Balıkesir’in Manyas ilçesinde emekli olduktan sonra baba ocağı Manyas’a yerleşen ilkokul öğretmeni Gülay Kurt doğadaki şifalı otlara ulaşmak için dağ, bayır dolaşıyor.
Balıkesir’in Manyas ilçesinde emekli olduktan sonra baba ocağı Manyas’a yerleşen ilkokul öğretmeni Gülay Kurt doğadaki şifalı otlara ulaşmak için dağ, bayır dolaşıyor.
Emekli öğretmeni Gülay Kurt, İzmit’te görev yaparken de çevre kuruluşunda görev yaptı.Dağlardan topladığı sarı kantaronun yağını imal ederek, ihtiyaç sahiplerine sunan Kurt, bunun yanı sıra şimdi tam mevsimi olan dağ kekiklerini de toplayarak, dost ve çevresiyle paylaştığını belirtiyor.
Kurt, yaptığı açıklama da ‘Ülkemizin birçok yerinde kantaron var, Manyas ve çevresinde sarı kantaron çok fazla var, zarar görmesin diye sadece çiçeklerini topluyorum. Doğa çok cömert, sarı kantaron çiçeklerini yıkayarak ve temizleyerek, yarım veya bir kiloluk cam kavanoza bastırarak dolduruyorum. Kantaronun kendi yağından ziyade, zeytinyağı ile onu fermente ederek şifa haline geliyor. Kapak ile arasında biraz mesafe bırakıyorum, hava kabarcıkları yapar diye, güneşe koyup, üç hafta bekletiyoruz. Daha sonra gölgeye alıp beş ay bekletip, altıncı ayda süzüp, kullanıma hazır hale getiriyorum. Kesinlikle trafiğin olduğu yol kenarlarından kesinlikle toplamayın, biz bunları kuş uçmaz, kervan geçmez dağlardan topluyoruz’ dedi.
Emekli öğretmen Gülay Kurt, kantaron yağlarını duyabildiklerine amme hizmeti olarak, herhangi bir ticari beklentisi olmadığını, Osmanlı’da kılıç yaralarını iyileştirmek için kullanıldığını, eklem ağrıları, mantarlar, cilt yaraları, yatak yaraları, pişiklere çok iyi geldiğini söylüyor. İçinde zeytinyağı olduğu içinde vücudumuza çok uyumlu olduğunu belirten Gülay Kurt, doğa da ki çalışmalarına devam edeceğini söyledi.
Balıkesir’in Manyas ilçesinde emekli olduktan sonra baba ocağı Manyas’a yerleşen ilkokul öğretmeni Gülay Kurt doğadaki şifalı otlara ulaşmak için dağ, bayır dolaşıyor.
Emekli öğretmeni Gülay Kurt, İzmit’te görev yaparken de çevre kuruluşunda görev yaptı.Dağlardan topladığı sarı kantaronun yağını imal ederek, ihtiyaç sahiplerine sunan Kurt, bunun yanı sıra şimdi tam mevsimi olan dağ kekiklerini de toplayarak, dost ve çevresiyle paylaştığını belirtiyor.
Kurt, yaptığı açıklama da ‘Ülkemizin birçok yerinde kantaron var, Manyas ve çevresinde sarı kantaron çok fazla var, zarar görmesin diye sadece çiçeklerini topluyorum. Doğa çok cömert, sarı kantaron çiçeklerini yıkayarak ve temizleyerek, yarım veya bir kiloluk cam kavanoza bastırarak dolduruyorum. Kantaronun kendi yağından ziyade, zeytinyağı ile onu fermente ederek şifa haline geliyor. Kapak ile arasında biraz mesafe bırakıyorum, hava kabarcıkları yapar diye, güneşe koyup, üç hafta bekletiyoruz. Daha sonra gölgeye alıp beş ay bekletip, altıncı ayda süzüp, kullanıma hazır hale getiriyorum. Kesinlikle trafiğin olduğu yol kenarlarından kesinlikle toplamayın, biz bunları kuş uçmaz, kervan geçmez dağlardan topluyoruz’ dedi.
Emekli öğretmen Gülay Kurt, kantaron yağlarını duyabildiklerine amme hizmeti olarak, herhangi bir ticari beklentisi olmadığını, Osmanlı’da kılıç yaralarını iyileştirmek için kullanıldığını, eklem ağrıları, mantarlar, cilt yaraları, yatak yaraları, pişiklere çok iyi geldiğini söylüyor. İçinde zeytinyağı olduğu içinde vücudumuza çok uyumlu olduğunu belirten Gülay Kurt, doğa da ki çalışmalarına devam edeceğini söyledi.