Aslında bugünkü yazımda planım geçtiğimiz Pazar günkü 23 Haziran öncesi yapılan yarı final maçıyla ilgiliydi. Ancak soruları kim kime verdi, itliğe basitlik de denebilir mi, moderatörlüğümü nasıl beğendiniz mi? gibi soruların cevabının yeterince verildiği inancındayım. Bizler bunları tartışırken 3 Temmuz 2013’de Mısır’da Siyonizmin kuklaları tarafından gerçekleştirilen  darbe ile görevden uzaklaştırılıp hücrede 6 yıldır parça parça öldürülen Mısır’ın seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin mahkeme salonunda şehit olduğu haberi yüreklere kor gibi düştü. Demokrasiye inanan, dil, din, ırk, mezhep ayrımı yapmayan herkesi derinden yaralayan bu acı haber bizleri tekrar dünyanın iki yüzlüğü ile yüzleştirdi.

Yakın tarihte Mısır’da gerçekleşen bir çok gelişme uzak tarihindeki Mısır’ın kaderini hiç değiştirmedi. Mısır’ın başından firavunlar hiç eksik olmadı. Son firavun Sisi ve Siyonist yandaşları, 2012 ‘de demokratik yollarla göreve gelen Mursi’yi  bir yıl sonra görevinden alaşağı ederek darbe gerçekleştirmiş, binlerce insanın ölümüne sebep olmuştu. Yıllardır hücrede tutulan Mursi, geçtiğimiz pazartesi günü mahkeme salonunda kendini savunurken şehit oldu. Mısır’ın uzak tarihi ibretle anlatıldığı gibi yakın tarihi de ibretlik oldu.

3 Temmuz 2013‘de Mısır’da darbe gerçekleştirilirken Türkiye’de üç beş ağacı bahane edip kalkışma çıkaranların verdiği zarar ziyan ve talana şahitlik ettik. Çok şükür devlet büyüklerimizin güçlü idaresi ve doğru hamleleri ile 157 milyar dolar zarara rağmen kalkışma engellenmiş, zarar ziyan kalkışmaya kalkışanların utancı olarak tarihe geçmiştir. Gezi vandalizminden sonra ülkemiz, bu ülkenin ekmeğinin yiyip, güçlenip, ihanet içinde olan FETÖ sapkınlarının 15 Temmuz darbe girişimiyle imtihan olmuş, bu zorlu imtihanın da ne yazık ki bilançosu 250 şehit ve 2196 gazimiz olmuştur.

 

Demokrasi ile seçtiği ülke yönetimine sahip çıkan milletimiz reisinden gelen talimatla bir an bile düşünmeden meydanlara akın etmiş ve darbenin seyrini değiştirmiştir. Milletimizin korkmayıp,  meydanlara inmesi canı pahasına ülkesine ve iradesine sahip çıkması, dönemin Genel Kurmay Başkanı Hulusi Akar’ın teslim olmayıp, darbecilerin istediği talimatları vermemesi, Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın talimatiyla emir astsubayı Ömer Halisdemir tarafından  ihanet içinde olan TSK Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Semih Terzi’nin öldürülmesi ve Terzi’nin komutasındaki darbeci subaylar tarafından ÖKK Karargahı’nın ve Türksat’ın darbeci hainler tarafından ele geçirilememesi, darbecilerin hava yolu desteğinin kırılması ve elbette Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydan çağrısı, halkın tanklara kafa tutması, ülkemizin kaderini bir gecede değiştirecek darbeyi engellemiş oldu.

Yapılmak istenen 27 Mayıs Darbesi’nin ardından 17 Eylül 1961 tarihinde asılarak idam edilen Adnan Menderes’in kaderini Recep Tayyip Erdoğan’a yaşatmaktı.

Mursi ve Erdoğan’ın ortak özelliği Amerika ve İsrail tarafından istenmemesi. Üstelik Türkiye’nin savaştığı cephe sayısı çok daha fazla. Ne FETÖ’sü bitti, ne PKK’sı, ne YPG’si ne DHKPC’si.

17 yıldır verilen mücadelenin yerle yeksan olmaması için, bir daha bu ülkede demokrasi katli yapılamaması için ders vereyim derken ders alacak duruma düşmeyelim…