Bir süredir Ankara’da, GATA Hastanesinde yatmaktayım. 15 m²’lik odada günlerimi okuyarak ve yazarak geçiriyorum. Oldukça sıradan ve dingin günler… Yaklaşık 25 gün oldu. Az süre değil. En az bir ay daha burada olduğumu da göz önüne alırsak nasıl sıkıcı olabileceğini siz düşünün.

Günler böyle geçerken 4-5 gün önce odamın penceresine bir güvercin geldi. Ona elimdeki ekmekten birkaç parça bıraktım. Önce biraz tedirgin oldu. Mesafeli davrandı ama açlık sofuluğu bozdurur derler. Daha fazla dayanamadı ve yemeye başladı. Bende seyretmeye…

Bir süre sonra kuşun tek ayak üzerinde durduğunu gördüm. Pencerenin arkasından gözlemlemeye başladım. Bir dengesizlik vardı. Sanki ayağının birini kullanamıyordu. Eşime; “Bu kuşta bir gariplik var sende bak bakalım.” dedim. İlk o fark etti. Kuşun ayaklarına bir şey dolaşmış dedi. Evet, gerçekten dikkatli bakıldığında ayaklarına dolanmış ip, kıl ya da ince tel gibi bir şeyler vardı. Bu yüzden iki ayağı birbirine bağlıydı. Yürüyemiyor hatta dengesini koruyamıyordu. Parmaklarından birinin rengi de siyahtı. Belli ki; kangren olmuştu.

Bir şeyler yapıp onu kurtarmam gerektiği aşikârdı. Ama öncelikle yakalamam lazımdı. Pencerenin kenarına su ve ekmek kırıntıları bırakarak,  yemlemeye başladım. O yerken bende pencereye yaklaşıp onunla konuşmaya çalıştım. Böylelikle kendime alıştırdım. Öyle ki; benden pek çekinmemeye yakınıma gelmeye başlamıştı. Güven oluşmuştu.

Geçen gün yem yemeğe geldiğinde onu, bana sırtı dönük bir haldeyken elimle aniden hamle yaparak yakaladım. Korkmuştu. Kalbi nasıl da hızlı hızlı atıyordu. Biraz çırpındı ancak sonrasında teslim oldu. Ayağındaki sarılan telleri hemşirenin de yardımıyla temizledim. Parmağının biri gerçekten kötüydü ve kopmak üzereydi. Nasıl bu kadar dolandıysa kan dolaşımı durmuştu.

Gerekenleri yaptıktan sonra pencereyi açtım ve onu salıverdim. Elimden uçup gitti.

Güvercinin ayağına dolanan teli dışarıya bırakan kişi sizce böyle bir sonucu tahmin edebilir miydi?  Elbette ki hayır.  Etse zaten bırakmazdı.  Ancak bu dünyayı paylaştığımız diğer canlı ve cansız varlıkları yapacağımız her hareketten olumlu ve çoğunlukla da olumsuz etkilediğimizi unutmamalıyız. Allah’ın, sadece bizi değil, onları da yarattığını ve her birinin dünyaya belli bir misyonla geldiğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Her gün izlediğimiz belgesellerdeki vahşi hayvanlar, biz insanoğlu kadar zararlı değiller. Çünkü onlar sadece açlığını gidermek için öldürürler. İnsan ise zevk için ve daha fazla çıkar için bırakın doğayı kedi türüne bile zarar verir.

Ne diyelim; Allah bu dünyanın sırrına erenlerden eylesin hepimizi .

Sağlıcakla…