Bağımsızlığımızın en büyük sembolü olan Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. Yıldönümünü kutlamanın büyük heyecan ve gururunu yaşamaktayız. Millî Mücadele’nin askeri yönü büyük bir zaferle son ermiş, yüzyıllardır, Türkü “Öz Vatanı Anadolu’dan” atmak için emperyalist devletlerce yapılan planlar boşa çıkarılmış, vatan toprakları dış düşmanlardan temizlenmişti. 23 Nisan 1920’de, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla Türk Milleti’nin tarihinde yeni bir dönem başladı.

Milli iradeye dayalı ve milli egemenliğe sahip olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçimle işbaşına gelmişti. “Meclisin Üstünlüğü” prensibi kabul edilmiş bu meclisten üstün hiçbir kuvvete ve yetkiye imkân tanınmamıştı. Özetle söylemek gerekirse, millet, egemenliğine ve bağımsızlığına sahip çıkmış, yeni bir Türk devletinin temeli atılmıştı.

Her devlet için üç unsunun varlığı şarttır. Bunlar; belli sınırları olan bir vatan, onun üzerinde yaşayan bir insan topluluğu (halk-millet) ve bu insanların kendi içinden çıkardıkları güç, yani egemenliktir. Bu üç unsurdan birinin yokluğu devletin ortadan kalkmasını sebep olur. Egemenlik, toplumun içinden çıkan bir güçtür ve kullanılış şekilleri bize devletin idare sistemini gösterir. En genel anlamda, insanlık tarihi boyunca üç yönetim şekli görülmüştür. Egemenliğin aynı soydan gelen bir kişi tarafından kullanılmasına “monarşi”, belli bir grubun elinde olmasına “oligarşi”, toplumun bütününe ait olmasına ise “demokrasi” adı verilmektedir.

Cumhuriyet; Ulusun, egemenliğini kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı devlet biçimidir. Monarşinin karşıtıdır. Burada şu hususun da belirtilmesi gerekir ki; her Cumhuriyet demokratik bir devlet olmadığı gibi, her demokratik devlet de Cumhuriyet değildir.

Cumhuriyet sözcüğü dilimize Arapça “cumhur” kelimesinden gelmiş olup, cumhur; halk, ahali, büyük kalabalık anlamına gelir. Cumhuriyet farklı açılardan farklı şekillerde tanımlanmıştır. Osmanlıca-Türkçe Sözlükte Cumhuriyet, seçilmiş bir başkanın başında bulunduğu devlet idaresidir. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde Cumhuriyet, ulusun egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığı ile kullandığı devlet şeklidir. Meydan Larrousse’de Cumhuriyet, halkın hâkimiyeti doğduran doğruya veya seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı devlet şeklidir.

Bütün bu tanımlardan Cumhuriyetin halk yönetimi demek olduğu anlaşılmaktadır. Burada halk kendini yönetecek kişileri kendi seçmekte, kendi denetlemekte, her türlü yetkinin ve işlemin kaynağı halk olmaktadır. Bu özelliğinden dolayı Cumhuriyet, millî egemenliğin en iyi şekilde gerçekleştiği hükûmet şeklidir. Cumhuriyet kavramı halk egemenliği ile iç içe değerlendirilmelidir. Halk egemenliği çoğunluğun azınlığa tahakkümü değildir.

Türkiye’de Cumhuriyet, 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı “Teşkilatı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihen Tadiline Dair Kanun” ile ilan edilmiştir. Bu Kanunun 1’inci maddesine göre, “Türkiye Devletinin şekl-i hükümeti, Cumhuriyettir”. 1924, 1961 ve 1982 Anayasaları da “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” diyerek Cumhuriyeti sürdürmüşlerdir.

“Cumhuriyet fazilettir.” Sözünü hepimiz hatırlarız. Oysa bu sözün devamında “Cumhuriyet yönetimi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.” Denilmektedir. Atatürk Cumhuriyet’le faziletli insanlar, faziletli bir toplum inşa etmeyi hedeflemişti.

Cumhuriyetdemokrasinin en iyi uygulandığı, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu bir devlet ve yönetim biçimidir.Cumhuriyet istişareye dayalı, hak ve özgürlükleri teminat altına alan, insanların yeteneklerini ortaya koyabilmelerine imkân tanıyan, düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edip yaşayabilecekleri bir idare şeklidir. Kurtuluş savaşını gerçekleştiren iradenin bizlere kıymetli bir armağanı olan ve ilanının 100. yılını kutlayacağımız Cumhuriyetin özünde taşıdığı ruha uygun olarak yaşatılmasının en temel vatandaşlık görevlerimizden biri olduğu asla unutulmamalıdır.

Cumhuriyette en temel kural mutlak surette seçimdir. Cumhuriyet, en büyüğünden en küçüğüne kadar devlet hizmetlerinin hepsinde veraset usulünü mutlak surette reddeder, bunun yerine seçim ve tayin usulünü koyar. İşte cumhuriyetin özü ve gerçek anlamı bu noktada saklıdır.                     Bir toplumun kendisi için yönetim şeklini belirleme konusunda dinimizin de temel yaklaşımı budur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde Müminlerin temel özelliklerinden birisini şöyle bildiriyor; “Rablerinin çağrısına uyarlar, namazı özenle kılarlar. İşleri de aralarındaki şûrâ (danışma) ile yürür. Kendilerine verdiğimiz rızıktan başkaları için harcarlar” (Şûrâ Suresi, 38) İslam, toplumun yönetim şeklini toplumun hür iradesine yani cumhurun tercihine bırakmıştır. Toplumlar insan fıtratına en uygun olan yönetim şeklini şûrâ (danışma) esasına göre belirlemelidir. Toplum hangi yönetimi tercih etmişse fertler de ona uymalıdır.

Bugünlerde sıkıntılı günler geçiriyoruz. Dışarıdan hep haset ettiler, kıskandılar, yaralanacağı, can çekişeceği günleri gözlediler olmadı. Bizzat sinsi planlar yapıp bizi bölüp parçalamak istediler, kurduğumuz Cumhuriyete 100 yıl ömür biçtiler. Yüz yıla varmaz yıkılır gider dediler yine olmadı. Umutlar ve beklentiler gerçekleşmedi. Türk Milleti, 100 yıl önce “Yapamayacaklar, Cumhuriyeti kuramayacaklar” dediklerinde nasıl yaptıysa, bugün de bu sıkıntılı günlerden “çıkamayacaklar” diyenleri hüsrana uğratacak güce sahiptir. Türk Milleti’nin hakka, adalete, özgürlüğe sarsılmaz bir inancı vardır. Silkinip kendine gelmesi yeter. Bu ülkenin faziletli ve namuslu insanları bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunların farkında, o oyunları yazan senaristlerin kurdukları tuzakları başlarına geçirecek güçte ve kararlılıktadır. Yeter ki biz Cumhuriyetimize sımsıkı sarılalım, onu yaşatmak daha da yüceltmek için birlik ve dirliğimizi koruyalım.

Atatürk, Türk gençliğinin birinci vazifesinin “Türk İstiklal ve Cumhuriyetini sonsuza kadar savunmak ve korumak” olduğunu belirtmiştir.

Bu vesileyle, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını saygıyla anıyorum. Millî mücadelenin kahramanları olan şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyorum. Aziz milletimizin 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutluyor, bu güzel vatanda ilelebet özgürce ve kardeşçe yaşamayı bizlere nasip etmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum. Nice yüzyıllara, nice binyıllara…

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü