İnsanların herşeye, herkese karşı bir görüşü var. Kimse demiyor ki ben bu konu hakkında bir şey bilmiyorum en iyisi susayım. Hadi onu da geçtim kimse yine demiyor ki herkesin kendi hayatı ben karışmayayım.
Gün gelir hayatının dönüm noktası olan bir olaya karar vermeye kalkarsın. Biri çıkar der ki başabilecek misin? Daha da kabası sen yapamazsın!!! Bir maceraya atılmak istersin. İnsanlar ya seni kaçırırlarsa bile der. Tamam kimsenin kötü niyeti yok belki ama bu bir nevi de bu senin önüne taş koymak değil mi?
Herkes fikrini söyledikten sonra diyoruz ya hani kim ne dediyse dedi ben yoluma devam edeceğim diye.. İşte o kafamıza takmadık dediğimiz insanların sesi çınlamaya başlıyor kulağımızda. Zaten bilmediğin bir yolculuğa çıkıyorsun. Bir de söylenilenler beyninde dönmeye başlayınca iyice endişeleniyor insan. O zaman da kalpten gelen bir ses diyor ki bizlere, herşeye rağmen değeceğine inan. Zaten iki seçenek yok mu? Bu yol ya size iyi gelip sizi değiştirecek ya da beklediğiniz gibi değil de o insanların size anlattığı gibi bir macera olacak. Olsun yine de neden yapmadım demekten iyidir.
Benim anlatmak istediğim şu ki, aldığınız karar içinizde kalacağına, tıkayın kulaklarınızı sonunda ne olursa olsun hayallerinizi gerçekleştirin. Önemli olan kişinin kendi mutluluğudur. Bu da gösterir ki o kişi kimseyi dinlemeyip kendi bildiğini yapıyorsa kendine duyduğu saygı, güven sonsuzdur. En önemlisi de kendine fazlasıyla değer veriyordur.
Herkesin senin hakkında bir fikri var. Tanımları, sıfatları, sözcükleri… Sen nasıl birisin, ne istiyorsun, neleri seversin, hayallerin nerede başlıyor nerede bitiyor? İnsanlar seni tanımlamaya başladığında kulağından gitmeyen o söylenenler misin gerçekten yoksa başka biri mi? İnsanlar seni senlikten çıkarır. Kendilerine göre biri olmanı isterler. Oysa her insanın aynı kişiliklere sahip olmadığını kim bilmiyor?
Sen birinin aşkısın. Annenin, kızının, babanın… Senin kişilik özelliklerinde başarı, sönüklük, kıskançlık, güzel, çalışkan, acımasız, sinsi… Ne varsa var önemi yok. Kötü huylarını düzeltmek de insanın tamamen kendi iradesi.
Başkalarının senin hakkında söylediğini kendi gerçeğin sanabilirsin. Başkalarının hayallerini kendi hayalin sandığın gibi. Gerçekte kim, ne olduğunu anlamak için tek bir seçenek var. Eğer bir gün seçim yapmak zorunda kalırsan, seçimin sana kim olduğunu gösterir.
Bu yüzdendir ki, tıka kulaklarını insanlara. Keşke demek yerine iyi ki de. Kendi kişiliğine de her zaman kendin belirle. Nasihat vermek çok ayrı bir şeydir. Güzellikle anlatırsın derdini. Yalnız her şey için, herkes için bir fikrin varsa bu karışmaktan (başkasının hayatına burnunu sokmaktan) başka bir şey değildir.
İnsanların herşeye, herkese karşı bir görüşü var. Kimse demiyor ki ben bu konu hakkında bir şey bilmiyorum en iyisi susayım. Hadi onu da geçtim kimse yine demiyor ki herkesin kendi hayatı ben karışmayayım.
Gün gelir hayatının dönüm noktası olan bir olaya karar vermeye kalkarsın. Biri çıkar der ki başabilecek misin? Daha da kabası sen yapamazsın!!! Bir maceraya atılmak istersin. İnsanlar ya seni kaçırırlarsa bile der. Tamam kimsenin kötü niyeti yok belki ama bu bir nevi de bu senin önüne taş koymak değil mi?
Herkes fikrini söyledikten sonra diyoruz ya hani kim ne dediyse dedi ben yoluma devam edeceğim diye.. İşte o kafamıza takmadık dediğimiz insanların sesi çınlamaya başlıyor kulağımızda. Zaten bilmediğin bir yolculuğa çıkıyorsun. Bir de söylenilenler beyninde dönmeye başlayınca iyice endişeleniyor insan. O zaman da kalpten gelen bir ses diyor ki bizlere, herşeye rağmen değeceğine inan. Zaten iki seçenek yok mu? Bu yol ya size iyi gelip sizi değiştirecek ya da beklediğiniz gibi değil de o insanların size anlattığı gibi bir macera olacak. Olsun yine de neden yapmadım demekten iyidir.
Benim anlatmak istediğim şu ki, aldığınız karar içinizde kalacağına, tıkayın kulaklarınızı sonunda ne olursa olsun hayallerinizi gerçekleştirin. Önemli olan kişinin kendi mutluluğudur. Bu da gösterir ki o kişi kimseyi dinlemeyip kendi bildiğini yapıyorsa kendine duyduğu saygı, güven sonsuzdur. En önemlisi de kendine fazlasıyla değer veriyordur.
Herkesin senin hakkında bir fikri var. Tanımları, sıfatları, sözcükleri… Sen nasıl birisin, ne istiyorsun, neleri seversin, hayallerin nerede başlıyor nerede bitiyor? İnsanlar seni tanımlamaya başladığında kulağından gitmeyen o söylenenler misin gerçekten yoksa başka biri mi? İnsanlar seni senlikten çıkarır. Kendilerine göre biri olmanı isterler. Oysa her insanın aynı kişiliklere sahip olmadığını kim bilmiyor?
Sen birinin aşkısın. Annenin, kızının, babanın… Senin kişilik özelliklerinde başarı, sönüklük, kıskançlık, güzel, çalışkan, acımasız, sinsi… Ne varsa var önemi yok. Kötü huylarını düzeltmek de insanın tamamen kendi iradesi.
Başkalarının senin hakkında söylediğini kendi gerçeğin sanabilirsin. Başkalarının hayallerini kendi hayalin sandığın gibi. Gerçekte kim, ne olduğunu anlamak için tek bir seçenek var. Eğer bir gün seçim yapmak zorunda kalırsan, seçimin sana kim olduğunu gösterir.
Bu yüzdendir ki, tıka kulaklarını insanlara. Keşke demek yerine iyi ki de. Kendi kişiliğine de her zaman kendin belirle. Nasihat vermek çok ayrı bir şeydir. Güzellikle anlatırsın derdini. Yalnız her şey için, herkes için bir fikrin varsa bu karışmaktan (başkasının hayatına burnunu sokmaktan) başka bir şey değildir.
YORUMLAR