Geçen Perşembe günü ABD başkan yardımcısı ve bazı bakanlardan oluşan bir heyet alelacele ülkemize geldiler malumunuz. Yapılan görüşmeler sonucu “Barış pınarı “ harekatının 5 gün süre ile durdurulmasına, içerideki terör unsurlarının güvenli bölge olacak alanın dışına taşınmasına karar verildi.

Bu anlaşmanın bütün dünyada ve ülkemizde çeşitli tepkileri oldu. Kimi zafer, kimi hezimet olarak degerlendirdi.

Aslında şöyle bakmak lazım bence; ortada bir anlaşma ve bunun tarafları varsa hiç kimse kazanamaz veya kaybedemez. Tabii olarak taraflar istediğini tam olarak elde edemez. Çünkü anlaşma iki tarafı da asgari şartlarda memnun etmeli ki, onaylansın.

Bu anlaşma .öncesinde yapılan bir çok anlaşmanın devamı zaten. Türkiye elini kolunu sallayarak oraya girmedi. Yıllardır anlata anlata bu noktaya taşıdık olayı. Bütün emperyal güçlerin işin içinde olduğu bir coğrafyada kafanıza göre iş yapamazsınız. Belli anlaşma ve bağlantılarla hareket etmek zorundasınız. Aksi halde girişiniz olur olmasına da çıkışımız nasıl olur onu bilemem.

Binlerce yıllık devlet geleneği olan Türkiye Suriye’nin kuzeyinde sonu karanlık bir maceraya girmez ve girmemeli de. Kime, nasıl guveneceksiniz? Suriye’de etkin olan Rusya ve ABD, bizim terörist dediklerimizle iş tutuyorlar. Her türlü yardımı yapıyorlar.

Yapılan anlaşmalarda, terör unsurlarının en az zararla alandan ayrılması için önlem alınıyor ve görüşme yapılması isteniyor. Etkisiz hale getirdiğimiz her terörist Avrupa’da tepkilere neden oluyor. Neden?

Çünkü o coğrafyada yıllardır istediklerini yapabilmenin anahtarı onlar. Hangi ülke, sorun çıkarırsa onun üzerine saliveriyorlar. Birkaç yerde bomba patlatıp eylemler yaptırıyorlar. Böylece istedikleri müdahaleleri yapıp çıkarlarını koruyorlar.

ABD, 30 bin tır silah ve milyonlarca dolar verdiği YPG’yi ülkemizin “insafina” bırakıp yok ettirir mi? Elbette ki, hayır. Ne diyor Trump; “Okul bahçesinde ki iki çocuk gibi kavga etmelerine izin vereceksiniz, sonra da ayıracaksiniz.” Belki bir devlet başkanına yakismayacak, cahilce bir yaklaşım ama durum da bu. Böylece hem YPG’ye ben sizin haminizim mesajını veriyor, hem de Türkiye’yi ikaz ediyor aklınca.

Böyle bir ortamda kazanmak ya da kaybetmeyi boş verin. Yapmamız gereken elde edebileceğimiz en fazla kazanımı elde etmek olmalıdır. Dikkat etmemiz gereken şey ise; iki süper güç; Rusya ve ABD arasında ezilmemektir. Bunca tecrübemizle güvenerek yapabileceğimizi biliyor ve devlet erkanimiza başarılar diliyorum.

Sağlıcakla…