Bilindiği üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 24 Kasım 1928 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükümetince kendisine verilen “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını kabul etmişti. Onun 100. doğum yılı olan 1981 yılından bu yana 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.
Atatürk 1925 yılında öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmasında “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” sözleriyle milli eğitim alanındaki temel hedefi açık seçik ifade etmiştir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek.
Eğitim; vatandaşlarınızın hür ve bağımsız yaşama ülkülerini geliştirmeli, beyinlerini, gönüllerini, akıllarını başkalarının emrine ödünç verme, bize yabancı ideolojilerin, nefislerimizin, heva ve heveslerimizin esiri olunmasına imkân ve fırsat vermemelidir.
Adı üzerinde “ Milli Eğitim” diyoruz. Eğitimin milli olma özelliği geleceğimizin teminatıdır. Bu alan öyle her gelenin kafasına göre değiştireceği bir alan olmamalıdır. Akademik başarı elbette önemlidir ama amaç sadece salt akademik başarı ve ezici bir rekabet değildir.
Neslimize aktarmamız gereken milli ve manevi değerlerimizin aktarımı ve bu değerlerin yaşamımıza yön vermesi asla ihmal edilmemeli, bilim ile yüce dinimizin birbirlerini tamamlayan iki temel unsur oldukları çocuk ve gençlerimize çok iyi kavratılmalıdır. Bilimi dinden, aklı inançtan kalın çizgilerle ayırarak dini ve inancı dışlamayı amaçlayan çarpık ideolojilerin eğitim yuvalarımızda cirit atmasına fırsat verilmemelidir.
Öğretmenler günümüzü ve geleceği aydınlatan kandillerdir. Öğretmenlik özveri isteyen bir meslektir. Sabır ister, sevgi ister. Öğrettiğinden çok öğrenmek ister. Uygarlık yolunda aşılması gereken en büyük eşiğin cehalet olduğunu hepimiz kabul ederiz. Bu yüzdendir ki bizler ilk sözü oku diye başlayan bir dinin mensuplarıyız. “Ben muallim olarak gönderildim” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Sevgili Peygamberimizin: “İlim, kadın-erkek bütün Müslümanlara farzdır.”, “Hikmet, müminin yitiğidir; onu nerede bulursa alır.”, “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.”, “İlim, Çin’de bile olsa alınız.”, “Alimin ölümü, âlemin ölümüdür.”, “ “Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, yahut da bunları seven ol; beşincisi olma, helak olursun.” diyerek ilmin değerini hatırlattığını hepimiz biliriz. Bizler hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru bile mukaddes bilen bir ruha sahip ecdadın torunlarıyız.
24 Kasım Öretmenler Günü münasebetiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk toplumunu bugüne getirmiş bulunan öğretmenleri saygı, minnet ve şükranla anıyor, ahrete irtihal edenleri rahmet, onların yolunda yurdumuzun her köşesinde kutsal görevini sürdürmekte olan bütün öğretmenlerimizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü
Bilindiği üzere, Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 24 Kasım 1928 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti hükümetince kendisine verilen “Millet Mektepleri Başöğretmenliği” unvanını kabul etmişti. Onun 100. doğum yılı olan 1981 yılından bu yana 24 Kasım “Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır.
Atatürk 1925 yılında öğretmenlere hitaben yaptığı bir konuşmasında “Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da bir milleti esaret ve sefalete terk eder.” sözleriyle milli eğitim alanındaki temel hedefi açık seçik ifade etmiştir. Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirmek.
Eğitim; vatandaşlarınızın hür ve bağımsız yaşama ülkülerini geliştirmeli, beyinlerini, gönüllerini, akıllarını başkalarının emrine ödünç verme, bize yabancı ideolojilerin, nefislerimizin, heva ve heveslerimizin esiri olunmasına imkân ve fırsat vermemelidir.
Adı üzerinde “ Milli Eğitim” diyoruz. Eğitimin milli olma özelliği geleceğimizin teminatıdır. Bu alan öyle her gelenin kafasına göre değiştireceği bir alan olmamalıdır. Akademik başarı elbette önemlidir ama amaç sadece salt akademik başarı ve ezici bir rekabet değildir.
Neslimize aktarmamız gereken milli ve manevi değerlerimizin aktarımı ve bu değerlerin yaşamımıza yön vermesi asla ihmal edilmemeli, bilim ile yüce dinimizin birbirlerini tamamlayan iki temel unsur oldukları çocuk ve gençlerimize çok iyi kavratılmalıdır. Bilimi dinden, aklı inançtan kalın çizgilerle ayırarak dini ve inancı dışlamayı amaçlayan çarpık ideolojilerin eğitim yuvalarımızda cirit atmasına fırsat verilmemelidir.
Öğretmenler günümüzü ve geleceği aydınlatan kandillerdir. Öğretmenlik özveri isteyen bir meslektir. Sabır ister, sevgi ister. Öğrettiğinden çok öğrenmek ister. Uygarlık yolunda aşılması gereken en büyük eşiğin cehalet olduğunu hepimiz kabul ederiz. Bu yüzdendir ki bizler ilk sözü oku diye başlayan bir dinin mensuplarıyız. “Ben muallim olarak gönderildim” buyuran bir peygamberin ümmetiyiz. Sevgili Peygamberimizin: “İlim, kadın-erkek bütün Müslümanlara farzdır.”, “Hikmet, müminin yitiğidir; onu nerede bulursa alır.”, “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz.”, “İlim, Çin’de bile olsa alınız.”, “Alimin ölümü, âlemin ölümüdür.”, “ “Ya öğreten ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, yahut da bunları seven ol; beşincisi olma, helak olursun.” diyerek ilmin değerini hatırlattığını hepimiz biliriz. Bizler hocasının atının ayağından sıçrayan çamuru bile mukaddes bilen bir ruha sahip ecdadın torunlarıyız.
24 Kasım Öretmenler Günü münasebetiyle başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Türk toplumunu bugüne getirmiş bulunan öğretmenleri saygı, minnet ve şükranla anıyor, ahrete irtihal edenleri rahmet, onların yolunda yurdumuzun her köşesinde kutsal görevini sürdürmekte olan bütün öğretmenlerimizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü
YORUMLAR