Bu günlerde bana en çok sorulan soru bu. Malum okullar tatil. Öğrencilerin tatil boyunca kitap okumalarını isteyen veliler neler yapabileceklerini öğrenmek istiyorlar. Bunun bir reçetesi olsa ve herkese uygulanabilse şimdiye kadar sorun olmaktan çıkardı. Son 20 yılda üzerinde düşündüğüm ve çözüm aradığım bir durum bu. Çözüm buldum mu? Maalesef hayır. Ama yaşadıklarımdan ulaştığım sonuçları sizlerle paylaşacağım bu yazıda.

İlkokul 3. sınıftaydım. Her yaz olduğu gibi yine tütün tarlasında çalışıyorduk. Tütün ekilmiş, çapasını yapıyorduk. Zor iştir tütüncülük. Yaşayanlar bilir. Bütün ailenin çalıştığı, emek yoğun bir üretimdir. O yıllarda aileler okulların tatil olmasını dört gözle beklerlerdi. Çünkü çocuklara ihtiyaç vardı. Biz ise okulların tatil olmasını pek istemezdik.

Neyse konumuza dönelim. Tütün fideleri tarlaya ekilmiş, gelişmeye başlamışlardı. Çapası yapılıyordu. Tam o dönemde, tütün fidelerinin dibine, toprak altına yerleşen bir kurt; fideleri toprak altından kemirip, kesiyordu. Bu fideler hemen buruşuyor ve kuruyordu. Eğer önlem alınmazsa binbir emekle ekilen fideler yok olup giderdi. Babam kendine göre şöyle bir çözüm bulmuştu: Bize, “Yüz adet kurt toplayana ay başında maaşı aldığımda bir hikaye kitabı alacağım.” dedi. O günden sonra ben ve bir yaş küçük kardeşim sabahları koşarak tarlaya gidiyor ve birbirimizle de yarışarak, yaprakları buruşmuş tütün fidelerinin diplerini eşeleyerek, bulduğumuz kurtları öldürüyorduk.

Aybaşında babam topladığımız kurtların karşılığında bize birer tane Kemalettin Tuğcu’nun, hikaye kitaplarından alıyordu. Kitaplar gelir gelmez bir solukta okuyorduk. Sonra kitapları birbirimizle değişip diğer kitabı da okuyorduk. Böylelikle ayda en az iki kitap okumuş oluyorduk. Babam bu taktiği bize kitap okutmak için mi yaptı yoksa tarlaya götürüp çalıştırmak için mi? Bilmiyorum. Ama işe yaradığı kesin.

Konu ile ilgili ikinci anlatmak istediğim anım kendi öğretmenliğimden. Üçüncü sınıfları okutuyordum. O gün son dersteydik ve yorulmuştum. Ders yapmak istemedim. Çocuklar o havada değildi belki. Ne yapayım derken dolapta bir kitap gözüme çarptı. Muzaffer İzgü’nün “Ökkeş Kurt Avında” adlı bir kitabı. Öğrencilerime döndüm; size kitap okuyacağım, arkanıza yaslanın, dinleyin bakalım, dedim. Yöresel şive ile yazılmış bu öyküyü, aslına uygun olarak okuyunca çok hoşlarına gitti. Bütün öğrenciler pür dikkat kesilmişler, dinliyorlar ve Ökkeş’in konuşmalarına gülüyorlardı. Bu okuma derslerini bundan sonraki günlerde de sürdürdük. Çocuklar Ökkeş’i o kadar sevdiler ki, o sene on kitaplık bir seri olan bu seti ailelerine aldırdılar ve okudular.

Socrates diyor ki: “Eğitim kıvılcımla ateş yakmaktır, boş bir kabı doldurmak değildir.” Yani siz ne kadar çocuklarınıza baskı yapsanız da, oku oku diye başının etini yeseniz de faydası olmaz. Önemli olan merak uyandırmaktır. Merak, öğrenme için istek oluşturur.  Yeni şeyler öğrenmenin, öğrenme için okumanın gerekliliğini kavrayan çocuk da iyi bir okuyucu olur. Ha, birde çocuğunuz bir kitap istediğinde ona koca bir set almayın. Kitap istediğine pişman etmeyin. Unutmayın; kolay ulaşılan şeylerin değeri olmaz. Sağlıcakla…