AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, KKTC’den Türkiye’deki muhalefete ve Türkiye muhalifi ülkelere yüklendi.
AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, KKTC’den Türkiye’deki muhalefete ve Türkiye muhalifi ülkelere yüklendi. Esgin, ’14 Mayıs tam bağımsız Türkiye’nin seçimidir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarına kimsenin göz dikmesine asla müsaade etmeyeceğiz’ dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da düzenlenen Lefkara Edebiyat Şöleni’nde yaptığı konuşmada önemli mesajlar veren Esgin, ‘Türk Dili ve Edebiyatı’nın Kıbrıs’ta hatırlanması ve bununla ilgili genç kardeşlerimize bir ufuk, bir vizyon ortaya konulması son derece kıymetli. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, özellikle Balkanlar’da, Kıbrıs’ta ve Azerbaycan Karabağ’da yakın tarihlerimizde yaşanan acıların ve zulümlerin tekrar yaşanmaması adına güçlü bir duruş sergiledi. Suriye’de Doğu Akdeniz’e açılmak üzere oluşturulmak istenen terör koridoruna geçit vermedik, vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Doğu Akdeniz’deki uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerimiz ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik bölge barışı ve istikrarını esas alan kararlı ve ilkeli bir tavır yanayız. Kıbrıs davası milli meselemizdir. AB bir Hristiyan kulübü olmak istemiyorsa çifte standarda son vermeli ve KKTC’yi tanımalıdır’ dedi.
‘Doğu Akdeniz’deki haklarımızı koruyacağız’
Esgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘Birkaç ay önce Fas’ın başkenti Rabat’ta düzenlenen AİBPA toplantısında da AB ülkelerinden gelen mevkidaşlarıma, Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler’de söylediği ’dünya beşten büyüktür’ sözünü hatırlattım. Bu dünyaya yapılmış bir hatırlatmadır ve son derece önemlidir. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğu gerçeği tüm dünya için bir fırsat sunmaktadır. Bu çerçevede, ’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşadığı çifte standarda bir son verin. Eğer AB’nin bir Hristiyan kulübü olmasını istemiyorsanız KKTC’yi tanımalısınız’ diye bunu onların yüzüne karşı söyledim. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Fransızlarla yaptığı deniz üssü anlaşması uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Pandemik salgın öncesinde de bu teşebbüste bulunmuşlardı. O zaman da TBMM’de buna ilk itiraz eden milletvekili bendim. Şimdi de aynı şeyi söylüyorum. Uluslararası garantörlük anlaşmalarına göre Fransızlarla Kıbrıs Rum Kesimi’nin böyle bir anlaşma yapması son derece büyük bir hatadır. Bu hatadan da hemen dönmeleri gerekiyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarına kimsenin göz dikmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’nin sınır ötesi siyasetinde ülkemizin menfaatleri ile Türk ve Müslüman dünyasının güvenliği vardır. 14 Mayıs seçimi Karabağ’ın özgürlüğü için mücadele edenlerle, buna engel olmak isteyenlerin seçimidir. Tezkereye ’hayır’ deyip PKK-PYD’ye siyasi lojistik sağlayanlarla, terörle mücadelesinde siyasi mülahaza tanımayanların mücadelesidir. Libya mutabakatlarıyla mavi vatanı ilan edenlerle, parti muhalefetini Türkiye muhalefetiyle iltibas edip Türkiye düşmanlarıyla aynı hizaya gelenlerin seçimidir. İHA ve SİHA’sıyla, yerli ve milli savunma sanayisiyle dünyada fark oluşturan, bundan rahatsız olanların mukayesesidir. Doğal gaz keşifleriyle enerjideki risklerimizi azaltanlarla, milli otomobilimiz TOGG ile çığır açanlarla, her güzel gelişmeyi itibarsızlaştırmakla Türkiye’yi itibarsızlaştırdıklarının farkında olmayanların karşılaştırılmasıdır. Kısacası, tam bağımsız Türkiye için serden geçenlerle, seçim kazanmak için tüm memleket hassasiyetlerini siyasi demagoji malzemesi yapabileceklerin seçimidir.’
AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Esgin, KKTC’den Türkiye’deki muhalefete ve Türkiye muhalifi ülkelere yüklendi. Esgin, ’14 Mayıs tam bağımsız Türkiye’nin seçimidir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarına kimsenin göz dikmesine asla müsaade etmeyeceğiz’ dedi.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin başkenti Lefkoşa’da düzenlenen Lefkara Edebiyat Şöleni’nde yaptığı konuşmada önemli mesajlar veren Esgin, ‘Türk Dili ve Edebiyatı’nın Kıbrıs’ta hatırlanması ve bununla ilgili genç kardeşlerimize bir ufuk, bir vizyon ortaya konulması son derece kıymetli. Türkiye, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, özellikle Balkanlar’da, Kıbrıs’ta ve Azerbaycan Karabağ’da yakın tarihlerimizde yaşanan acıların ve zulümlerin tekrar yaşanmaması adına güçlü bir duruş sergiledi. Suriye’de Doğu Akdeniz’e açılmak üzere oluşturulmak istenen terör koridoruna geçit vermedik, vermeyeceğiz. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde, Doğu Akdeniz’deki uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatlerimiz ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hak ve menfaatlerinin korunmasına yönelik bölge barışı ve istikrarını esas alan kararlı ve ilkeli bir tavır yanayız. Kıbrıs davası milli meselemizdir. AB bir Hristiyan kulübü olmak istemiyorsa çifte standarda son vermeli ve KKTC’yi tanımalıdır’ dedi.
‘Doğu Akdeniz’deki haklarımızı koruyacağız’
Esgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
‘Birkaç ay önce Fas’ın başkenti Rabat’ta düzenlenen AİBPA toplantısında da AB ülkelerinden gelen mevkidaşlarıma, Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler’de söylediği ’dünya beşten büyüktür’ sözünü hatırlattım. Bu dünyaya yapılmış bir hatırlatmadır ve son derece önemlidir. Daha adil bir dünyanın mümkün olduğu gerçeği tüm dünya için bir fırsat sunmaktadır. Bu çerçevede, ’Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yaşadığı çifte standarda bir son verin. Eğer AB’nin bir Hristiyan kulübü olmasını istemiyorsanız KKTC’yi tanımalısınız’ diye bunu onların yüzüne karşı söyledim. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Fransızlarla yaptığı deniz üssü anlaşması uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Pandemik salgın öncesinde de bu teşebbüste bulunmuşlardı. O zaman da TBMM’de buna ilk itiraz eden milletvekili bendim. Şimdi de aynı şeyi söylüyorum. Uluslararası garantörlük anlaşmalarına göre Fransızlarla Kıbrıs Rum Kesimi’nin böyle bir anlaşma yapması son derece büyük bir hatadır. Bu hatadan da hemen dönmeleri gerekiyor. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarına kimsenin göz dikmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Türkiye’nin sınır ötesi siyasetinde ülkemizin menfaatleri ile Türk ve Müslüman dünyasının güvenliği vardır. 14 Mayıs seçimi Karabağ’ın özgürlüğü için mücadele edenlerle, buna engel olmak isteyenlerin seçimidir. Tezkereye ’hayır’ deyip PKK-PYD’ye siyasi lojistik sağlayanlarla, terörle mücadelesinde siyasi mülahaza tanımayanların mücadelesidir. Libya mutabakatlarıyla mavi vatanı ilan edenlerle, parti muhalefetini Türkiye muhalefetiyle iltibas edip Türkiye düşmanlarıyla aynı hizaya gelenlerin seçimidir. İHA ve SİHA’sıyla, yerli ve milli savunma sanayisiyle dünyada fark oluşturan, bundan rahatsız olanların mukayesesidir. Doğal gaz keşifleriyle enerjideki risklerimizi azaltanlarla, milli otomobilimiz TOGG ile çığır açanlarla, her güzel gelişmeyi itibarsızlaştırmakla Türkiye’yi itibarsızlaştırdıklarının farkında olmayanların karşılaştırılmasıdır. Kısacası, tam bağımsız Türkiye için serden geçenlerle, seçim kazanmak için tüm memleket hassasiyetlerini siyasi demagoji malzemesi yapabileceklerin seçimidir.’