Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştirilen İstanbul İl Afet Risk Azaltma programında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, son yıllarda meydana gelen sarsıntılardan en fazla etkilenen ilin 214 sarsıntı ile İstanbul olduğunu söyledi.
Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştirilen İstanbul İl Afet Risk Azaltma programında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, son yıllarda meydana gelen sarsıntılardan en fazla etkilenen ilin 214 sarsıntı ile İstanbul olduğunu söyledi. Bakan Soylu, yapılan tüm bilimsel tahlil, tahmin ve değerlendirmelerin İstanbul veya civarında büyük ve yıkıcı bir depremin uzak olmadığını gösterdiğini de uyarısını yaptı.
Bakan Soylu, İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) Hazırlık Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 2020 yılının afetler, özellikle de deprem açısından üzücü olaylara sahne olduğunu, aslında yeni bir şey yaşanmadığını, sadece birtakım döngülerin tekrarıyla karşılaşıldığını ifade etti. 1900-2000 yılları arasında Türkiye’de 70 adet büyük ve yıkıcı deprem yaşandığını hatırlatan Soylu, ‘1939 Erzincan depremindeki can kaybı 33 bin kişi, 1943 Tosya Ladik depreminde can kaybı 4 bin kişi, 1976 Van Çaldıran depreminde can kaybı 3 bin 840 kişidir. Bunların haricinde 1914 Burdur, 1944 Bolu, 1975 Lice, 1983 Erzurum, 1992 Erzincan depremleri de bu yıkıcı depremlerden birkaçıdır’ ifadelerini kullandı. Bakan Soylu, depremlerden en fazla etkilenen ilin 214 sarsıntı ile İstanbul olduğunu söyledi.
‘Önümüzde 50 veya 100 yıllık bir zaman, ne yazık ki yoktur’
Yapılan tüm bilimsel tahlil, tahmin ve değerlendirmelerin İstanbul veya civarında büyük ve yıkıcı bir depremin uzak olmadığını gösterdiğini vurgulayan Soylu, ‘Elbette ki zamanı belli değil ama herkes bilmelidir ki önümüzde 50 veya 100 yıllık bir zaman ne yazık ki yoktur’ dedi.
Süleyman Soylu, Türkiye’de 1999 tarihinden sonra, deprem konusunda hem strateji hem de fiili sonuç üretme anlamında, çok ciddi adımlar atıldığını söyleyerek, ‘1999 depremi elbette ki bizim için bir milat. Ondan sonra Türkiye birçok adımı peşi sıra atmasını bildi. Türkiye kapasitesini geliştirdi. Hırvatistan’da deprem oldu; ilk müdahale ekiplerini biz gönderdik. Çünkü depremin sıkıntısını ve acısını biliyoruz’ ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu konuşmasında Türkiye’nin İdlib’te 30-45 metrekare arasında, içinde iki odası, bir salonu ve mutfağı olan 52 bin ev yaptığını da belirtti.
Her şeyden önce bugün afet meselesine, ‘afet öncesi-afet anı müdahale-afet sonrası iyileştirme’ olmak üzere üç aşamalı olarak baktıklarını ifade eden Soylu, bu aşamaların her birine ait strateji planlarını, dijital altyapıları ve fiziki kapasiteleri ürettiklerini söyledi.
‘Avrupa’nın ikinci büyük deprem gözlem istasyon ağına sahibiz’
Bakan Soylu konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Türkiye bugün afet müdahale kapasitesi anlamında Batı’daki gelişmiş ülkeler seviyesindedir. Bu da gayet normaldir; çünkü bizim afet riskimiz Avrupa’dan genel anlamda fazla olduğu için bu alanda daha hızlı ve stratejik davrandık. Bugün Avrupa’nın ikinci büyük deprem gözlem istasyon ağına sahibiz. AFAD Başkanlığımızın tüm Türkiye’de 27 adet lojistik, 55 adet de destek deposu var ve bunları ülke sathına etki alanlarına göre dağıttık. Kısa adı TAMP olan Türkiye Afet Müdahale Planı’nı oluşturduk. 2020’deki bütün afetlerde başarıyla uyguladık’ dedi.
Haliç Kongre Merkezinde gerçekleştirilen İstanbul İl Afet Risk Azaltma programında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, son yıllarda meydana gelen sarsıntılardan en fazla etkilenen ilin 214 sarsıntı ile İstanbul olduğunu söyledi. Bakan Soylu, yapılan tüm bilimsel tahlil, tahmin ve değerlendirmelerin İstanbul veya civarında büyük ve yıkıcı bir depremin uzak olmadığını gösterdiğini de uyarısını yaptı.
Bakan Soylu, İstanbul İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) Hazırlık Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, 2020 yılının afetler, özellikle de deprem açısından üzücü olaylara sahne olduğunu, aslında yeni bir şey yaşanmadığını, sadece birtakım döngülerin tekrarıyla karşılaşıldığını ifade etti. 1900-2000 yılları arasında Türkiye’de 70 adet büyük ve yıkıcı deprem yaşandığını hatırlatan Soylu, ‘1939 Erzincan depremindeki can kaybı 33 bin kişi, 1943 Tosya Ladik depreminde can kaybı 4 bin kişi, 1976 Van Çaldıran depreminde can kaybı 3 bin 840 kişidir. Bunların haricinde 1914 Burdur, 1944 Bolu, 1975 Lice, 1983 Erzurum, 1992 Erzincan depremleri de bu yıkıcı depremlerden birkaçıdır’ ifadelerini kullandı. Bakan Soylu, depremlerden en fazla etkilenen ilin 214 sarsıntı ile İstanbul olduğunu söyledi.
‘Önümüzde 50 veya 100 yıllık bir zaman, ne yazık ki yoktur’
Yapılan tüm bilimsel tahlil, tahmin ve değerlendirmelerin İstanbul veya civarında büyük ve yıkıcı bir depremin uzak olmadığını gösterdiğini vurgulayan Soylu, ‘Elbette ki zamanı belli değil ama herkes bilmelidir ki önümüzde 50 veya 100 yıllık bir zaman ne yazık ki yoktur’ dedi.
Süleyman Soylu, Türkiye’de 1999 tarihinden sonra, deprem konusunda hem strateji hem de fiili sonuç üretme anlamında, çok ciddi adımlar atıldığını söyleyerek, ‘1999 depremi elbette ki bizim için bir milat. Ondan sonra Türkiye birçok adımı peşi sıra atmasını bildi. Türkiye kapasitesini geliştirdi. Hırvatistan’da deprem oldu; ilk müdahale ekiplerini biz gönderdik. Çünkü depremin sıkıntısını ve acısını biliyoruz’ ifadelerini kullandı.
Bakan Soylu konuşmasında Türkiye’nin İdlib’te 30-45 metrekare arasında, içinde iki odası, bir salonu ve mutfağı olan 52 bin ev yaptığını da belirtti.
Her şeyden önce bugün afet meselesine, ‘afet öncesi-afet anı müdahale-afet sonrası iyileştirme’ olmak üzere üç aşamalı olarak baktıklarını ifade eden Soylu, bu aşamaların her birine ait strateji planlarını, dijital altyapıları ve fiziki kapasiteleri ürettiklerini söyledi.
‘Avrupa’nın ikinci büyük deprem gözlem istasyon ağına sahibiz’
Bakan Soylu konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘Türkiye bugün afet müdahale kapasitesi anlamında Batı’daki gelişmiş ülkeler seviyesindedir. Bu da gayet normaldir; çünkü bizim afet riskimiz Avrupa’dan genel anlamda fazla olduğu için bu alanda daha hızlı ve stratejik davrandık. Bugün Avrupa’nın ikinci büyük deprem gözlem istasyon ağına sahibiz. AFAD Başkanlığımızın tüm Türkiye’de 27 adet lojistik, 55 adet de destek deposu var ve bunları ülke sathına etki alanlarına göre dağıttık. Kısa adı TAMP olan Türkiye Afet Müdahale Planı’nı oluşturduk. 2020’deki bütün afetlerde başarıyla uyguladık’ dedi.