Son günlerde hem sosyal medyada hem de gazetelerde Kaz Dağları’nda çalıştırılan altın madeni ile ilgili haberler öne çıktı. Açık söylemek gerekirse ilk başlarda eski haber diyerek geçiştirdim. Anca Salı günü Ekspres gazetesindeki fotoğrafı görünce içim ezildi. Havadan çekilen fotoğrafta hektarlarca alanın tamamen ormandan arındırıldığını görmek gözlerimin yaşarmasına yetti.
Yapılan açıklamalarda 195 bin ağacın ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporunda belirtilmemesine rağmen kesildiği belirtiliyor. Orman Bakanlığı da açıklama yaparak ÇED raporunda 45 bin denmesine rağmen şu ana kadar 13 400 ağacın kesildiğini açıklıyor. Yani diyor ki 31 600 ağaç daha kesebilir. İnsaf!
Şimdi açın interneti, Kaz Dağları’nın uzaydan çekilmiş görüntülerini inceleyin. Biraz uzaktan baktığınızda o bölgede sınırlı bir alanda orman olduğunu göreceksiniz. Böylesi tarihi önemi de olan bir alanda bırakın altın işletmeciliğini ormana girişlerin bile izinli olması gerekir.
Kesilen ağaç sayısı sadece bir ayrıntı bence. Asıl üzerinde durulması gereken burada altın madenine izin verilmesi. İzin verdiğinizde artık orada olabilecek değişikliklere onay vermişsiniz demektir. Daha önce Bergama’da ya da en son Sındırgı’da verilen izinler önümüzdeki yıllarda hangi çevresel etkileri yaratacaklar kim biliyor?
Bakın beyler; Ülkemiz, orman bakımından fakir bir ülkedir. %28.6’sı ormanlıktır. Bu alanın yaklaşık yarısı verimlidir. Sadece bu rakamlar bile ormanlık alanlarımızın çoğunun işletmeyi bırak, korunmaya muhtaç olduğunu gösteriyor. O nedenle her türlü maden işletme izinlerini verirken ince eleyip sık dokumalıdır. Kesilecek her ağacın, yerinden alınacak her taşın, yuvasından edilecek her kuşun hesabı iyi yapılmalıdır.
Sadece parayı düşünerek aldığımız hatalı kararların nelere mal olduğunu öğrendik diye düşünüyorum. Yanlış yapılaşma, sanayi kuruluşları ve aşırı kullanım nedeniyle birçok su kaynağımızı ve tarım alanlarımızı kaybettik. Tuz Gölü, Dilovası, Menderes Havzası en çarpıcı örnekler. Artık bu rant ekonomisine, kapitalist ve emperyalist düzene dur diyelim.
Bu gün elde edilecek yeşil dolarlar, çil çil altınlar orada yok olan hayatı geri getirmeye yetmeyecektir. O izinlere imza atanlar vebal altındadırlar. Yok olan her canlı hesap günü karşınıza gelip nedenini sorduğunda ne diyeceksiniz? Bakın tarihe yemek yediği kaşığı bile altından yaptıran nice güçlü, zengin krallar, firavunlar, işadamları ne götürdüler? Kıymayın bu cennet vatanımıza. Hiç olmazsa aldığımız gibi bırakalım torunlarımıza. Sağlıcakla.
Son günlerde hem sosyal medyada hem de gazetelerde Kaz Dağları’nda çalıştırılan altın madeni ile ilgili haberler öne çıktı. Açık söylemek gerekirse ilk başlarda eski haber diyerek geçiştirdim. Anca Salı günü Ekspres gazetesindeki fotoğrafı görünce içim ezildi. Havadan çekilen fotoğrafta hektarlarca alanın tamamen ormandan arındırıldığını görmek gözlerimin yaşarmasına yetti.
Yapılan açıklamalarda 195 bin ağacın ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) raporunda belirtilmemesine rağmen kesildiği belirtiliyor. Orman Bakanlığı da açıklama yaparak ÇED raporunda 45 bin denmesine rağmen şu ana kadar 13 400 ağacın kesildiğini açıklıyor. Yani diyor ki 31 600 ağaç daha kesebilir. İnsaf!
Şimdi açın interneti, Kaz Dağları’nın uzaydan çekilmiş görüntülerini inceleyin. Biraz uzaktan baktığınızda o bölgede sınırlı bir alanda orman olduğunu göreceksiniz. Böylesi tarihi önemi de olan bir alanda bırakın altın işletmeciliğini ormana girişlerin bile izinli olması gerekir.
Kesilen ağaç sayısı sadece bir ayrıntı bence. Asıl üzerinde durulması gereken burada altın madenine izin verilmesi. İzin verdiğinizde artık orada olabilecek değişikliklere onay vermişsiniz demektir. Daha önce Bergama’da ya da en son Sındırgı’da verilen izinler önümüzdeki yıllarda hangi çevresel etkileri yaratacaklar kim biliyor?
Bakın beyler; Ülkemiz, orman bakımından fakir bir ülkedir. %28.6’sı ormanlıktır. Bu alanın yaklaşık yarısı verimlidir. Sadece bu rakamlar bile ormanlık alanlarımızın çoğunun işletmeyi bırak, korunmaya muhtaç olduğunu gösteriyor. O nedenle her türlü maden işletme izinlerini verirken ince eleyip sık dokumalıdır. Kesilecek her ağacın, yerinden alınacak her taşın, yuvasından edilecek her kuşun hesabı iyi yapılmalıdır.
Sadece parayı düşünerek aldığımız hatalı kararların nelere mal olduğunu öğrendik diye düşünüyorum. Yanlış yapılaşma, sanayi kuruluşları ve aşırı kullanım nedeniyle birçok su kaynağımızı ve tarım alanlarımızı kaybettik. Tuz Gölü, Dilovası, Menderes Havzası en çarpıcı örnekler. Artık bu rant ekonomisine, kapitalist ve emperyalist düzene dur diyelim.
Bu gün elde edilecek yeşil dolarlar, çil çil altınlar orada yok olan hayatı geri getirmeye yetmeyecektir. O izinlere imza atanlar vebal altındadırlar. Yok olan her canlı hesap günü karşınıza gelip nedenini sorduğunda ne diyeceksiniz? Bakın tarihe yemek yediği kaşığı bile altından yaptıran nice güçlü, zengin krallar, firavunlar, işadamları ne götürdüler? Kıymayın bu cennet vatanımıza. Hiç olmazsa aldığımız gibi bırakalım torunlarımıza. Sağlıcakla.
YORUMLAR