Kardeşlik; aynı anne-babadan veya birinden dünyaya gelenler arasındaki kan bağını belirtmesi yanında, aynı sülâleye veya millete mensup olma, aynı inanç ve değerleri, dünya görüşünü paylaşma gibi ortaklık ve benzerlikleri bulunan kişi ya da gruplar arasındaki birlik ve dayanışma ruhunu ifade eden bir kavram olarak kullanılmaktadır.

Kelime Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle diğer İslâmî kaynaklarda, Câhiliye telakkisinde soy birliğine ve kan bağına dayanan “asabiyet” kavramının karşıtı olarak tevhid inancını esas alan manevî birliği, dayanışma ve paylaşma sorumluluğunu anlatmak üzere yaygın biçimde geçmektedir.

Kardeşlik kavramı dini literatürde “uhuvvet” kelimesi ile ifade edilir. Dilbilimciler uhuvvet (kardeşlik ) kelimesinin iki farklı çoğulundan bahsederler. Bunlardan birincisi olan “ihve” nin daha çok kan kardeşliğini, “ihvan”ın ise kan bağı olsun veya olmasın aynı inanç ve idealleri paylaşmaktan dolayı aralarında manevî yakınlık bulunan kişileri ifade eder.

Kur’an-ı Kerim bu açıdan Müslümanları birbirinin kardeşleri olarak tanıtır.. (Âl-i İmrân 3/103; et-Tevbe 9/11; el-Hucurât 49/10; el-Haşr 59/10) Dinî geleneğimizde geniş anlamıyla “kardeşlik hukuku” tabiri kan bağının ötesindeki bir durumu yani aynı değer ve inanç sistemine bağlı olan kişiler arasında olması gereken ilişkiler biçimini ifade eder.İslâm’ın temel toplumsal dinamiği başından itibaren inanç birliği etrafında yoğunlaşan mânevî kardeşlik duygusu olmuş, asabiyetten kaynaklanan farklılaşma ve çatışma eğilimleri yok edilerek yerine ilkelerini Kur’an-ı Kerim ve sahih sünnet’in belirlediği inanç ve değerler birliğine dayalı bir kardeşlik ruhu konulmuştur. Nitekim Âl-i İmrân sûresinde (3/103), Câhiliye Arapları’ndaki kabilecilik çatışmaları kendilerini bir yıkım noktasına sürüklemişken, onların gönüllerinde barış ve kardeşlik duygularının gelişmesi, bu suretle de bir kardeşler topluluğu haline gelmeleri Allah’ın onlara bir nimeti olarak nitelendirilir.

Müfessirler  bu âyet-I kerimedeki  “kardeşler” kavramını bu bağlamda; “birbirine karşı şefkat duyan, temel noktalarda uzlaşıp anlaşan, birbirlerine destek olan fert ve topluluklar” şeklinde açıklar ve bunun “Allah için kardeşlik” olduğunu belirtirler. Hz. Peygamber, bütün maddî varlıklarını Mekke’de bırakarak Medine’ye hicret etmek zorunda kalan Mekkeliler ile onlara kucak açan ve daha sonra kendilerine ensar (yardımcılar) adı verilen Medineli müslümanlar arasında bir kardeşlik bağı kurmak suretiyle bu kavramı hayata geçirmiştir. Hucurât sûresinde (49/9-13), “Müminler sadece kardeştirler” şeklinde kategorik bir hüküm konulmuş ve bu hükmün gerektirdiği ahlâkî ve insanî ödevler özetlenmiştir. Hadislerde de müslümanların kardeşliği ilkesi üzerinde önemle durulmuş ve aynı ödevlere daha ayrıntılı olarak yer verilmiştir.

Kardeşlik kutlu ve güçlü bir bağ olduğu kadar büyük bir sorumluluktur da… Aynı dine mensup insanların adedince büyüyen bir sorumluluk. Kardeşler arasındaki ilişkilerin nasıl olması lazım geldiği konusunda hem Kur’ân-ı Kerîm’de hem de Peygamberimiz’in hadis-i şeriflerinde çok ciddi tavsiye ve uyarılar bulunmaktadır. İslam toplumu kardeşler topluluğudur. İslam kardeşliğinin yegâne belirleyici ön şartı “La ilahe illallah Muhammedur’r-resulullah” demektir. Bu kelime-i tevhîd’i söyleyen herkes Müslümandır ve öteki Müslümanların din kardeşidir.

Müslüman din kardeşlerini Allah için sever ve onları dost kabul eder. Kardeşlerine karşı kötü zanda bulunmaz, gıybet etmez. Kendisi için istediğini/istemediğini kardeşi için de ister/istemez. Kardeşlerine küsmez, onlarla üç günden fazla dargın durmaz. Kusurlarını araştırmaz, ifşa etmez. Muhtaç olduklarında kardeşler biribirlerine yardım eder, sevinç ve tasalarına ortak olur. Müslüman kardeşlerini zalimlerin eline bırakmaz.

Müslüman, kardeşlerine buğzedemez, kin tutamaz, sırt çeviremez. Araya bir takım suni üstünlük ölçüleri koyamaz. Çünkü İslam’da üstünlük sadece ve sadece takva iledir. Müslüman, öteki din kardeşlerini kendisinden aşağı görmez, hatta onları kendi nefsine tercih eder. Dualarıyla da din kardeşlerine iyilikler diler. Zira müminin din kardeşinin gıyabında yaptığı dua makbuldür.