Bid’at ve hurafeler dinin özünde olmayan, bir takım yollarla sonradan dine sokulan, toplumda dini inanç ve ibadet gibi kabul gören söz, fiil ve davranışlardır. Günümüzdeki birçok hurafe, yüzyıllar öncesindeki inanışların ve kültürlerin kalıntılarıdır. Üzülerek itiraf etmeliyiz ki; çağımızda bid’at ve hurafeler her geçen gün artarak dini, sosyal ve kültürel hayatımızı etkilemeye devam etmektedir. Konu ile ilgili yapılan alan araştırmalarında Ülkemizde 1380 dolayında Hurafe olduğu ortaya konulmuştur.
İcat etmek, örneği olmaksızın yapıp ortaya koymak, inşa etmek anlamlarına gelen1 bid’at kelimesi; “Hz. Peygamberden sonra ortaya çıkan ve dini olan her şeydir.” diye tarif edilmiştir. Rasul-ü Ekrem, İslam’da güzel bir çığır açana, o çığıra uyanlar bulunduğu sürece sevap verileceğini, kötü bir çığır açana da, aynı şekilde günah yazılacağını ifade etmiş, Hz. Ömer de teravih namazını topluca kılanları görünce, “Bu ne güzel bir bidattir” demiştir. Bidat; yapılmasında mahzur bulunmayan “iyi bidat” ve yapılması yasaklanan “kötü bidat olmak üzere ikiye ayrılır. Peygamberimiz zamanında yazılmış olan Kur’an sayfalarını bir Mushaf’ta toplamak, teravih namazını cemaatle kılmak, minareler inşa etmek iyi bidate, kabirlerin üzerine türbe yapmak ve buralara mum dikmek, kötü bidate örnek olarak gösterilebilir. Dini görünümlü olmayan ve dini telakki edilmeyen hususlar bidat sayılmazlar. Mesela bir kimsenin helal olan bir şeyi kendisine yasaklaması bidat değildir, ancak bu yasaklamayı dindarlık vesilesi yapması bidattir.
Akla ve gerçeğe aykırı düşen aldatıcı sözlere hurafe denir. Kur’an-ı Kerim; hurafe kelimesi yerine daha çok esâtîr ve esâtiru’l-evvelîn ( gerçeğe uymayan, asılsız ve boş sözler, masallar ) tabirlerini kullanmıştır.
Hurafe tabiri mantıkî tabanı olmayan, gerçek hayatla ilişkisi bulunmayan inanç ve uygulamalar, iyilik veya kötülük getireceğine inanılan kuvvetler ve nesneler için de kullanılır. Genellikle sihir, büyü ve bunların ürünü olan şeylerle ilgili inançlar da hurafe terimiyle ifade edilir.
Kur’an-ı Kerimde;
“Ey iman edenler! (Aklı örten) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar ve fal okları ancak, şeytan işi birer pisliktir. Onlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz.” (Maide, 5/90),
“Onlara “Rabbiniz ne indirdi?” denildiği zaman, “Öncekilerin masalları” dediler. Böylece kıyamet gününde kendi günahlarını tam olarak, bilgisizce saptırdıkları kimselerin günahlarının da bir kısmını yüklenirler. Dikkat et, yüklendikleri ne kötüdür.” (Nahl, 16/24-25)
Sevgili peygamberimiz konumuz ile ilgili olarak;
“Kim müneccimlikle ilgili bir bilgi edinmişse sihirden bir şûbe edinmiş etmiş demektir. Müneccimlik arttıkça sihirbazlık ta artar.” Buyurmuştur.
Hadislerde yasaklanan ilim, bugünün tabiriyle astronomi denen yıldızlar ilmi değil, astroloji denen falcılıktır.
“Urve İbnu Âmir el-Kureşî radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın yanında uğursuzluktan bahsedilmişti. Buyurdular ki:
“Bunun en iyisi fe’l (uğur çıkarma) dır. (Uğursuzluk inancı) bir Müslümanı yolundan alıkoymasın. Biriniz, hoşlanmadığı bir şey görecek olursa şu duayı okusun: “(Allahım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kötülüğü de ancak sen defedebilirsin. (İbadet, çalışma, korunma vs. için muhtaç olduğumuz) güç ve kuvvet de ancak sendendir.)”
Ülkemizde başta aile, çocuk, evlilik, cenaze, şifa, bazı nesnelerin uğur veya uğursuzluğa inanmak başta olmak üzere sosyal hayatın birçok alanında ve bazı ibadetlere dair yaygın olduğu görülen hurafe örnekleri vardır. Dinî metinlerde kaynağı bulunmayan bu uygulamaların bir kısmını şöyle özetleyebiliriz:
– Astroloji ile meşgul olmak, görsel ve basılı medyadaki astrolojik burçlar ile ilgili bilgiler doğrultusunda günlük astrolojik fala inanmak ve yaşamına o doğrultuda yön vermek.
– Astrolojik bilgiler ile evlenmeye karar vermek ve burçlar doğrultusunda tercihlerde bulunmak.
-Çay, kahve ve benzeri fallara baktırmak ve bakmak, oradan elde edilen ve anlatılan bilgiler doğrultusunda hayatına yön vermek.
– Türbelerden veya Mekke ve Medine’den getirilen topraktan hastalara yedirmek ve böylece şifa bulacağına inanmak
– İki bayram arasında nikâh yapılamayacağına inanmak
– Küçük çocukların yattığı veya oturduğu esnada üzerinden atlanıldığında boylarının kısa olacağına inanmak.
– Çocuğu olmayan çiftlere çocukları olması için deve dili veya etini yedirmek.
– Kapı eşiğinde oturan kimsenin borcunun artacağı ve fakir olacağına inanmak
– Türbe ve yatırların çevresiyle alakalı olarak; Gözlerini kapayıp türbe içinde dönmeye çalışmak, türbenin duvarlarındaki taş aralarına çöp, taş vs. yerleştirmek, mum yakmak, bazı yerlere bez veya çaput bağlamak, mezarı olan şahıslardan yardım istemek amacıyla dua etmek vb.
Kabirler, insanlara ölümü ve baki olan uhrevi hayatı hatırlatması gerekirken, dünyevi işlere alet edilen yerler haline getirilmiştir.
– Sağ elinin içi kaşındığında para geleceği, sol elinin içi kaşındığında da para çıkacağına inanmak.
– Ayakaltı kaşındığında yola çıkılacağını düşünmek
– Ezan okunurken köpeklerin ulumasının kötülük getireceğine inanmak
– Cenazenin defin işlemi esnasında küreğin yere konulmadan alındığında alanın öleceğine inanmak.
– Cenaze evindeki dolu olan su kapları boşaltılarak, cenaze kaldırıldıktan sonra onları tekrar doldurmak
– Ölen kişinin ruhu gelir diye cenaze evini sürekli aydınlatmak.
– Ölünün kefeni arasına dua, ayet, vasiyetname gibi şeyleri kâğıda yazıp koymak.
-Ölen kimsenin mezarda içeceğini düşünerek mezarın üzerine su testisi koymak
– Baykuşun öttüğü bir yerden cenaze çıkacağına inanmak
– At nalının uğur getireceğine inanmak.
– Sayılara anlam ve uğur yüklemek, mesela yedi sayısının uğurlu olduğunu düşünmek.
– Ateşe su dökmenin, cinleri yakacağına inanmak
– Yeni doğan bebeğin göbek bağının kesilerek cami avlusuna bırakmak
– Yeni çocuk doğduğunda eve 40 gün et girmemesi.
– Kısmet açılması için müezzine minareden para attırmak veya mendil sallamasını istemek.
– Kara kedinin insanın önünden geçmesinin uğursuzluk getireceğine inanmak.
– Horozun vakitsiz ötmesi, insanın önünden tavşanın geçmesi ve karganın bir mekânda ötmesinden uğursuzluk çıkarmak
– Akşam sakız çiğnemek, Gece aynaya bakmak ve Merdiven altından geçmek gibi eylemlerin uğursuzluğuna inanmak.
– Tüm çeşitleriyle fala baktırmak ve gayba dair bilgi verdiğine inanmak.
– Yıldız hareketleri ve astrolojik olaylar ve döngüler doğrultusunda inanç oluşturmak, fikir edinmek ve günlük hayatını bu doğrultuda şekillendirmek gibi hurafe örneklerine rastlanmaktadır.
Bunları din ve diyanetle veya bilimsellikle ilgisi yoktur. Eğitim seviyesi ne olursa olsun her yaş ve sınıftaki insanımızda görülebilmektedir. Kendimize “hani çağdaş ve bilimseldik?” diye sormadan edemiyor insan. Yoksa akıl tutulması mı desek ne desek.
YORUMLAR