Yılmam ölümden, yaradan, askerim;
Orduma, «gâzî» dedi Peygamberim.
Bir dileğim var, ölürüm isterim:
Yurduma tek düşman ayak basmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
«Allâhu ekber! » gökten şehidler.
Âmin! Âmin! Allâhu ekber!
Aziz milletimizin asırlardır Anadolu toprakları üzerinde verdiği varoluş mücadelesinin şifresi “ölürsem şehit, kalırsam gazi” inancında saklıdır. Bu inanç sayesinde yüce milletimiz vatan, din ve namus savunmasında eşsiz kahramanlıklar göstermiş, bu duygu ve düşünce hemen her daim onun önünü aydınlatmıştır.
Gazilik, milletimizin gönlünde öyle yüce bir yere sahiptir ki peygamberlik ve şehitlikten hemen sonra gelir. Gazilerimizin varlığı, onların aziz hatırası, bizim şerefimizdir. Anadolu topraklarının vatan kılınması, milletin ve ülkenin varlığını devam ettirmesinde gaza anlayışının en önde gele değerler arasında yer aldığını hepimiz çok iyi biliriz.
Böyle yüce bir düşüncenin kutsal bir kaynağı ve dayanağı olmasa insan en değerli varlığı olan canını veya organlarından bir kısmını nasıl feda edebilir? Asırlardır şehitlik ve gazilik duygusunu diri tutan hangi duygudur? Hangi inançtır? Bu durum Kur’an-ı Kerimde “iki güzelden biri” şeklinde ifade edilmiştir.“De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz…”( Tevbe 9/ 52 ) Ayet-i kerimede müslümanların başına gelecek durumların münafıkların düşündüğü gibi olmayacağına dikkat çekilmektedir. Müminlerin bu konudaki teslimiyetlerini ve inançlarının derinliğini göstermek üzere bu husus yine onların ağızlarından şöyle açıklanmaktadır: Sizin bizim hakkımızda beklediğiniz, bize göre her hâlükârda iki güzellikten biridir. Ya Allah yolunda şehid olur, çok yüce bir mertebeye erişiriz, ya da savaşın sonunda sağ kalmışsak ( gazi olmuşsak ) zafer sevincini yaşarız.
Dinimize göre Allah (CC) yolunda öldürülen müslümana şehit denir. Şehit; Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklandırılacağı ve cennete gireceğine şehadet olunduğu için bu adı almıştır.
Gazi ise, Allah yolunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimseye verilen addır. Gazi de şehit olmak ve bu mertebeye yükselmek için savaştığından dolayı o da şehitler derecesindedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Allah yolunda yaralanan her hangi bir kimse, kıyamet gününde yarasından kanlar aktığı halde gelir, rengi kan rengi gibidir, fakat kokusu misk kokusu gibidir.” buyurmuştur.
Öldüğünü hissetmez, cennet onun makamı.
Şehitler ve gaziler, milletin şerefidir.
Evet şehitlerimiz ve gazilerimiz bizim şerefimizdir. Gazilerimiz yaşayan mazimizdir. Mazisine sahip çıkmayan istikbalini kaybeder.
Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na, Kıbrıs’tan ülkemizde teröre karşı verilen mücadelelerde gazilik şanına erenlere, 15 Temmuz’da bu milletin, bu devletin bekası için meydanlara çıkmış ve gazi olma şerefine nail olmuş bütün gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, 19 Eylül Gaziler Günü’nü tebrik ediyorum.
Fahri SAĞLIK Karesi Müftüsü
Yılmam ölümden, yaradan, askerim;
Orduma, «gâzî» dedi Peygamberim.
Bir dileğim var, ölürüm isterim:
Yurduma tek düşman ayak basmasın.
Âmin! desin hep birden yiğitler,
«Allâhu ekber! » gökten şehidler.
Âmin! Âmin! Allâhu ekber!
Aziz milletimizin asırlardır Anadolu toprakları üzerinde verdiği varoluş mücadelesinin şifresi “ölürsem şehit, kalırsam gazi” inancında saklıdır. Bu inanç sayesinde yüce milletimiz vatan, din ve namus savunmasında eşsiz kahramanlıklar göstermiş, bu duygu ve düşünce hemen her daim onun önünü aydınlatmıştır.
Gazilik, milletimizin gönlünde öyle yüce bir yere sahiptir ki peygamberlik ve şehitlikten hemen sonra gelir. Gazilerimizin varlığı, onların aziz hatırası, bizim şerefimizdir. Anadolu topraklarının vatan kılınması, milletin ve ülkenin varlığını devam ettirmesinde gaza anlayışının en önde gele değerler arasında yer aldığını hepimiz çok iyi biliriz.
Böyle yüce bir düşüncenin kutsal bir kaynağı ve dayanağı olmasa insan en değerli varlığı olan canını veya organlarından bir kısmını nasıl feda edebilir? Asırlardır şehitlik ve gazilik duygusunu diri tutan hangi duygudur? Hangi inançtır? Bu durum Kur’an-ı Kerimde “iki güzelden biri” şeklinde ifade edilmiştir.“De ki: “Bizim için siz, (şehitlik veya zafer olmak üzere) ancak iki güzellikten birini bekleyebilirsiniz…”( Tevbe 9/ 52 ) Ayet-i kerimede müslümanların başına gelecek durumların münafıkların düşündüğü gibi olmayacağına dikkat çekilmektedir. Müminlerin bu konudaki teslimiyetlerini ve inançlarının derinliğini göstermek üzere bu husus yine onların ağızlarından şöyle açıklanmaktadır: Sizin bizim hakkımızda beklediğiniz, bize göre her hâlükârda iki güzellikten biridir. Ya Allah yolunda şehid olur, çok yüce bir mertebeye erişiriz, ya da savaşın sonunda sağ kalmışsak ( gazi olmuşsak ) zafer sevincini yaşarız.
Dinimize göre Allah (CC) yolunda öldürülen müslümana şehit denir. Şehit; Allah’ın huzurunda diri olarak hazır bulunup, rızıklandırılacağı ve cennete gireceğine şehadet olunduğu için bu adı almıştır.
Gazi ise, Allah yolunda savaştığı ve şehit olmayı arzu ettiği halde ölmeyip, sağ kalan kimseye verilen addır. Gazi de şehit olmak ve bu mertebeye yükselmek için savaştığından dolayı o da şehitler derecesindedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) “Allah yolunda yaralanan her hangi bir kimse, kıyamet gününde yarasından kanlar aktığı halde gelir, rengi kan rengi gibidir, fakat kokusu misk kokusu gibidir.” buyurmuştur.
Öldüğünü hissetmez, cennet onun makamı.
Şehitler ve gaziler, milletin şerefidir.
Evet şehitlerimiz ve gazilerimiz bizim şerefimizdir. Gazilerimiz yaşayan mazimizdir. Mazisine sahip çıkmayan istikbalini kaybeder.
Bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Çanakkale’den Kurtuluş Savaşı’na, Kıbrıs’tan ülkemizde teröre karşı verilen mücadelelerde gazilik şanına erenlere, 15 Temmuz’da bu milletin, bu devletin bekası için meydanlara çıkmış ve gazi olma şerefine nail olmuş bütün gazilerimizi minnet ve şükranla anıyor, 19 Eylül Gaziler Günü’nü tebrik ediyorum.
Fahri SAĞLIK Karesi Müftüsü
YORUMLAR