yıl dönümünde ülke genelinde anma programları düzenlendi.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümünde ülke genelinde anma programları düzenlendi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, HDP’nin kapatılması ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla ilgili gazetecilere konuştu.
Törenler sonrası 1915 Çanakkale Köprüsünde incelemelerde bulunan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, incelemeler sonrasında HDP’nin kapatılmasıyla ilgili açıklama yaptı. Şentop, ‘Malum anayasaya göre, Siyasî Partiler Kanununa göre, Türkiye’de siyasî parti kapatma davaları var maalesef. Bu konuda daha önce bir düzenleme gelmişti meclise, 2010 yılında bir anayasa değişikliği yapılıyordu; bu değişikliklerden birisi de siyasî parti kapatılmasının tamamen yasaklanması mahiyetinde bir değişiklikti. Ama meclisten o zaman geçmemişti. O tarihlerde ‘parti kapatması olmasın’ diyenler varsa, bunların o tarihte destek verip vermediğine bakılmasını öneririm. Anayasamızda parti kapatma var, bunun gerekçeleri ve sebepleri de var. İlk defa karşılaşılan durum da değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava açılıyor, Anayasa Mahkemesi bu konu ile ilgili incelemeler yaptıktan sonra karar verilecek. Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de siyasî partilerin kapatılması ile ilgili düzenlemeler, uygulamalar var. Gönül ister ki olmasın, ama siyasî partilerin kapatılmasını gerektiren hususlar ile ilgili de, siyasî partilerin hassasiyet göstermesi, ihlâllerde bulunmaması gerekir’ dedi.
‘Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun süreci ilk defa karşımıza çıkmıyor’
Vekilliği düşürülen Gergerlioğlu davasına da işaret eden Şentop, ‘Daha önce bu şekilde benzer bir olay yaşandı, bir değil 3 milletvekilinin 4 Haziran 2020’de milletvekillikleri sona ermişti. Biri sayın Berberoğlu’ydu. Diğer iki milletvekili de HDP’li milletvekiliydi. Dolayısıyla Ömer Faruk Gergerlioğlu ile ilgili süreç ilk defa karşımıza çıkan bir süreç değil. Anayasada çok açık bir şekilde, kesin hükmün genel kurula bildirilmesiyle milletvekilliğinin düşeceği yazıyor. Burada itiraz edilen hususlardan birisi, karar hukukîdir, değildir, adildir, değildir tartışması. Tabii ki herkes tartışabilir, ama bizi meclis başkanlığı olarak ilgilendiren, anayasadaki açık hükümde yer alan, kesin hüküm meselesidir. Ortada bir kesin hüküm var mı yok mu, kesin hükümlerden beğendiklerimizi uygulama, beğenmediklerimizi uygulamama gibi bir lüksümüz yok. Kesin hüküm, kesin hükümdür. Yanlışlık varsa hükümle ilgili, onun nasıl düzeltileceğine dair süreç de mevzuatımızda var. İkinci husus da, Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvuru yapıldı, bu bakımdan beklenmesi gerekirdi şeklinde. Bu da doğru değil. Daha önce de bunu konuştuk. Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvurular, hükmün kesinleşmesine engel değil. Bireysel başvuru ayrı bir mekanizmadır, nitekim sayın Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararları doğru okunursa, o kararda da Anayasa Mahkemesi kesin hükmü kendisi kaldırmıyor, kaldıramıyor, böyle bir yetkisi yok. Kesin hükmün kaldırılması konusunda ilgili mahkemeye, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, İstanbul o zaman, kesin hükmün kaldırılmasına dair kararında ayrı bir cümle koyuyor. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi, zaten kaldıracaksa kendisi kaldırırdı, fakat bunu kaldıramayacağı için diğer mahkemeye havale ediyor. Bu bakımdan ferdî başvuru, kesin hükmün kesinleşmesini engellemiyor, ortada bir kesin hüküm var. Anayasa Mahkemesi’ndeki sürecin ne olacağını bilemiyoruz. Bir başka husus daha var; tedbir başvurusu yapılmış sayın eski milletvekili tarafından, bu tedbir başvurusunu Anayasa Mahkemesi reddetmiş. Daha önce benzer başvuruları reddediyordu ama, sayın Berberoğlu kararı sonrasında gelişmeleri dikkate alarak Anayasa Mahkemesi’nin ortada gecikmesinde sakınca olan bir durum olduğunu düşünmesi hâlinde tedbir kararı verme imkânı vardı, vermemiş. Bu bakımdan hukukî süreç olarak hiç kimsenin, karar şöyledir böyledir, okunmalı, okunmamalı tartışmasını yapmaya hakkı yok. Bunlar siyasî tartışmalardır. Kesin hüküm, genel kurula bildirildikten sonra milletvekilinin milletvekilliği düşer. Dolayısıyla genel kurulda bulunması, milletvekili olmayan herhangi bir vatandaşımızın orada bulunması, oraya girmesi gibi bir husustur. Bu mümkün değildir. Bundan daha ilerisi de yasama faaliyetlerinin engellenmesi gibi bir duruma varmaz diye ümit ediyorum. Verilen ceza hükmünün infazı ile ilgili ise, Adalet Bakanlığımız, ceza hukukçuları ifade edebilirler. Bir husus daha belirteceğim; 1994’te yaşanan olaylara atıf yapılıyor, hiçbir alakası yok. 1994 yılında yaşanan olayda bazı milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştı, milletvekillikleri devam ediyordu. Onların gözaltına alınması farklı bir süreç. Milletvekillikleri devam ederken, başka dosyalarla ilgili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Burada ise, bir milletvekilinin, milletvekilliğinin sona ermesi söz konusu, o bakımdan birbirine benzemeyen iki statü karşılaştırılıyor. Burada teknik olarak bir kesin hüküm var, bu da okundu, milletvekilinin şahsı vesaire önemli değil, sadece anayasadaki bir hükmün gereği yerine getirilmiş oldu’ ifadelerini kullandı.
AB’nin Türkiye üzerinde yaptırım planıyla ilgili kararlara ilişkin konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ‘Onun detaylarını doğrusu bilmiyorum. Türkiye için olumlu bir gelişme şüphesiz. Müzakereler devam ediyor. Türkiye konusunda AB’nin geçen, hafta Avrupa Birliği Parlamantosu’nun Suriye üzerinden bir değerlendirme vardı; Türkiye ile ilgili bilgilerin, doğrudan Türkiye’den alınması. Türkiye’deki terör örgütlerinden, Türkiye’ye karşı terör faaliyeti yürüten örgütlerden veya bu örgütlerle ilişkili olan Avrupa’daki uzantılarından bilgi almak, Türkiye hakkındaki kararları değerlendirmeleri bunlar üzerinden yapmak çok hatadır, yanlıştır. Bununla ilgili olumlu gelişme olması muhtemelen müzakereler üzerindendir’ diye konuştu.
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’nin 106. yıl dönümünde ülke genelinde anma programları düzenlendi. TBMM Başkanı Mustafa Şentop, HDP’nin kapatılması ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarıyla ilgili gazetecilere konuştu.
Törenler sonrası 1915 Çanakkale Köprüsünde incelemelerde bulunan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, incelemeler sonrasında HDP’nin kapatılmasıyla ilgili açıklama yaptı. Şentop, ‘Malum anayasaya göre, Siyasî Partiler Kanununa göre, Türkiye’de siyasî parti kapatma davaları var maalesef. Bu konuda daha önce bir düzenleme gelmişti meclise, 2010 yılında bir anayasa değişikliği yapılıyordu; bu değişikliklerden birisi de siyasî parti kapatılmasının tamamen yasaklanması mahiyetinde bir değişiklikti. Ama meclisten o zaman geçmemişti. O tarihlerde ‘parti kapatması olmasın’ diyenler varsa, bunların o tarihte destek verip vermediğine bakılmasını öneririm. Anayasamızda parti kapatma var, bunun gerekçeleri ve sebepleri de var. İlk defa karşılaşılan durum da değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından dava açılıyor, Anayasa Mahkemesi bu konu ile ilgili incelemeler yaptıktan sonra karar verilecek. Sadece Türkiye’de değil, başka ülkelerde de siyasî partilerin kapatılması ile ilgili düzenlemeler, uygulamalar var. Gönül ister ki olmasın, ama siyasî partilerin kapatılmasını gerektiren hususlar ile ilgili de, siyasî partilerin hassasiyet göstermesi, ihlâllerde bulunmaması gerekir’ dedi.
‘Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun süreci ilk defa karşımıza çıkmıyor’
Vekilliği düşürülen Gergerlioğlu davasına da işaret eden Şentop, ‘Daha önce bu şekilde benzer bir olay yaşandı, bir değil 3 milletvekilinin 4 Haziran 2020’de milletvekillikleri sona ermişti. Biri sayın Berberoğlu’ydu. Diğer iki milletvekili de HDP’li milletvekiliydi. Dolayısıyla Ömer Faruk Gergerlioğlu ile ilgili süreç ilk defa karşımıza çıkan bir süreç değil. Anayasada çok açık bir şekilde, kesin hükmün genel kurula bildirilmesiyle milletvekilliğinin düşeceği yazıyor. Burada itiraz edilen hususlardan birisi, karar hukukîdir, değildir, adildir, değildir tartışması. Tabii ki herkes tartışabilir, ama bizi meclis başkanlığı olarak ilgilendiren, anayasadaki açık hükümde yer alan, kesin hüküm meselesidir. Ortada bir kesin hüküm var mı yok mu, kesin hükümlerden beğendiklerimizi uygulama, beğenmediklerimizi uygulamama gibi bir lüksümüz yok. Kesin hüküm, kesin hükümdür. Yanlışlık varsa hükümle ilgili, onun nasıl düzeltileceğine dair süreç de mevzuatımızda var. İkinci husus da, Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvuru yapıldı, bu bakımdan beklenmesi gerekirdi şeklinde. Bu da doğru değil. Daha önce de bunu konuştuk. Anayasa Mahkemesi’ne ferdî başvurular, hükmün kesinleşmesine engel değil. Bireysel başvuru ayrı bir mekanizmadır, nitekim sayın Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararları doğru okunursa, o kararda da Anayasa Mahkemesi kesin hükmü kendisi kaldırmıyor, kaldıramıyor, böyle bir yetkisi yok. Kesin hükmün kaldırılması konusunda ilgili mahkemeye, 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, İstanbul o zaman, kesin hükmün kaldırılmasına dair kararında ayrı bir cümle koyuyor. Bu bakımdan Anayasa Mahkemesi, zaten kaldıracaksa kendisi kaldırırdı, fakat bunu kaldıramayacağı için diğer mahkemeye havale ediyor. Bu bakımdan ferdî başvuru, kesin hükmün kesinleşmesini engellemiyor, ortada bir kesin hüküm var. Anayasa Mahkemesi’ndeki sürecin ne olacağını bilemiyoruz. Bir başka husus daha var; tedbir başvurusu yapılmış sayın eski milletvekili tarafından, bu tedbir başvurusunu Anayasa Mahkemesi reddetmiş. Daha önce benzer başvuruları reddediyordu ama, sayın Berberoğlu kararı sonrasında gelişmeleri dikkate alarak Anayasa Mahkemesi’nin ortada gecikmesinde sakınca olan bir durum olduğunu düşünmesi hâlinde tedbir kararı verme imkânı vardı, vermemiş. Bu bakımdan hukukî süreç olarak hiç kimsenin, karar şöyledir böyledir, okunmalı, okunmamalı tartışmasını yapmaya hakkı yok. Bunlar siyasî tartışmalardır. Kesin hüküm, genel kurula bildirildikten sonra milletvekilinin milletvekilliği düşer. Dolayısıyla genel kurulda bulunması, milletvekili olmayan herhangi bir vatandaşımızın orada bulunması, oraya girmesi gibi bir husustur. Bu mümkün değildir. Bundan daha ilerisi de yasama faaliyetlerinin engellenmesi gibi bir duruma varmaz diye ümit ediyorum. Verilen ceza hükmünün infazı ile ilgili ise, Adalet Bakanlığımız, ceza hukukçuları ifade edebilirler. Bir husus daha belirteceğim; 1994’te yaşanan olaylara atıf yapılıyor, hiçbir alakası yok. 1994 yılında yaşanan olayda bazı milletvekillerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştı, milletvekillikleri devam ediyordu. Onların gözaltına alınması farklı bir süreç. Milletvekillikleri devam ederken, başka dosyalarla ilgili dokunulmazlıkları kaldırıldı. Burada ise, bir milletvekilinin, milletvekilliğinin sona ermesi söz konusu, o bakımdan birbirine benzemeyen iki statü karşılaştırılıyor. Burada teknik olarak bir kesin hüküm var, bu da okundu, milletvekilinin şahsı vesaire önemli değil, sadece anayasadaki bir hükmün gereği yerine getirilmiş oldu’ ifadelerini kullandı.
AB’nin Türkiye üzerinde yaptırım planıyla ilgili kararlara ilişkin konuşan TBMM Başkanı Mustafa Şentop, ‘Onun detaylarını doğrusu bilmiyorum. Türkiye için olumlu bir gelişme şüphesiz. Müzakereler devam ediyor. Türkiye konusunda AB’nin geçen, hafta Avrupa Birliği Parlamantosu’nun Suriye üzerinden bir değerlendirme vardı; Türkiye ile ilgili bilgilerin, doğrudan Türkiye’den alınması. Türkiye’deki terör örgütlerinden, Türkiye’ye karşı terör faaliyeti yürüten örgütlerden veya bu örgütlerle ilişkili olan Avrupa’daki uzantılarından bilgi almak, Türkiye hakkındaki kararları değerlendirmeleri bunlar üzerinden yapmak çok hatadır, yanlıştır. Bununla ilgili olumlu gelişme olması muhtemelen müzakereler üzerindendir’ diye konuştu.