Şöyle bir bakıyorum etrafıma… Maalesef ki her insan aynı hayat şartını paylaşmıyor. Kimi her gün karnını duyururken, kimi ise her gün aç yatıyor. Evet dünya çok adaletsiz. Ama aslında bakarsak tüm insanların ortak yönleri de mevcut..
Herkes aynı hayatı yaşamasa da aynı geleneği paylaşıyor. Aynı gökyüzü, aynı çevre (doğa), hatta ve hatta aynı teknoloji… Peki tüm bunları neden fark edemiyoruz? Her insan aynı topraktan geldiğine göre birbirimizi ayırt etme çabamız neden? Çünkü biz insanlar düşünmeyi, anlamayı, bir şeyler anlatmayı çoktan bıraktık! Üzülerek söylüyorum ki yönetmek yerine yönetilmeyi kendimiz seçtik…
Öyle bir hal aldık ki, sanırsın deney için kullanılan, üstünde oynanan canlılar haline geldik. Kendi kafamızın içinde düşüncemiz, fikrimiz yokmuş gibi, başkalarının bizi yönlendirmesine odaklandık. Aslında durum çok basit. Herkesin kafasını kurcalayan tek bir cümle var. “Ben bunu böyle yaparsam, ELALEM NE DER?” Bu millet ne zaman şu cümleyi kafasından silerse, işte o zaman gerçek hayatını yaşamış olacak.
Çünkü kimseyi takmadan yaşarsak, hayallerimize ulaşmamız daha kolay olur. Hani derler ya; “Bir şeyi yapmaya karar verdiğinde yapmadım diye pişman olma. Yap öyle pişman ol. Yeter ki içinde kalmasın!”
Yaptıklarımızın kendi tercihimiz olduğuna emin miyiz? Biraz da hayatta ilerleyen teknoloji mi bize bu hale getiriyor diye düşünmeye başladım. Şuan ki duruma bakıyorum da hayatı sosyal ağlar yönetmeye başladı. Arkadaşımızla, ailemizle iki muhabbet edemez hale geldik. Sabahtan akşama kadar çalışıyorsun, eve gidip sevdiklerinle iki muhabbet etmek istiyorsun. Bir de bakmışsın ki herkes bir köşeye çekilmiş elinde telefon seni takan yok!
Şimdiki gençlik resmen bir kalıp üzerine kurulmuş. Hepsi aynı fabrikadan çıkmış gibi. Herkesteki tavır, düşünce, duruş bile neredeyse aynı. İnsanlar hayal kurmayı bırakmış, var olan hayallerin üzerine çöreklenmeye başladılar. Kimsenin kendi fikri yok zaten.
Soruyorum sizlere nereye kadar böyle devam edecek? Nereye gidiyor bu neslin sonu? Değinilecek onca konu var ki aslında… Tüm bu yaşananlar yüzünden insanlar duyarsız olup çıkıyor. Komşumuz aç iken tok yatmak, biz evde sıcacık otururken bu soğuk havada dışarıda yaşayan canlıları unutmak bizim harcımız değil!!!
Eskisi gibi olabilmek için herkesin kendi düşüncesi, fikri olması gerek. Düşünmek farklı olmaktır. Düşünün; başkalarının kölesi olmaktansa kendi cevherinizi keşfetmek için düşünmek önemlidir.
Şunu da aklınızdan çıkarmayın ki; sadece kendini düşünmek bencillikten başka bir şey değildir.
Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başkasını görmez… (Mevlana)
Şöyle bir bakıyorum etrafıma… Maalesef ki her insan aynı hayat şartını paylaşmıyor. Kimi her gün karnını duyururken, kimi ise her gün aç yatıyor. Evet dünya çok adaletsiz. Ama aslında bakarsak tüm insanların ortak yönleri de mevcut..
Herkes aynı hayatı yaşamasa da aynı geleneği paylaşıyor. Aynı gökyüzü, aynı çevre (doğa), hatta ve hatta aynı teknoloji… Peki tüm bunları neden fark edemiyoruz? Her insan aynı topraktan geldiğine göre birbirimizi ayırt etme çabamız neden? Çünkü biz insanlar düşünmeyi, anlamayı, bir şeyler anlatmayı çoktan bıraktık! Üzülerek söylüyorum ki yönetmek yerine yönetilmeyi kendimiz seçtik…
Öyle bir hal aldık ki, sanırsın deney için kullanılan, üstünde oynanan canlılar haline geldik. Kendi kafamızın içinde düşüncemiz, fikrimiz yokmuş gibi, başkalarının bizi yönlendirmesine odaklandık. Aslında durum çok basit. Herkesin kafasını kurcalayan tek bir cümle var. “Ben bunu böyle yaparsam, ELALEM NE DER?” Bu millet ne zaman şu cümleyi kafasından silerse, işte o zaman gerçek hayatını yaşamış olacak.
Çünkü kimseyi takmadan yaşarsak, hayallerimize ulaşmamız daha kolay olur. Hani derler ya; “Bir şeyi yapmaya karar verdiğinde yapmadım diye pişman olma. Yap öyle pişman ol. Yeter ki içinde kalmasın!”
Yaptıklarımızın kendi tercihimiz olduğuna emin miyiz? Biraz da hayatta ilerleyen teknoloji mi bize bu hale getiriyor diye düşünmeye başladım. Şuan ki duruma bakıyorum da hayatı sosyal ağlar yönetmeye başladı. Arkadaşımızla, ailemizle iki muhabbet edemez hale geldik. Sabahtan akşama kadar çalışıyorsun, eve gidip sevdiklerinle iki muhabbet etmek istiyorsun. Bir de bakmışsın ki herkes bir köşeye çekilmiş elinde telefon seni takan yok!
Şimdiki gençlik resmen bir kalıp üzerine kurulmuş. Hepsi aynı fabrikadan çıkmış gibi. Herkesteki tavır, düşünce, duruş bile neredeyse aynı. İnsanlar hayal kurmayı bırakmış, var olan hayallerin üzerine çöreklenmeye başladılar. Kimsenin kendi fikri yok zaten.
Soruyorum sizlere nereye kadar böyle devam edecek? Nereye gidiyor bu neslin sonu? Değinilecek onca konu var ki aslında… Tüm bu yaşananlar yüzünden insanlar duyarsız olup çıkıyor. Komşumuz aç iken tok yatmak, biz evde sıcacık otururken bu soğuk havada dışarıda yaşayan canlıları unutmak bizim harcımız değil!!!
Eskisi gibi olabilmek için herkesin kendi düşüncesi, fikri olması gerek. Düşünmek farklı olmaktır. Düşünün; başkalarının kölesi olmaktansa kendi cevherinizi keşfetmek için düşünmek önemlidir.
Şunu da aklınızdan çıkarmayın ki; sadece kendini düşünmek bencillikten başka bir şey değildir.
Bencillik, gözüne takılmış ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden başkasını görmez… (Mevlana)
YORUMLAR