Yaz mevsiminin en sıcak günlerini yaşıyoruz. Sıcaktan bunalan insanlar kendilerini su kenarlarına, ormanlara ve sayfiye yerlerine atarak serinlemeye çalışıyorlar. İnsanlarla, doğa yoğun şekilde bir araya gelince; kaçınılmaz olarak orman yangın haberleri de arttı. En son Muğla’daki yangın ise; hem büyüklüğü hem de çıkış yeri nedeniyle ülke gündemini meşgul etti.
Orman yangınları; yıldırım, ihmal, kasıt, dikkatsizlik vb. birçok sebepten çıkabilir. Aslında çoğunun da sebebi bulunamaz. Çünkü nereden ve neden çıktığını tespit etmek zordur. Bu nedenledir ki; faili bulunan yangın sayısı çok azdır. Zaten sistemin de faili bulma ile derdi olmamıştır bu güne kadar.
Bütün bu bilinmezlikler arasında bildiğimiz ve emin olduğumuz bir gerçek ise yangınların çok büyük oranda insan kaynaklı olduğudur. Yıldırım gibi doğal yangın sebeplerinden çıkan yangın sayısı %10’u geçmez.
Hal böyle iken, yani insan kaynaklı olduğunu bildiğimiz ancak failini bulamadığımız, orman yangınlarının sayısını ve yanan alanları azaltmanın yollarını aramalıyız. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.
Bu yazıyı okuyan birçok okur orman yangınını çok yakından yaşamamıştır eminim. Birçok defalar yangına katılmış ve yangın ekiplerini yönetmiş biri olarak söyleyebilirim ki; diğer doğal afetler kadar korkutucu, tehlikeli ve yok edicidir. Gözünüzün önünde koca koca ağaçların saniyeler içinde kibrit çöpü gibi yok oluşu insanı dehşet içinde bırakır.
Katıldığım ilk büyük yangında hakim tepeye çıkmış aşağıda yanan ağaçlara bakıyordum. Yangın bize doğru ilerliyordu ama uzaktı. Bir anda büyük bir ses dalgasıyla ve anafor oluşturarak dere boyundan yukarıya bize nasıl yaklaştığını görünce dondum kaldım. Yanımdaki görevlilerden biri uyarınca kendime geldim ve kaçmaya başladım. O ses hala kulaklarımdadır. Yanan ağaç ve her türden canlının çıkardığı ses…
Sonra yıllarca birçok yangına katıldım ve alıştım tabi. Ama gördüğüm şeyleri unutmam mümkün değil. Örneğin; tutuşmuş bir domuzun acılar içinde bağırarak koşması ve kendini toprağa sürterek söndürmeye çalışmasını, yangın alanında yuvası olan anne kuşların çırpınmasını, tehlikeyi hisseden her türden canlının kaçışını…
Yangın sonrası çok daha korkunç aslında. O, yemyeşil alan siyahlara bürünmüş, ağaçlar korkuluk gibi kalmışlardır. Etrafta yanmış kaplumbağa, tavşan, domuz ve her türlü börtü böcek kalıntıları… Daha fazla anlatmama içim dayanmaz inanın.
Orman Bakanlığı yetkililerine önerim, yangın ve yangın sonrası filme alınarak belgesel hale getirilebilir ve yaygın televizyon kanallarında seyredilecek saatlerde yayınlatılabilir. Okullarda izletilebilir. Bunun dışında yapılacak birçok şey var ve bakanlığın bünyesinde bunu yapabilecek birçok mühendis. Eğer bizden yardım gerekiyorsa her zaman bizde fikri bazda göreve hazırız. Bakanlık şunu bilmelidir ki, vatandaş yanan yerler için sanatçılardan çok bakanlığa güvenmelidir.
Vatandaş olarak bizim yapabileceğimiz şey de çok daha dikkatli olmak, piknik alanları dışında ateş yakmamak ve en ufak şüphede dahi Alo177 Orman yangını ihbar hattını kullanmaktır.
Unutmayalım yanan sadece ağaç değildir. Bütün canlılardır, hayattır, geleceğimizdir. Sağlıcakla kalın…
Yaz mevsiminin en sıcak günlerini yaşıyoruz. Sıcaktan bunalan insanlar kendilerini su kenarlarına, ormanlara ve sayfiye yerlerine atarak serinlemeye çalışıyorlar. İnsanlarla, doğa yoğun şekilde bir araya gelince; kaçınılmaz olarak orman yangın haberleri de arttı. En son Muğla’daki yangın ise; hem büyüklüğü hem de çıkış yeri nedeniyle ülke gündemini meşgul etti.
Orman yangınları; yıldırım, ihmal, kasıt, dikkatsizlik vb. birçok sebepten çıkabilir. Aslında çoğunun da sebebi bulunamaz. Çünkü nereden ve neden çıktığını tespit etmek zordur. Bu nedenledir ki; faili bulunan yangın sayısı çok azdır. Zaten sistemin de faili bulma ile derdi olmamıştır bu güne kadar.
Bütün bu bilinmezlikler arasında bildiğimiz ve emin olduğumuz bir gerçek ise yangınların çok büyük oranda insan kaynaklı olduğudur. Yıldırım gibi doğal yangın sebeplerinden çıkan yangın sayısı %10’u geçmez.
Hal böyle iken, yani insan kaynaklı olduğunu bildiğimiz ancak failini bulamadığımız, orman yangınlarının sayısını ve yanan alanları azaltmanın yollarını aramalıyız. Bunun yolu da eğitimden geçiyor.
Bu yazıyı okuyan birçok okur orman yangınını çok yakından yaşamamıştır eminim. Birçok defalar yangına katılmış ve yangın ekiplerini yönetmiş biri olarak söyleyebilirim ki; diğer doğal afetler kadar korkutucu, tehlikeli ve yok edicidir. Gözünüzün önünde koca koca ağaçların saniyeler içinde kibrit çöpü gibi yok oluşu insanı dehşet içinde bırakır.
Katıldığım ilk büyük yangında hakim tepeye çıkmış aşağıda yanan ağaçlara bakıyordum. Yangın bize doğru ilerliyordu ama uzaktı. Bir anda büyük bir ses dalgasıyla ve anafor oluşturarak dere boyundan yukarıya bize nasıl yaklaştığını görünce dondum kaldım. Yanımdaki görevlilerden biri uyarınca kendime geldim ve kaçmaya başladım. O ses hala kulaklarımdadır. Yanan ağaç ve her türden canlının çıkardığı ses…
Sonra yıllarca birçok yangına katıldım ve alıştım tabi. Ama gördüğüm şeyleri unutmam mümkün değil. Örneğin; tutuşmuş bir domuzun acılar içinde bağırarak koşması ve kendini toprağa sürterek söndürmeye çalışmasını, yangın alanında yuvası olan anne kuşların çırpınmasını, tehlikeyi hisseden her türden canlının kaçışını…
Yangın sonrası çok daha korkunç aslında. O, yemyeşil alan siyahlara bürünmüş, ağaçlar korkuluk gibi kalmışlardır. Etrafta yanmış kaplumbağa, tavşan, domuz ve her türlü börtü böcek kalıntıları… Daha fazla anlatmama içim dayanmaz inanın.
Orman Bakanlığı yetkililerine önerim, yangın ve yangın sonrası filme alınarak belgesel hale getirilebilir ve yaygın televizyon kanallarında seyredilecek saatlerde yayınlatılabilir. Okullarda izletilebilir. Bunun dışında yapılacak birçok şey var ve bakanlığın bünyesinde bunu yapabilecek birçok mühendis. Eğer bizden yardım gerekiyorsa her zaman bizde fikri bazda göreve hazırız. Bakanlık şunu bilmelidir ki, vatandaş yanan yerler için sanatçılardan çok bakanlığa güvenmelidir.
Vatandaş olarak bizim yapabileceğimiz şey de çok daha dikkatli olmak, piknik alanları dışında ateş yakmamak ve en ufak şüphede dahi Alo177 Orman yangını ihbar hattını kullanmaktır.
Unutmayalım yanan sadece ağaç değildir. Bütün canlılardır, hayattır, geleceğimizdir. Sağlıcakla kalın…
YORUMLAR