Türkiye siyasetinde son günlerde yaşanan gelişmeler, CHP’nin iktidar hırsını ve bu uğurda nasıl bir strateji izlediğini gözler önüne seriyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yolsuzluk ve terör soruşturmaları devam ederken, CHP’nin bu süreci siyasi bir mağduriyet hikâyesine dönüştürme çabası da hız kesmeden devam ediyor.
Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk suçlamalarıyla hapse girmesi ve İstanbul’un stratejik verilerini satması, sadece hukuki değil, milli güvenlik açısından da büyük bir skandaldır. İBB yönetimi, “İstanbul Senin” uygulaması üzerinden milyonlarca vatandaşın kişisel bilgilerini ve şehrin kritik altyapı verilerini pazarlama şirketlerine ve yabancı fonlarla çalışan kuruluşlara satarak İstanbul’u büyük bir güvenlik açığıyla karşı karşıya bırakmıştır. Kamu kaynaklarının usulsüz kullanımı, belediye bütçesinin yandaşlara aktarılması ve plansız projelerle İstanbul’un geleceğinin tehlikeye atılması, CHP zihniyetinin yönetim anlayışını gözler önüne sermiştir. Şeffaflık vaatleriyle göreve gelen İmamoğlu’nun yönetimi, yolsuzluk, israf ve ihanetle anılacak bir döneme imza atmıştır. Bu süreç, CHP’li belediyeciliğin nasıl bir çöküşe sürüklendiğini ve milletin iradesiyle İstanbul’un yeniden güvenli ellere teslim edilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Bir yanda CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İmamoğlu’na sahip çıkıyor görüntüsü vererek gençleri kışkırtıyor, sokakları karıştırıyor ve aslında Ekrem İmamoğlu’na olan diyet borcunu ödüyor. Ancak bu, sadece bir borç ödeme meselesi değil; aynı zamanda kendi siyasi geleceğini garanti altına alma hamlesi. Eğer İmamoğlu’nu bu süreçten “kahraman” olarak çıkarabilirse, CHP tabanı üzerinde daha güçlü bir kontrol kuracak ve kendisini Cumhurbaşkanı adaylığına taşıyacak yolu açmış olacak. Burada asıl hedef, İmamoğlu’nu bir figür olarak parlatırken, CHP Genel Başkanlığı’nda yerini korumak ve partide tek adam olmak. Başarırsa, Erdoğan karşısında “kazanabilecek aday” olarak genel seçimlerde kendini ön plana çıkarmayı hedeflediği konuşuluyor.
CHP’nin iktidar olmak için tüm tuşlara bastığı da ortada. İstanbul’da ayyuka çıkan yolsuzluklar CHP’li seçmenler tarafından bile görmezden gelinirken, esas dertleri sadece “CHP’nin iktidara gelmesi.” Üstelik seçime üç yıl olmasına rağmen, Cumhurbaşkanlığı için tek adaylı bir ön seçim yaparak İmamoğlu’nu şimdiden aday gibi göstermeleri de bunun en net göstergesi. Kendi partilerinde bile demokrasiye yer vermeyen bir anlayışla hareket ediyorlar, sonra da ülkeye demokrasi vaat ediyorlar.
Bu iktidar hırsı öyle bir noktaya geldi ki, Özgür Özel yerli ve milli markalara boykot çağrısı yaparak ekonomiyi çökertmekle tehdit edecek kadar ileri gidebiliyor. Geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’la bir karesi olduğu veya provokatörlere kapısını açmadığı için markaları hedef tahtasına koyuyor. Ancak ne gariptir ki, Gazze’de katledilen binlerce masum insan için İsrail’e karşı tek bir boykot çağrısı yapmayan CHP, iş yerli markalara gelince bir anda “boykotçu” kesiliyor. Bu akıl tutulmasını anlamak gerçekten mümkün değil.
Son birkaç gün içinde yaşananlar, CHP’nin iktidara gelmesi durumunda Türkiye’yi nasıl bir hale getireceğini de açıkça göstergesi. CHP’nin kışkırttığı gençler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın annesine küfür ediyor, bariyer çekerlerse “yıkın geçin” talimatı verilen gençler polise saldırıyor, balta atıyor, asit döküyor. Yetmiyor, Türkiye’yi BBC aracılığıyla dünyaya şikâyet edip, İngiliz İşçi Partisi’nden destek alamadıkları için sitem ediyorlar. Hangi açıdan bakarsanız bakın, bu ülkeyi yönetmeye talip olan bir zihniyetin düştüğü acınası durumu gösteriyor.
Bütün bunlar yaşanırken, CHP’nin seçime üç yıl kala kopardığı yaygara da aslında büyük bir çelişkiyi ortaya koyuyor. Ekrem İmamoğlu’nun ön seçimle Cumhurbaşkanı adayı gibi gösterilmesi nasıl absürtse, şu an yapılan tüm bu kışkırtmaların zamanlaması da bir o kadar garip. CHP’nin derdi Türkiye’yi yönetmek değil; ülkeyi kaosa sürükleyerek, dış destekli bir süreçle iktidara gelmek. İşin ilginç yanı, bunun için içeride provokasyonları artırırken, dışarıdan da siyasi destek dileniyorlar.
Sonuç olarak, CHP’nin iktidar uğruna oynadığı bu tehlikeli oyun, aslında onların gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor. İstanbul’da yapılan yolsuzlukları örtbas etmek için başlattıkları bu algı operasyonu, CHP’nin Türkiye’ye vereceği zararın küçük bir fragmanı niteliğinde. Eğer bugünden bu kadar gözü kara hareket ediyorlarsa, iktidara geldiklerinde neler yapabileceklerini varın siz düşünün.
YORUMLAR