Çevrenizde çalışan, ticaret yapan, esnaf, memur velhasıl diğer insanlarla ilişkili kimle konuşsanız şikayetçi. İkiyüzlü, çıkarcı, yalancı, sözünde durmayan insanlardan gına geldiğini anlatıyorlar. Öyle ki; mutsuzluk hatta hastalık sebeplerinin bu davranışlar olduğunu söylüyorlar. Bu durumu çekilmez bulup şehri terk edenler bile var.
Birkaç gün önce rast geldiğim pazar esnafı tanıdığıma hal hatır sorayım dedim. Ayaküstü beş dakika süren konuşmada öyle şeyler anlattı ki neredeyse kendimden şüphe edecektim. Meğer neler varmış, insanlık ne hale gelmiş dedim. Borcunu ödemeyenler, aldığı malı günler sonra iade edenler, tezgahtaki meyveyi sıkıp, yaralayan sonra da almaktan vazgeçenler, 15 liraya aldığı bir kilo kabuklu cevizden 4 tane boş çıkınca iade etmeye getirenler…
“Bir söyle bin ah işit.” derler ya, işte öyle bir şey. Kimle konuşsanız insanlardan şikayetçi. Apartmanda yönetici, öğretmen, doktor, bankacı, memur, garson, işçi velhasıl kimle konuşsanız benzer durumları dinliyorsunuz. Peki! Bu kadar şikayetçi olduğumuz insanlar, kimler? Komşumuz, arkadaşımız, müşterimiz, hastamız, velimiz… Kısacası gün içinde karşılaştığımız kişiler. Yani hepimiz.
Biz gerçekten bu kadar kötü müyüz?
Toplum olarak ahlaki seviyemiz bu kadar altlarda mı?
Hiç sanmıyorum. Yüksek karakterli ve ahlaklı olmasak binlerce yıldır ayakta kalamaz, millet olamazdık. Ancak bir bozulmanın olduğu da aşikar. Tertemiz elimize gelen çocukların ve gençlerin yıllar ilerledikçe sistemin içinde nasıl dejenere olduğu konusu araştırılmalı. Bu durumun eğitim sisteminden tutun ekonomik, sosyal ve kültürel birçok boyutu var.
Benim bu konuda en çok önemsediğim ise EMPATİ. Empati; bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması anlamına gelir. Empatik düşünen toplumda ise iletişim becerileri de geliştiğinden bireyler birbirini daha iyi anlayacaktır. O zaman günlük, küçük çıkarlar değil gerçek önemli olacaktır. Böylece oluşan güven ortamında da çatışmalar azalacaktır. Birbirini daha iyi anlayan insanlar karşısındakilere daha saygılı davranacaktır.
Demem o ki; toplumsal olarak ahlak sorunumuzdan çok, birbirini anlamama sıkıntımız var. Tepeden tırnağa hepimizin empatik düşünce sistemini geliştirmemiz, birbirimize güvenmemiz ve saygılı davranmamız, mutlu bir toplum olmamız için şart. Okullarda, camilerde, işyerlerinde hatta halk eğitim merkezlerinde empati eğitimi verilerek halkımız eğitilmelidir diyorum. Siz ne dersiniz?
Sağlıcakla kalın.
Çevrenizde çalışan, ticaret yapan, esnaf, memur velhasıl diğer insanlarla ilişkili kimle konuşsanız şikayetçi. İkiyüzlü, çıkarcı, yalancı, sözünde durmayan insanlardan gına geldiğini anlatıyorlar. Öyle ki; mutsuzluk hatta hastalık sebeplerinin bu davranışlar olduğunu söylüyorlar. Bu durumu çekilmez bulup şehri terk edenler bile var.
Birkaç gün önce rast geldiğim pazar esnafı tanıdığıma hal hatır sorayım dedim. Ayaküstü beş dakika süren konuşmada öyle şeyler anlattı ki neredeyse kendimden şüphe edecektim. Meğer neler varmış, insanlık ne hale gelmiş dedim. Borcunu ödemeyenler, aldığı malı günler sonra iade edenler, tezgahtaki meyveyi sıkıp, yaralayan sonra da almaktan vazgeçenler, 15 liraya aldığı bir kilo kabuklu cevizden 4 tane boş çıkınca iade etmeye getirenler…
“Bir söyle bin ah işit.” derler ya, işte öyle bir şey. Kimle konuşsanız insanlardan şikayetçi. Apartmanda yönetici, öğretmen, doktor, bankacı, memur, garson, işçi velhasıl kimle konuşsanız benzer durumları dinliyorsunuz. Peki! Bu kadar şikayetçi olduğumuz insanlar, kimler? Komşumuz, arkadaşımız, müşterimiz, hastamız, velimiz… Kısacası gün içinde karşılaştığımız kişiler. Yani hepimiz.
Biz gerçekten bu kadar kötü müyüz?
Toplum olarak ahlaki seviyemiz bu kadar altlarda mı?
Hiç sanmıyorum. Yüksek karakterli ve ahlaklı olmasak binlerce yıldır ayakta kalamaz, millet olamazdık. Ancak bir bozulmanın olduğu da aşikar. Tertemiz elimize gelen çocukların ve gençlerin yıllar ilerledikçe sistemin içinde nasıl dejenere olduğu konusu araştırılmalı. Bu durumun eğitim sisteminden tutun ekonomik, sosyal ve kültürel birçok boyutu var.
Benim bu konuda en çok önemsediğim ise EMPATİ. Empati; bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlaması anlamına gelir. Empatik düşünen toplumda ise iletişim becerileri de geliştiğinden bireyler birbirini daha iyi anlayacaktır. O zaman günlük, küçük çıkarlar değil gerçek önemli olacaktır. Böylece oluşan güven ortamında da çatışmalar azalacaktır. Birbirini daha iyi anlayan insanlar karşısındakilere daha saygılı davranacaktır.
Demem o ki; toplumsal olarak ahlak sorunumuzdan çok, birbirini anlamama sıkıntımız var. Tepeden tırnağa hepimizin empatik düşünce sistemini geliştirmemiz, birbirimize güvenmemiz ve saygılı davranmamız, mutlu bir toplum olmamız için şart. Okullarda, camilerde, işyerlerinde hatta halk eğitim merkezlerinde empati eğitimi verilerek halkımız eğitilmelidir diyorum. Siz ne dersiniz?
Sağlıcakla kalın.
YORUMLAR