Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

DNA hasarını önlemek mümkün olabilir mi

Hücrelerin genetik materyalinin depolandığı

Hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olan DNA’nın kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, kalıtsal hastalıkların önlenmesinden kişiselleştirilmiş tedavilere kadar pek çok alanda kullanılan DNA ile ilgili çalışmaların önemini vurguladı.

DNA hasarıyla bazı hastalıkların oluşabileceğini belirten Prof. Dr. Irmak Yazıcıoğlu, doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmanın DNA hasarını önlemede etkili olabileceğini söyledi.

İstanbul Atlas Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Dekan V. Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, 25 Nisan Dünya DNA Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada DNA ile ilgili yürütülen bilimsel çalışmalara ilişkin değerlendirmede bulundu.

DNA kalıtımın temelini oluşturur

DNA’nın hücrelerin genetik materyalinin depolandığı bir molekül olduğunu ve kalıtımın temelini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlı organizmaların, organların ve hücrelerin fenotipik yansımaları, türler arası farklılıklar ve adaptasyonlar DNA dizilimi ve bu dizilimin ifadesi ile ilgilidir. Bu nedenle, DNA’nın yapısı ve fonksiyonu, biyoloji ve genetik biliminin temelini oluşturur” dedi.

DNA pek çok alanda etkin rol oynuyor

DNA’nın türler arasındaki çeşitliliğin temelini de oluşturduğunu kaydeden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Canlıların gelişimi ve işlevi, kalıtım, genetik çeşitlilik, tıbbi araştırmalar, hastalık tanısı ve tedavisi ve evrimsel araştırmalar gibi canlılığın anlaşılmasını gerektiren alanların temelinde DNA’nın önemi büyüktür. DNA’daki genlerin ifadesi, RNA ve proteinlerin sentezlenmesi yoluyla hücrelerin fonksiyonlarını belirler. DNA, türler arasında çeşitliliğin temelidir. DNA analizi, genetik hastalıkların tanısı, tedavisi ve önlenmesinde etkin rol oynar. Ayrıca, kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesine ve ilaçların etkinliğinin artırılmasında rol oynar” diye konuştu.

Kalıtımsal hastalıkların önlenmesine katkı sağlayabilir

DNA ile ilgili yapılan çalışmaların özellikle sağlık alanında birbirinden farklı sorunların çözümüne katkı sağlayabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Sağlık hizmetlerinin daha etkili, kişiselleştirilmiş ve erişilebilir olmasını hedeflemek sağlık sektöründeki öncelikli amaçlardandır. Güncel teknolojileri kullanarak DNA alanında yapılan araştırmalar ve analizler kalıtımsal hastalıkların önlenmesi yönünde katkı sağlar. Kalıtımsal hastalık riski taşıyan bebekler doğmadan önce genetik danışmanlık ile değerlendirilip embriyo seçimi veya genetik düzenleme gibi uygun yöntemler aileye tavsiye edilebilir” dedi.

Farmakogenetik bilim alanı da DNA analizlerini kullanıyor

Son yıllarda öne çıkan kişiselleştirilmiş tedaviler ile DNA çalışmaları arasındaki ilişkiye de değinen Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Her bireyin ayrı bir genetik yapısının olması nedeniyle kişiye özel ilaç tedavisini öngören farmakogenetik bilim alanı, DNA analizlerini kullanarak ilaçların etkinliğini artırmak ve aynı zamanda yan etkileri azaltmak için kişiselleştirilmiş tedavilerin geliştirilmesine yönelik genetik faktörleri ortaya çıkarır” diye konuştu.

DNA’daki mutasyonların belirlenmesi neden önemli

DNA üzerindeki mutasyonların belirlenerek kanserin moleküler mekanizmalarının açığa çıkarıldığını belirten Yazıcıoğlu, “Böylece kişiselleştirilmiş kanser tedavileri geliştirilerek, kanserli hücrelere yönelik hedefli tedavilerin önü açılır. DNA mutasyon tayini ve dizi analizi sonucunda bireye ve topluma özgü genetik hastalıklara yatkınlıklar belirlenerek erken teşhis ve tedavi sağlanması önemlidir” dedi.

Kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlıyor

DNA ile ilgili bilimsel araştırmaların kanserin moleküler düzeyde anlaşılmasını sağlayarak ilgili genlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynadığını ifade eden Yazıcıoğlu, “DNA analizleri ile bireylerin kansere kişisel ve ailevi yatkınlıklarının, epigenetik ve genetik profillerinin ve mutasyonlarının belirlenmesi erken tanı, tedavi, hedefe yönelik kişiselleştirilmiş terapilerin geliştirilmesi, tedaviye direnç mekanizmalarının ortaya çıkarılması, potansiyel terapötik hedeflerin belirlenmesi ve yeni ilaç tasarımları açısından önemli katkı sağlar” diye konuştu.

DNA hasarıyla bazı hastalıklar ortaya çıkabiliyor

DNA’nın çeşitli faktörlerle hasar görebileceğini belirten Yazıcıoğlu, “Hücresel stres olarak bilinen oksidatif stres, bazı kimyasal karsinojenler, metabolizma ile ortaya çıkan serbest radikaller, güneş ışığı, röntgen gibi tıbbi görüntüleme prosedürleri ve radyoterapi gibi kaynaklardan iyonlaşan radyasyon DNA’da hasar oluşturabilir. Hasarlı DNA’nın onarılamaması sonucunda mutasyonlar birikerek gen ifade ve fonksiyonu etkiler. Bu durum, genetik bozukluklar ile ortaya çıkan kanser, nörodejeneratif hastalıklar, kalp, kas ve kan hastalıkları gibi istenmeyen durumlar ile sonuçlanabilir” dedi.

Bu önlemlerle DNA korunabilir

DNA hasarını önlemek için birtakım tedbirlerin alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Burcu Irmak Yazıcıoğlu, “Doğru beslenmek, sigara ve alkol tüketimine dikkat etmek, kimyasal maddelerden ve radyasyondan kaçınmak, güneşten korunmak, düzenli egzersiz yapmak ve stresten uzak durmak DNA hasarını önlemek için önemli tedbirlerdir. Bu tür kişisel önlemler sonucu sağlıklı çalışan hücresel mekanizmalarımız ile hücre dışı ve hücre içi kaynaklı serbest radikallerin önüne geçebileceğimiz için DNA hasarına sebep olacak toksik madde ve mutajen maruziyetimiz azalacaktır. Bu önlemler, DNA hasarlarını önlemeye yardımcı olabilir fakat bazı DNA hasarlarını tamamen önlemek mümkün olmayabilir, bu nedenle düzenli sağlık kontrolü yaparak, potansiyel DNA hasarlarını erken tespit etmek ve müdahale etmek doğru bir yaklaşım olacaktır” diye konuştu.