Geçen hafta sonu (1-3 Kasım 2024) Edirne Valiliğinin desteği, Trakya Üniversitesinin ev sahipliğinde Edirne Mimar Sinan Vakfı, Balkan Şehirleri İş Birliği Edirne Platformu paydaşlığında İslam Âlimleri Vakfınca “Kendi gök kubbemiz” adıyla Balkan Kongre Merkezi’nde önemli bir buluşma gerçekleştirildi. Bu yazımda bu buluşma ve sonuç bildirgesi hakkında sizleri bilgilendirmek istiyorum.
İslam Âlimleri Vakfı’nın, 10 Balkan ülkesinden 175 âlimi Edirne’de bir araya getirdiği “Balkan Âlimleri Buluşması” sonunda yayınlanan sonuç bildirgesinde dünyadaki tüm İslam âlimlerinin bir araya gelmesi gerektiği vurgulandı. İslam Âlimleri Vakfı Başkanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu ayrıca tüm dünyanın gözü önünde, emperyalist güçlerin desteğiyle Siyonist İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma ve bölgede oluşturduğu tehdit ve tehlikeye İslam dünyasının yeterince tepki vermemesinin ‘kabul edilemez’ olduğunu ifade etti.
Anadolu ve Balkanlar’ın kardeşliği
Buluşma sonunda hazırlanan sonuç bildirgesi, İslam Âlimleri Vakfı Başkanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu tarafından okundu. Hacımüftüoğlu, toplantıda, gönül coğrafyasının birbirini tamamlayan unsurları olan Anadolu ve Balkanlar’ın kardeşliğinin güçlü bir şekilde vurgulandığını belirtti.
‘Âlimler toplumu bilinçlendirmeli’
Buluşmada, din hizmetlerinden sosyal ve kültürel faaliyetlere birçok konuda fikir alışverişinde bulunulduğunu aktaran Hacımüftüoğlu, şunları kaydetti:
“ Dünyamız, bir insanlık krizi yaşamaktadır. Küresel güçler, yüzyıllar içinde acı tecrübeler sonucunda kazanılan temel insani değerleri ayaklar altına almış, sömürge düzeninin devamı için Müslüman ülkelerin dağınıklığını fırsat bilerek, evrensel ahlak ilkelerini, uluslararası hukuk kurallarını ve kurumlarını pervasızca etkisizleştirmiştir. Bütün bunlardan dini, siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda en ciddi zararı İslam dünyası görmüştür ve görmeye de devam etmektedir. Bu gelişmeler karşısında, İslam’ın iki ana kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in ve Hz. Peygamber’in uyarıları dikkate alınarak peygamber varisi olma sorumluluğunu taşıyan âlimlerin toplumu bilinçlendirmeleri, ulusal ve uluslararası karar vericilerin tutum ve davranışlarını adalet ve hakkaniyet doğrultusunda etkilemeyi amaçlayan somut çalışmalara ağırlık vermeleri bir zorunluluktur.”
‘İslam medeniyetinin alternatif olduğunu dünyaya anlatacak çalışmalar yapmalı’
Hacımüftüoğlu, Küresel hegemonyanın kuruculuğunun Batı dünyası tarafından gerçekleştirildiğini belirtti. Bu hegemonyanın birlikte yaşama ve birlikte kazanmayı sağlayacak bir zihniyete sahip olmadığını ifade eden Hacımüftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Kendini merkeze alarak tasavvur ettiği dünyada, karşıtını üretmekte ve kendisini mutlak anlamda onun kaybetmesi üzerine konumlandırmaktadır. İslam dünyası ve tüm insanlık, bugün bunun acısını çekmektedir. Dini kurum ve kuruluşların temsilcileri, İslam âlimleri ve kanaat önderleri, İslam ahlakının temelini oluşturan Allah’ın yarattığına şefkat göstermek ve yaratılanı yaratandan ötürü sevmek ilkelerinin bir gereği olarak, bütün imkânlarıyla İslam medeniyetinin alternatif olduğunu dünyaya anlatacak çalışmalar yapmalıdır.”
‘Siyonist İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma sessiz kalmaları kabul edilemez’
“Tüm dünyanın gözü önünde, emperyalist güçlerin desteğiyle Siyonist İsrail’in Gazze’de uyguladığı soykırıma ve bölgede oluşturduğu tehdit ve tehlikeye İslam dünyasının yeterince tepki vermemesi ve bu zulmü durdurmaya yönelik gerekli adımları atmaması kabul edilemez. Küresel güçlerin, sürekli insan haklarını bahane ederek İslam dünyasına baskı uyguladığı ve uluslararası müdahalelere gerekçe yaptığı ortada iken, ikiyüzlü bir tavır ile çocukların, kadınların ve yaşlıların, kısaca insanlığın katline sessiz kalması kabul edilemez. Uluslararası toplumun bu konuda bütün imkanlarıyla derhal inisiyatif alması zorunludur.”
‘Müslümanlar uyanık olmalıdır’
Hacımüftüoğlu İslam dünyasının sivil toplum örgütleri ile resmi kurum ve kuruluşları, Müslümanların azınlık olarak yaşadıkları ülkelerde uluslararası hukuktan doğan haklarının korunması ve yapılan ihlallerin engellenmesi konusunda gerekli duyarlılığı göstermeleri gerektiğine vurgu yaptı.
Egemen güçlerin, İslam dünyası üzerinde emellerini gerçekleştirmek maksadıyla, etnik yapılar ve dini gruplar üzerinden uyguladıkları emperyalist ve oryantalist projelere karşı Müslümanların uyanık olması gerektiğinin altını çizen Hacımüftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“ Bu bağlamda, İslam âlimleri ve kanaat önderleri, Müslüman devletlerin İslam kardeşliği ve ümmet bilinci çerçevesinde politikalar geliştirmesine öncülük etmeli, uzun vadede siyasi, ekonomik ve sosyal açıdan birlik ve beraberliği sağlayacak çalışmalara ağırlık vermelidir. İslam âlimleri ve kanaat önderleri, dini nasların belirli bir yönteme bağlı olarak yapılan yorumlarından ortaya çıkan mezhebi ve tasavvufi yapılar gerçeğini kabul eder ancak cemaat ve mezhep fanatizmine bağlı tutumlara karşı gerekli tavrı alır.”
‘İslam âlimleri belirli aralıklarla bir araya gelerek sorunları müzakere etmeli’
“İthal değerler ve sömürge dili ile yapılan eğitim ve öğretim, kendi toplumuna yabancılaşmış insan üretmektedir. İslam âlimleri ve kanaat önderleri, Müslüman ülkelerde sağlıklı bir din eğitimi için İslami değerlerin ve din dilinin korunmasını temin edecek çalışmalara ağırlık vermelidir. Bu bağlamda ailede, okulda ve toplumda bilinçlendirici çalışmalara odaklanılmalıdır. İslam âlimleri ve kanaat önderleri, Müslümanların temsil gücünü artıracak, yaşadıkları ülkelerdeki din karşıtlığına ve İslamofobik tutumlara cevap verecek, tüm insanlığa İslam’ı uygun bir dille anlatacak faaliyetlere ağırlık vermelidir. İslam âlimleri ve kanaat önderleri, planlı ve programlı bir şekilde belirli aralıklarla bir araya gelerek sorunlarını müzakere etmeli ve uygulanabilir çözümler üretecek sivil hamlelere ağırlık vermelidir.”
YORUMLAR