Bazı insanların zor hayatı vardır. Her ne kadar gözümüze insanların hayatı güzel görünse de içinde yaşadıkları duyguları, geçmişlerini asla bilemeyiz. Neydi ne olmuş deriz öğrendikten sonra.. 8 Kasım Yeşilçam’ın kötü adamı olarak tanıdığımız Erol Taş’ın ölüm yıldönümü.
Erzurum’da doğan Erol Taş, henüz daha iki yaşındayken babasının ölmesiyle beraber ailesiyle İstanbul’a taşınırlar. Başta baba olmadığı için küçük yaşlarda okulu bırakıp, hammallık ve tezgahtarlık yapmak zorunda kalır. Aynı zamanda boksördür de kendisi. 1947 yılında Türkiye ve İstanbul ikinciliği kazanır.
Bir zaman sonra fabrikanın birinde çalışmaya başlar. İşten kaytarıp film setine gidip çekimleri izler. Bu olayın onun için yeni bir kapı açacağından habersiz… Kavga sahnelerinin ve kötü adam rollerinin aranan oyuncusu olması çok uzun sürmez.
Hayattaki aksilikler Taş’ı yalnız bırakmaz. Eşini kanserden kaybettikten sonra çocuklarıyla başbaşa kalır. 3 tane çocuğuna hem annelik hem de babalık yapar. Her ne kadar sorunu varsa kafasının içinde bunları hiç bir zaman çocuklarına yansıtmaz. Onların yanında her zaman mutlu görünmeye çalışır.
Çocuklarının her ihtiyacına koşturur. Banyosundan yemeğine kadar bazı işler gecikse de eninde sonunda hepsini başarır. Film hayatından ayrıldıktan sonra Erol Taş’ı arayıp bulacakları terk yer Erol Taş Kahvesi’dir. Ölene kadar o kahveyi işletir ve 1998’de geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayata gözlerini yumar…
Hani başında da dedim ya bazı insanların zor hayatı vardır diye. Şöyle de bir gerçek var ki; ünlülerin dünyasını bize yansıtıldığı şekilde görmemeliyiz. Bir çok filmin kötü adamı olan Erol Taş’ın bu sert görünüşlü adamın pamuk gibi bir kalbi vardı aslında…
Bilen bilir.. Yıllarca emek verdiği Yeşilçam’dan ona arta kalan topal bir bacak ve yalnız bir ölümdü…
Bazı insanların zor hayatı vardır. Her ne kadar gözümüze insanların hayatı güzel görünse de içinde yaşadıkları duyguları, geçmişlerini asla bilemeyiz. Neydi ne olmuş deriz öğrendikten sonra.. 8 Kasım Yeşilçam’ın kötü adamı olarak tanıdığımız Erol Taş’ın ölüm yıldönümü.
Erzurum’da doğan Erol Taş, henüz daha iki yaşındayken babasının ölmesiyle beraber ailesiyle İstanbul’a taşınırlar. Başta baba olmadığı için küçük yaşlarda okulu bırakıp, hammallık ve tezgahtarlık yapmak zorunda kalır. Aynı zamanda boksördür de kendisi. 1947 yılında Türkiye ve İstanbul ikinciliği kazanır.
Bir zaman sonra fabrikanın birinde çalışmaya başlar. İşten kaytarıp film setine gidip çekimleri izler. Bu olayın onun için yeni bir kapı açacağından habersiz… Kavga sahnelerinin ve kötü adam rollerinin aranan oyuncusu olması çok uzun sürmez.
Hayattaki aksilikler Taş’ı yalnız bırakmaz. Eşini kanserden kaybettikten sonra çocuklarıyla başbaşa kalır. 3 tane çocuğuna hem annelik hem de babalık yapar. Her ne kadar sorunu varsa kafasının içinde bunları hiç bir zaman çocuklarına yansıtmaz. Onların yanında her zaman mutlu görünmeye çalışır.
Çocuklarının her ihtiyacına koşturur. Banyosundan yemeğine kadar bazı işler gecikse de eninde sonunda hepsini başarır. Film hayatından ayrıldıktan sonra Erol Taş’ı arayıp bulacakları terk yer Erol Taş Kahvesi’dir. Ölene kadar o kahveyi işletir ve 1998’de geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayata gözlerini yumar…
Hani başında da dedim ya bazı insanların zor hayatı vardır diye. Şöyle de bir gerçek var ki; ünlülerin dünyasını bize yansıtıldığı şekilde görmemeliyiz. Bir çok filmin kötü adamı olan Erol Taş’ın bu sert görünüşlü adamın pamuk gibi bir kalbi vardı aslında…
Bilen bilir.. Yıllarca emek verdiği Yeşilçam’dan ona arta kalan topal bir bacak ve yalnız bir ölümdü…
YORUMLAR