Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103) buyurur.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ise: “ Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz.” uyarısı ile birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır.
İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, birlik ve beraberliğe çok değer verir. Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır. İslâm dini, ayet ve hadislerle temellendirdiği kardeşlik bağıyla, toplumda ilişkilerin sağlıklı ve düzgün olmasını hedeflemiştir. Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur’an’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır.” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir. Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişler, bölünüp parçalanan milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır”
dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir. Toplumu oluşturan fertlerin birlik ve dayanışma içinde olmaları, dinî ve millî varlığımızın korunup devam ettirilmesi hem dini, hem de milli bir sorumluluktur. Ayrıca bu, barış ve huzurun da teminatıdır. İslâm dini söz konusu birlik ve dayanışmanın sağlanması için, öncelikle Müminleri kardeş ilan etmiştir. Kur’an-ı Kerimde: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” buyrulmuştur. (Hucurât, 49/10) Müminleri bir bedene benzeten sevgili peygamberimiz herhangi bir uzvun rahatsızlığını bütün vücudun paylaştığı gibi, Müslümanların uğradıkları sıkıntı ve musibetlerin de, el ve gönül birliğiyle paylaşılmasını istemiştir. O, kutlu sözlerinden birinde: “Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte Müminlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.” buyurmuştur.
Dinimizin emirlerine uygun olarak birlik ve beraberlik içinde hareket eden ecdadımız, tarih boyunca büyük işler başarmış, vatanımıza ve milletimize yönelen tehlikeleri de bu sayede etkisiz hale getirmiştir. Tarihte eşine ender rastlanan pek çok zaferler kazanmış olan milletimiz, çok yakın bir geçmişte ( 15 Temmuz 2016 ) büyük bir kahramanlık destanı yazarak şanlı tarihine yeni ve muhteşem bir sayfa eklemiş, birlik ve beraberliğin en güzel örneklerinden birisini daha sergilemiştir.
Türkiye’de farklı kökenlerden gelen insanların, bu aziz milletin bir ferdi olarak en geniş ortak paydası İslamiyet ve vatandaşlıktır. İslamiyet’ten beslenen milli kültürümüz, tarih boyunca vatandaşı olan fertlerin kökenlerine göre değil, sahip oldukları kıymet ve değerlerine göre davranmayı öğretmiştir. Unutmayalım ki, tarih boyunca bizi ayakta tutan, milli ve manevî değerlerimizdir. Dün olduğu gibi bugün de, birlik ve beraberliğimizi bozmaya, değerlerimizi sarsmaya, bizi onlardan uzak tutmaya çalışanlar vardır. Bu çabalar, sağduyu sahibi milletimizin sağlam ve sarsılmaz şuuru karşısında elbette başarıya ulaşamayacaktır.
Hepimizin bildiği gibi huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için daima güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmanın en önemli şartı milletçe dayanışma, birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’ân’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz” (Al-i İmran, 3/103) buyurur.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ise: “ Sizden biriniz kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz.” uyarısı ile birlik ve beraberliğin önemini vurgulamıştır.
İnsanlığın mutluluğunu hedefleyen yüce dinimiz İslâm, birlik ve beraberliğe çok değer verir. Birlik ve beraberliğin olduğu yerde kardeşlik, huzur, bolluk, bereket ve rahmet vardır. İslâm dini, ayet ve hadislerle temellendirdiği kardeşlik bağıyla, toplumda ilişkilerin sağlıklı ve düzgün olmasını hedeflemiştir. Tek bir Allah’a, aynı Peygambere ve aynı Kitaba inanmış olan Müslümanların Kur’an’ın etrafında birleşmeleri, “birlikte dirlik vardır.” ilkesine sarılmaları, asla bölünüp parçalanmamaları öğütlenmiştir. Tarihe baktığımız zaman görürüz ki, birlik ve beraberliğini devam ettiren milletler, yücelmiş ve yükselmişler, bölünüp parçalanan milletler ise tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir.
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
“Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır”
dizeleriyle bu gerçeği açık bir şekilde ifade etmiştir. Toplumu oluşturan fertlerin birlik ve dayanışma içinde olmaları, dinî ve millî varlığımızın korunup devam ettirilmesi hem dini, hem de milli bir sorumluluktur. Ayrıca bu, barış ve huzurun da teminatıdır. İslâm dini söz konusu birlik ve dayanışmanın sağlanması için, öncelikle Müminleri kardeş ilan etmiştir. Kur’an-ı Kerimde: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin” buyrulmuştur. (Hucurât, 49/10) Müminleri bir bedene benzeten sevgili peygamberimiz herhangi bir uzvun rahatsızlığını bütün vücudun paylaştığı gibi, Müslümanların uğradıkları sıkıntı ve musibetlerin de, el ve gönül birliğiyle paylaşılmasını istemiştir. O, kutlu sözlerinden birinde: “Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte Müminlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.” buyurmuştur.
Dinimizin emirlerine uygun olarak birlik ve beraberlik içinde hareket eden ecdadımız, tarih boyunca büyük işler başarmış, vatanımıza ve milletimize yönelen tehlikeleri de bu sayede etkisiz hale getirmiştir. Tarihte eşine ender rastlanan pek çok zaferler kazanmış olan milletimiz, çok yakın bir geçmişte ( 15 Temmuz 2016 ) büyük bir kahramanlık destanı yazarak şanlı tarihine yeni ve muhteşem bir sayfa eklemiş, birlik ve beraberliğin en güzel örneklerinden birisini daha sergilemiştir.
Türkiye’de farklı kökenlerden gelen insanların, bu aziz milletin bir ferdi olarak en geniş ortak paydası İslamiyet ve vatandaşlıktır. İslamiyet’ten beslenen milli kültürümüz, tarih boyunca vatandaşı olan fertlerin kökenlerine göre değil, sahip oldukları kıymet ve değerlerine göre davranmayı öğretmiştir. Unutmayalım ki, tarih boyunca bizi ayakta tutan, milli ve manevî değerlerimizdir. Dün olduğu gibi bugün de, birlik ve beraberliğimizi bozmaya, değerlerimizi sarsmaya, bizi onlardan uzak tutmaya çalışanlar vardır. Bu çabalar, sağduyu sahibi milletimizin sağlam ve sarsılmaz şuuru karşısında elbette başarıya ulaşamayacaktır.
Hepimizin bildiği gibi huzur ve güven içinde yaşayabilmemiz için daima güçlü olmak zorundayız. Güçlü olmanın en önemli şartı milletçe dayanışma, birlik ve beraberlik içinde bulunmaktır.
YORUMLAR