Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de pek çok sebebe bağlı olarak yaşanan sosyoekonomik ve kültürel değişim, günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle hızlanmış ve dinî inanç, ahlâki değerler ve milli kültürü tehdit eder hale gelmiştir. Öte yandan yine küresel yönlendirmelerle oluşan popüler kültür de özellikle çocuklar ve gençler üzerinde dinî inanç ve değerlere karşı bir kayıtsızlık doğurmuştur. Bütün bu yeni durumlar dini hayatı zorlamakta, Müslümanların savunma mekanizmalarını zayıflatmakta ve gelecek tasavvurunu gölgelemektedir.
Diğer taraftan dinî inanç ve değerlerin hem iç hem de dış dinamiklerce istismarı ve araçsallaştırılması da dinin geniş kitleler nezdinde zemin kaybetmesine yol açmaktadır. Ülkemizde 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün hain kalkışma girişimiyle en somut halini yaşadığımız bu istismar, sahih din anlayışının korunup yaygınlaştırılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha ve çok acı bir şekilde göstermiştir.
Son yıllarda ortaya çıkan baş döndürücü bilimsel ve teknolojik gelişmeler yeniden din-bilim tartışmalarını alevlendirmiş durumdadır. Tıp ve genetik alanları başta olmak üzere bilimin değişik alanlarında ortaya çıkan buluşlar ve bilimsel gelişmeler insanın biyolojik sınırlarını zorlar hale gelmiştir. Tıpkı 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında olduğu gibi hakikatin sadece bilimsel yolla keşfedilebileceği şeklinde bir yanlış kanaat yeniden yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Yeni gelişmeler sonucunda bilimin dinin yerini alacağı, dinleri dönüştüreceği şeklinde bir kabul hızla popülerlik kazanmakta ve bu da inanca yönelik yeni tehditler ortaya çıkarmaktadır. İslamî ilimler alanında akademik ve entelektüel faaliyet yürüten kişi ve kuruluşların bu yeni gelişmelerle yüzleşmesinin zarureti güçlü bir şekilde hissedilmektedir. İslam tarihinde pek çok kez olduğu gibi, bugün de felsefe, sosyal bilimler ve İslami ilimler alanlarında kuramsal çözümlemeler yaparak çağın ihtiyaçları ve şartlarıyla uyumlu sahih cevaplar üretecek mekanizmaların geliştirilmesinin önemi açıktır.
Sanayileşme, kentleşme ve hızla gelişen teknolojik iletişim ağının tetiklediği değişim, toplumsal yapıyı derinden sarstığı gibi inançları ve dinî pratikleri de ciddi manada etkilemektedir. Bunun neticesi olarak; bireysel dindarlık öne çıkmış, din alanında farklı anlama biçimleri kendini daha kolay bir şekilde ifade edebilir hale gelmiş ve yeni dinî akımlar olgusu yoğun bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bununla birlikte İslam’ın çağları aşan diriltici ruhu, hayatı kavrama konusundaki dikkatimizi, zamanın gereklerini anlama konusundaki çabamızı, bugünün idrak düzeyini keşfetmeye yönelik enerjimizi beslemekte, karşı karşıya kaldığımız meydan okumaları aşma konusunda bize gerekli heyecan ve azmi kazandırmaktadır.
Bu heyecan ve azimle, söz konusu sosyokültürel değişimin; din anlayışı, din-hayat ilişkisi, din-gelecek tasavvuru üzerindeki etkisini müzakere etmek ve buna dayanarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yürütülen hizmetlerle ilgili yeni stratejiler belirlemek amacıyla “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” gündemiyle 25-28 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da toplanan VI.Din Şûrası, 353 katılımcı ile beş farklı komisyon halinde çalışmalarını yürütmüş ve hepimize ışık tutacak bilimsel çalışmalar sunularak tavsiye kararları almıştır. Önümüzdeki hafta bu tavsiye kararlarını özetleyerek inşallah sizlere arz edeceğim. Kalın sağlıcakla.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü
Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de pek çok sebebe bağlı olarak yaşanan sosyoekonomik ve kültürel değişim, günümüzde küreselleşmenin de etkisiyle hızlanmış ve dinî inanç, ahlâki değerler ve milli kültürü tehdit eder hale gelmiştir. Öte yandan yine küresel yönlendirmelerle oluşan popüler kültür de özellikle çocuklar ve gençler üzerinde dinî inanç ve değerlere karşı bir kayıtsızlık doğurmuştur. Bütün bu yeni durumlar dini hayatı zorlamakta, Müslümanların savunma mekanizmalarını zayıflatmakta ve gelecek tasavvurunu gölgelemektedir.
Diğer taraftan dinî inanç ve değerlerin hem iç hem de dış dinamiklerce istismarı ve araçsallaştırılması da dinin geniş kitleler nezdinde zemin kaybetmesine yol açmaktadır. Ülkemizde 15 Temmuz 2016’da FETÖ’nün hain kalkışma girişimiyle en somut halini yaşadığımız bu istismar, sahih din anlayışının korunup yaygınlaştırılmasının ne kadar önemli olduğunu bir kere daha ve çok acı bir şekilde göstermiştir.
Son yıllarda ortaya çıkan baş döndürücü bilimsel ve teknolojik gelişmeler yeniden din-bilim tartışmalarını alevlendirmiş durumdadır. Tıp ve genetik alanları başta olmak üzere bilimin değişik alanlarında ortaya çıkan buluşlar ve bilimsel gelişmeler insanın biyolojik sınırlarını zorlar hale gelmiştir. Tıpkı 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında olduğu gibi hakikatin sadece bilimsel yolla keşfedilebileceği şeklinde bir yanlış kanaat yeniden yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Yeni gelişmeler sonucunda bilimin dinin yerini alacağı, dinleri dönüştüreceği şeklinde bir kabul hızla popülerlik kazanmakta ve bu da inanca yönelik yeni tehditler ortaya çıkarmaktadır. İslamî ilimler alanında akademik ve entelektüel faaliyet yürüten kişi ve kuruluşların bu yeni gelişmelerle yüzleşmesinin zarureti güçlü bir şekilde hissedilmektedir. İslam tarihinde pek çok kez olduğu gibi, bugün de felsefe, sosyal bilimler ve İslami ilimler alanlarında kuramsal çözümlemeler yaparak çağın ihtiyaçları ve şartlarıyla uyumlu sahih cevaplar üretecek mekanizmaların geliştirilmesinin önemi açıktır.
Sanayileşme, kentleşme ve hızla gelişen teknolojik iletişim ağının tetiklediği değişim, toplumsal yapıyı derinden sarstığı gibi inançları ve dinî pratikleri de ciddi manada etkilemektedir. Bunun neticesi olarak; bireysel dindarlık öne çıkmış, din alanında farklı anlama biçimleri kendini daha kolay bir şekilde ifade edebilir hale gelmiş ve yeni dinî akımlar olgusu yoğun bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Bununla birlikte İslam’ın çağları aşan diriltici ruhu, hayatı kavrama konusundaki dikkatimizi, zamanın gereklerini anlama konusundaki çabamızı, bugünün idrak düzeyini keşfetmeye yönelik enerjimizi beslemekte, karşı karşıya kaldığımız meydan okumaları aşma konusunda bize gerekli heyecan ve azmi kazandırmaktadır.
Bu heyecan ve azimle, söz konusu sosyokültürel değişimin; din anlayışı, din-hayat ilişkisi, din-gelecek tasavvuru üzerindeki etkisini müzakere etmek ve buna dayanarak Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde yürütülen hizmetlerle ilgili yeni stratejiler belirlemek amacıyla “Sosyokültürel Değişim ve Diyanet Hizmetleri” gündemiyle 25-28 Kasım 2019 tarihlerinde Ankara’da toplanan VI.Din Şûrası, 353 katılımcı ile beş farklı komisyon halinde çalışmalarını yürütmüş ve hepimize ışık tutacak bilimsel çalışmalar sunularak tavsiye kararları almıştır. Önümüzdeki hafta bu tavsiye kararlarını özetleyerek inşallah sizlere arz edeceğim. Kalın sağlıcakla.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü
YORUMLAR