Güneş cömertçe ışınlarını savururken, termometreler şaşkınlıkla yükseliyor. Ceketler dolaplara kaldırılıyor, kısa kollu gömlekler, tişörtler çıkarılıyor gardıroplardan. Parklar, bahçeler, sahiller şenleniyor; insanlar kendilerini dışarı atıyor, sanki yazın ortasındaymışız gibi. Ama bir dakika! Takvime baktığımızda henüz ilkbaharın başındayız. Peki ya bu sıcaklık?
“Sıcağa aldanma, daha mevsim ilkbahar” der büyüklerimiz. Bu özdeyiş, sadece hava durumuna ilişkin bir uyarı değil, aslında hayatın birçok alanına uyarlanabilecek bir bilgelik sözüdür. Erken gelen sıcaklar nasıl ki bizi yanıltıp mevsimin yazdan haber verdiğini düşündürebilirse, hayattaki erken başarılar, beklenmedik çıkışlar da bizi yanıltabilir.
İlkbahar, doğanın uyanış mevsimidir. Ağaçlar tomurcuklanır, çiçekler açar, toprak canlanır. Ancak bu canlanmanın bir ritmi vardır. Doğa, kendi temposunda ilerler. Bazen bu tempoya aykırı davranışlar sergiler gibi görünse de, aslında milyonlarca yıllık bir bilgelikle hareket eder. Erken açan çiçekler, ani bir soğuk dalgasıyla donabilir. Erken filizlenen tohumlar, beklenmedik bir don olayıyla yok olabilir.
İşte tam da bu noktada, doğanın bize öğrettiği en büyük derslerden biri ortaya çıkar: Sabır. Doğa sabırlıdır. Mevsimler kendi döngüsünde ilerler. Hiçbir şey aceleye gelmez. Her şeyin bir vakti, bir zamanı vardır.
İnsan hayatı da böyle değil midir? Erken gelen başarılar, beklenmedik yükselişler bazen bizi yanıltabilir. Henüz temellerimiz sağlam değilken, köklerimiz derine inmemişken gelen başarılar, tıpkı erken gelen sıcaklıklar gibi yanıltıcı olabilir. “Sıcağa aldanma, daha mevsim ilkbahar” uyarısı, aslında “acele etme, her şeyin bir vakti var” demektir.
Modern hayatın koşuşturması içinde, her şeyi hızlıca elde etmek, başarıya bir an önce ulaşmak istiyoruz. Ancak unutuyoruz ki, gerçek başarı zaman ister, emek ister, sabır ister. Tıpkı bir ağacın büyümesi gibi, bir insanın olgunlaşması, bir kariyerin gelişmesi, bir ilişkinin derinleşmesi de zaman alır.
İlkbaharda gelen ani sıcaklıkların ardından, kaçınılmaz olarak soğuk dalgaları da gelir. Doğa, henüz tam anlamıyla yaza hazır değildir. İnsan da öyle. Henüz olgunlaşmadan, henüz tam anlamıyla hazır olmadan gelen başarılar, sorumluluklar, yükler insanı zorlayabilir.
Öte yandan, ilkbaharın bu değişken yapısı, hayatın değişkenliğini de anımsatır bize. Bir gün güneşli, bir gün yağmurlu; bir gün sıcak, bir gün soğuk… Hayat da böyle değil midir? Bir gün sevinçli, bir gün hüzünlü; bir gün başarılı, bir gün başarısız… Bu değişkenlik, hayatın normalidir. Önemli olan, bu değişkenlik içinde dengeli kalabilmek, her duruma adapte olabilmektir.
İlkbahar, aynı zamanda umudun mevsimidir. Kışın soğuk, kasvetli günlerinin ardından, doğanın yeniden canlanışı insana umut verir. “Her kışın bir baharı vardır” der büyüklerimiz. Hayatın zorlukları, sıkıntıları, karanlık dönemleri de tıpkı kış gibidir. Ama her kışın ardından bir bahar gelir, her zorluğun ardından bir kolaylık…
İlkbaharın sürprizleri, hayatın sürprizlerini anımsatır. Beklenmedik bir yağmur, ani bir rüzgâr, şaşırtıcı bir sıcaklık… Hayat da sürprizlerle doludur. Beklenmedik karşılaşmalar, ani değişimler, şaşırtıcı gelişmeler… Bu sürprizler, hayatı zenginleştirir, renklendirirken, aynı zamanda bizi daha güçlü, daha esnek, daha dayanıklı kılar.
İlkbaharın bu değişken yapısı içinde, sıcak günlere aldanmamak, tedbirli olmak, mevsimin gerçeğini unutmamak gerekir. Tıpkı hayatta da erken başarılara, beklenmedik yükselişlere aldanmadan, temkinli olmak, gerçeği unutmamak gerektiği gibi.
Evet, bugün hava sıcak olabilir. Güneş parlayabilir, termometreler yüksek değerleri gösterebilir. Ama unutmayalım, daha mevsim ilkbahar. Yarın ne olacağını, havanın nasıl değişeceğini kimse bilemez. Önemli olan, bu değişkenlik içinde dengeli kalabilmek, her duruma hazırlıklı olmaktır.
Sıcağa aldanma, daha mevsim ilkbahar… Bu söz, sadece hava durumuna ilişkin bir uyarı değil, hayatın her alanında bize yol gösteren bir bilgelik sözüdür. Her erken başarıya, her beklenmedik yükselişe temkinli yaklaşmak, temellerimizi sağlam atmak, köklerimizi derine indirmek… İşte gerçek başarının, gerçek mutluluğun sırrı burada gizlidir.
Doğanın bilgeliğinden öğrenelim. Her şeyin bir vakti, bir zamanı vardır. Acele etmeden, sabırla, adım adım ilerlemek… İlkbaharın ardından yazın, yazın ardından sonbaharın, sonbaharın ardından kışın geldiği gibi, hayatın her döneminin, her mevsiminin tadını çıkarmak…
Sıcağa aldanmayalım, daha mevsim ilkbahar. Her şeyin vakti var, zamanı var. Sabırla bekleyenler, en tatlı meyveleri toplarlar.
YORUMLAR