Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya

Uzmanlar uyarıyor, riskli gebeliklere dikkat: “Erken tanı erken tedaviyi beraberinde getirir”

Hamilelikte anne ya da

Hamilelikte anne ya da bebek kaynaklı durumlar nedeniyle çeşitli problemler meydana gelebilirken uzmanlar, “Riskli gebelik” olarak adlandırılan bu süreçlerde kontrollerin önemine dikkat çekiyor. Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. Cem Yener, “Dünya Sağlık Örgütü’nün makul gördüğü sezaryen oranı yüzde 15, ülkemizde maalesef 2 doğumdan birisi sezaryen. Şöyle bir algı var; sezaryen kolay, hızlı oluyor ama böyle değil, tıbbi bir gerekçe yoksa ilk tercihimiz her zaman normal doğum. Tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 10’u riskli gebeliklerden oluşmaktadır. Bu gebelerimiz sıkı takipli olmalı çünkü erken tanı erken tedaviyi beraberinde getirir. Bazı durumlarda anne karnında, bebek doğmadan tedavi edebilmekteyiz” dedi.

Hamilelik sürecinde anne ya da bebek kaynaklı problemler meydana gelebilirken uzmanlar, takip süreçlerinin gerekliliğine dikkat çekiyor. Gebelik öncesi ve gebelik süreci boyunca anne adayının ve bebeğin risk değerlendirmesinin yapılması için perinatolojik muayenelerin büyük önem taşıdığını belirten Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Perinatoloji Bölümü’nden Doç. Dr. Cem Yener, erken tanının erken tedaviyi de beraberinde getirdiğini söyledi. İleri yaş gebeliği, çoğul gebelikler, sigara kullanımı, kronik hastalıklar gibi etkenlerin gebeliğin riskli olmasında rol oynadığını aktaran Doç. Dr. Yener, gebelik ve takip süreçlerine ilişkin bilgi verdi.

“Gebelerimiz sıkı takipli olmalı, çok dikkatli olmak lazım”

“Tüm gebeliklerin yaklaşık yüzde 10’u riskli gebeliklerden oluşmaktadır” diyen Perinatoloji Uzmanı Doç. Dr. Cem Yener, “Buna sebep olan çeşitli durumlar vardır. Anneye, gebeliğe bağlı durumlar olabilir. Anneni n 35 yaşından büyük olması, gebelik öncesi diyabet, tansiyon, epilepsi gibi hastalıklara bağlı ilaç kullanımı, sigara kullanımı, daha önce rahminden ameliyat geçirmesi gibi anneye bağlı durumlar görülebilir. Fetüse yani anne karnındaki bebeğe bağlı durumlar olabilir; haftasına göre küçük ya da büyük olması, içinde bulunduğu suyun fazla ya da az olması ya da tarama testlerinin yüksek riskli çıkması durumlarında yüksek riskli gebelik grubuna sokuyoruz. Çoğul gebelikler de yüksek riskli gebelik sınıflandırılmasına girer. Bebek rahim ağzını kapatabilir, aşağı yerleşimli olabilir ya da annenin rahim duvarına yapışık olabilir bunların hepsi yüksek riskli gebeliklere sebep olur. Akraba evliliği de yüksek riskli gebelik grubuna soktuğumuz durumlardır. Erken doğum olabilir, en önemli durum bu, çok dikkatli olmak lazım. Bu gebelerimiz sıkı takipli olmalı çünkü erken tanı erken tedaviyi beraberinde getirir. 11-14’üncü hafta ultrasonografisi çok önemli, bu gebelik haftasında hem bebeğin ense kalınlığına hem de burun kemiği oluşmuş mu ona bakıyoruz. 11-14’üncü haftalar arası tespit ettiğimiz bazı yapısal anomaliler var, 2’li test yapmaktayız eğer gebelerimiz bunu kaçırırsa da 16-18’nci hafta arası muhakkak 3’lü ya da 4’lü testlerini yapmalarını önermekteyiz” şeklinde konuştu.

“Tıbbi bir gerekçe yoksa ilk tercihimiz her zaman normal doğum”

Erken tanının önemine dikkat çeken Doç. Dr. Yener, sözlerine şöyle devam etti: “20-22 haftalarında yapılan detaylı ultrason var. Bunda da bebeğin, tüm organlarına detaylı şekilde bakmaktayız. Herhangi bir yapısal ya da patolojik durum varsa bunları tespit etmekte, aileyi bilgilendirmekteyiz. Doğumu da buna göre planlamaktayız hatta bazı durumlarda anne karnında, bebek doğmadan tedavi edebilmekteyiz. Her ne kadar yüksek riskli gebelik grubundaki gebelerimizde sezaryen oranı düşük riskli gebelik grubuna göre fazla olsa da anne ya da bebek açısından tıbbi bir gerekçe yoksa ilk tercihimiz her zaman normal doğum. Sezaryen sonuçta bir ameliyat ve her ameliyatında bir komplikasyon riski oluyor. Tüm gebelerimiz gebe okullarına muhakkak katılsınlar. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği yüzde 15 sezaryen oranı var, bizim ülkemizde şu an her 2 doğumdan birisi sezaryen ile olmakta maalesef. Gebe okullarının fazlalaşması, anne dostu hastanelerin de artmasıyla ülkemizdeki bu oran azalmaya başladı, bu da mutluluk verici. Şöyle bir algı var; ‘Sezaryen kolay, hızlı oluyor’ ama böyle değil. Bebeğin eşinin (plesantanın) rahim duvarına yapışması bu da doğum sırasında çok fazla kanamaya sebep oluyor hem anne hem bebekler için olumsuz durumlar oluşturuyor. İlk sezaryen doğum sonrası normal doğum denenebilir ama bunun da şartları ve riskleri var, bunu anne baba ile çok dikkatli şekilde konuşmak lazım. Sigara kesinlikle önermiyoruz, erken doğum riski açısından çok fazla risk oluşturmakta. Tüm yüksek riskli gebelerimiz muhakkak takiplerini aksatmasınlar, 3’üncü basamak sağlık kurumlarında takipleri uygundur”