Tevhit inancımızın temel direklerinden biri, yüce Allah’ı ilah, rab ve ma’bud olarak tek ve eşsiz kabul etmek, bu inanca ihlas ve samimiyetle bağlanmaktır. İhlâs ve Samimiyet; Kulun bütün duygu, düşünce ve davranışlarında yüce Allah’ın rızasını ön planda tutmasıdır. Bu itibarla başta ibadetler olmak üzere bütün hayırlı amellerin, Allah rızası kast olunarak yapılması gerekir. Bu da, ihlâs ile mümkündür. Beden için ruh ne ise, ameller için de ihlâs odur. İhlasız amel, özden mahrum kuru bir emektir. İhlâs, Kur’an’da peygamberlerin başlıca nitelikleri arasında sayılmış ve ayetlerde ihlaslı kimselerden övgüyle söz edilmiştir.

Sözlükte, saf, katışıksız, arı ve duru olmak gibi anlamları öne çıkan “ihlâs” kavramı bazı ayetlerde, “muhlisîne lehü’d-dîn” yani “dini yalnızca Allah’a has kılmak”  şeklinde ifade edilmiş (A’râf, 7/29 ) ve bununla inancın, kulluğun ve itaatin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a özgü kılınması gerektiği vurgulanmıştır. Bu anlamıyla ihlâs, inançta samimi olmak, yani kullukta Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamaktır.

Namazların her rekatında okuduğumuz, “Yalnızca sana ibadet eder, yalnızca senden yardım dileriz.” (Fâtiha, 1/5 ) ayeti de sadece Allah’a kulluk edilmesi gerektiğini beyan etmektedir. Onun için Cenâb-ı Hak Resul’üne, “Sen dini yalnız Allah’a has kılarak O’na kulluk et.” (Zümer, 39/2 ) diyerek, kendi ulûhiyetini ve dininde hiçbir ortaklığa yer olmadığını açıkça belirtmiştir.

İhlâsın zıddı “riya” dır. Riya, bir işi Allah rızası için değil gösteriş için yapmaktır. Resûl-i Ekrem de ibadeti Allah’tan başkası için yapmanın şirk olduğunu ifade etmiştir. Allah’a kullukta O’nun rızasının yanına başka amaçlar eklemek bir nevi şirk görüntüsü verdiği için ihlâsın zıddı olan riya ’ya “gizli şirk” te denilmiştir.

Din, özü itibariyle ihlâs ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez. Kutlu Nebî (sav) dinin samimiyetten ibaret olduğunu,“Din, samimiyettir.” sözüyle ifade etmiş, “Kime karşı?” diye sorulduğunda ise samimiyetin, “Allah’a, Kitabı’na, Resul’üne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara” gösterilmesi gerektiğini belirtmiştir. (  Müslim, Îmân, 95. )

İnsanların Allah katındaki kıymeti, dış görünüşlerine ve mal varlıklarına göre değil niyetlerinin samimiyetine ve işledikleri amellere göredir. Bu konuda Allah Resulü şöyle buyurmaktadır:“Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34 )

Niyetin samimiyeti ihlaslı amelle, kalbin temizliği de dışa yansıyan samimi tutum ve davranışlarla belli olur. Amelin onaylamadığı bir kalp temizliği ve iyi niyet iddiası samimiyetten ve inandırıcılıktan uzaktır. İslâm, iyi niyet ve samimi tutuma verdiği önemden dolayı, niyet etmesine rağmen mazereti sebebiyle yerine getiremediği amelin sevabından bile kişiyi mahrum bırakmamıştır.

 

İhlâs ve samimiyet, sadece ibadetlerimizde değil, insanlarla olan ilişkilerimizde de son derece önemlidir. Müminin en önemli vasfı olan güvenilirlik ancak içten ve samimi davranışlarla sağlanabilir. Aile ve akraba ortamında, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerinde, iş ve ticaret hayatında, kısacası hayatımızın her alanında, insanlara karşı samimi davranmak en büyük ahlâkî erdemlerdendir. Bu erdemi kazanmanın en kısa yolu da her işimizde Allah rızasını ön planda tutmak ve O’nun her an bizi görüp gözettiğini aklımızdan çıkarmamaktır. İnsanları değerlendirmemizde ve eşyaya bakışımızda bu yaklaşım esas olursa, dünyevî çıkar ve hırsların körüklediği birçok olumsuzluk kolayca bertaraf edilebilir.

İhlâs ve samimiyete gölge düşüren en büyük illet, riya ve gösteriş olduğu için özellikle nafile ibadetlerin gizli yapılması tavsiye edilmiş, bu sayede kimsenin olmadığı yerde Allah ile samimi bir bağ kurulması ve takdirin sadece O’ndan beklenmesi hedeflenmiştir. Hz. Peygamber,  bu duyarlılığı gösterip nafile ibadetlerini gizli yapan kimsenin daha sonra yaptığı ibadet öğrenilse bile hem amelini gizlediği için gizlilik sevabı, hem de işlediği amelin kendi sevabını kazanacağını bildirmiştir. Aynı şekilde verdiği sadakayı kimse bilmesin diye gizli veren, geceleyin gizlice kalkıp Allah’a yalvaran kimselerin Allah’ın sevgisine mazhar olacaklarını ifade etmiştir.

İbadetlerin az veya çok olması değil, ihlâsla yapılmış olması önemlidir. Onun için Hz. Ali, “Amelin az olup olmamasını değil, makbul olmasını önemseyin.” uyarısında bulunmuştur. Zira amelin kabulü, büyük ölçüde ihlâsla yapılmış olmasına bağlıdır. Hz. Peygamber’in Yemen’e gönderdiği genç sahabesi Muâz b. Cebel, kendisine tavsiyede bulunmasını isteyince Allah’ın Elçisi, “İnancında samimi (ihlaslı) ol. O zaman sana az amel de yeter.” buyurarak ihlâs ve samimiyetin önemine dikkat çekmiştir.

Fahri SAĞLIK

Karesi Müftüsü