir. Üstelik bu mesafe, açık ocak yakınlarında 5 m’ye kadar düşürülmektedir. ÇED alanı içinde İş Yeri Açma ve Çalışma Yönetmeliği’ne aykırı bir şekilde, Çamköy’e ve Sarıalan köyüne ait evler, yerleşim yerleri bulunmaktadır. Çeşmeler, dereler, sulama kanalları proje alanında kalmaktadır. Ülkemizde 22 adet altın madeni projesi bulunmaktadır. Hiçbir kamu yararı olmayan, Kazdağları’nda, Fatsa’da, Bergama’da, Kışladağ’da, Madra Dağı’nda, ülkenin her yanında yer alan bu projeler yeraltı ve yerüstü sularımızı, havamızı, toprağımızı zehirlemektedir. Bölgemizde ayrıca çok sayıda arama ve işletme projeleri de devam etmekte, her gün yeni maden alanları ihale edilmektedir. Şirketlere tanınan imtiyazlar, muafiyetler ve teşviklerle ülkemiz iktidar tarafından madenciler için dikensiz gül bahçesi haline getirilmiştir. Çokuluslu şirketler ve yerli iş birlikçisi maden şirketleri iktidarın koruma ve kollaması ile ülkemizde cirit atmaktadır.
MADEN FİRMASI HOLLANDALI BİR ŞİRKETLE EVLİLİK YAPTI
Yerli olduğunu iddia eden CVK Madencilik geçtiğimiz günlerde Hollandalı bir şirket olan Virtus Mining ile evlilik yapmıştır. CVK Madencilik ayrıca, Çanakkale’de bulunan ve çokuluslu Pilot Investment ve Teck Madencilik’a ait “TV Tower Projesi” için de yüzde yüz yabancı sermayeli olan Orta Truva Madencilik ile anlaşma yapmıştır. Ayrıca İngiliz-Amerikan kredi kurumlarından da fon sağladığını duyurmuştur. Şirkete verilen teşvik belgesi sürekli güncellenmektedir. 12 Temmuz 2024’de yapılan duyuru ile şirketin yatırım teşvik belgesi yenilenerek şirkete iktidar tarafından ilave destekler verilmiştir. Bizlerden, halkın vergilerinden sağlanan gelirler, şirketlere teşvik, destek olarak aktarılmaktadır. Gökçeyazı ovamızda yeni yapılan sulama kanalları ile dört mevsim tarım yapılabilmektedir. Coğrafi işaret almış olan İvrindi kuzusu bölgemizde yetiştirilmekte, bölgemizin sütü ve peyniri için ülkemizin her yanından talep gelmektedir. Bizim, yerin üstündeki altınlarımız olan sebzelerimiz, meyvelerimiz, tahıllarımız, ormandan sağladığımız mantarlarımız, kekiklerimiz, kızılcıklarımız, yetiştirdiğimiz hayvanlarımızdan el ettiğimiz ürünlerimiz bize yetmektedir. Bizim siyanürlü, kirli, kanlı altın madenine ihtiyacımız yoktur.
11 BİN 317 İMZA TESLİM EDİLDİ
Altın madenciliği sonucunda, hem çevre, hem de insan sağlığını bozulduğunu kaydeden Türkmen Dağı Çevre Platformu Sözcüsü Hatice Türen, “ Altın madenciliği, zaten su fakiri olan ülkemizde susuzluğa, kuraklığa, iklim değişikliğinin daha da artmasına yol açmaktadır. Karı şirketlere, zararı, riski ise yoksul halka olmaktadır. Bizler, ölmek, hastalanmak, yoksullaşmak, köylerimizi terk etmek istemiyoruz. Bizler İliç gibi olmak istemiyoruz. Köylerimizi terk etmek, tarım alanlarımızı, ormanlarımızı, su varlıklarımızı kaybetmek istemiyoruz. Şirketin mücadeleyi bölmek amacıyla itibar sarsıcı söylem, iftira ve faaliyetleri ve hiçbir baskı ve yıldırma politikaları bizleri yıldıramayacaktır. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Anayasa’nın 56. maddesinden aldığımız hakla, yaşam alanlarımızı ve geçimlik kaynaklarımızı koruyacağız. Sn. Cumhurbaşkanı “Sırtımızda Yumurta Küfesi Var.” diyor. Bizim de sırtımızda küfelerimiz var, ancak içinde isyanımızı, öfkemizi, kararlılığımızı simgeleyen imzalı dilekçelerimiz var. Dilekçelerimizi Balıkesir Valiliği’ne küfeler içinde taşıyarak teslim edeceğiz ve şirketin çalışmasının durdurulmasını ve çalışma ve işletme ruhsatlarının iptalini bir kez daha talep edeceğiz. Küfelerimizin içinde 127 adet dilekçe, dilekçelerde de 11 bin 317 imza var. İmza veren 11 bin 317 kişiyi Valiliğe taşıyoruz. Yükümüz ağır. Ancak taşıyacak gücümüz ve azmimiz var” dedi.