Son günlerde ünlü bir otomobil firmasının yatırım için yer baktığı ve adaylardan birinin de Balıkesir olduğu haberleri basında ve sosyal medyada yazılıp, paylaşılıyor. Bu büyüklükte bir yatırım ilimizin marka şehir olması için elbette ki önemli. Dolayısıyla şehrin yöneticileri ve önde gelenleri konu ile ilgili açıklama ve girişimlerde bulunuyorlar. Söz konusu firma yatırımı nereye yapar bilmiyorum. İnşallah Balıkesir tercih edilir diye temenni ediyorum.
Balıkesir konum olarak birçok avantajlara sahip. İki denize kıyısı olan, tarım ve hayvancılığın geliştiği, karayolu, demiryolu, havayolu ve deniz yoluyla çevre illere ulaşılabilen, Bursa İstanbul, İzmir gibi gelişmiş illere komşu bir il. Yeterli insan kaynağı, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri olan, gelişmeye müsait bir kent.
Bu yatırım tek başına yeterlimidir. Elbette değil. Olur ya da olmaz. Her iki durumda da bizim il olarak yapmamız gerekenler var. Bugüne kadar yeterli yatırım alınamamasının nedenleri iyi tespit edilmelidir. Konu ile ilgili şehrin zenginleri ve siyasetçilerini suçlayan birçok şehir efsanesi halk arasında konuşulup duruyor yıllardır. Nedir, ne değildir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, oda saydığımız bütün avantajlarına rağmen 1. Organize Sanayi Bölgemizin bile dolmadığı. Örneğin Bursa’da 18 Organize Sanayi Bölgesi var.
Demek ki bizden kaynaklanan sebepleri yok sayamayız. Benim durumdan anladığım şu: Biz Balıkesirliler günlük kısır çekişmelerin içinde kaybolup gidiyoruz. Şehrimiz söz konusu olduğunda birleşemiyoruz. Şehrin dinamiklerini, potansiyelini harekete geçiremiyoruz. Bizim için günlük çıkar gelecekte elde edilecek ve herkesin faydalanacağı gelirden daha önemli.
Konu ile ilgili en taze örneği spordan vereyim. Son yıllarda futbolda ve basketbolda en üst lige çıkan iki takımımız kısır çekişmelere kurban edilerek ne hale geldi herkes biliyor. Artık bu kafayı değiştirmeliyiz. Birbirimizin önünü kesen değil, ilerleyeni destekleyen, düşenin elinden tutan, güven üzerine kurulan bir toplum yapısına evrilmemiz lazım.
Marka şehir olmayı istiyorsak markalar yaratmalıyız. Ülke çapında hatta yurtdışında tanınan ürünlerimizi daha geniş kitlelere pazarlamamızın yolu bu. Şehrimizi yöneten büyüklerimiz ön ayak olup potansiyeli olan ürünleri tespit ederler ve yardımcı olurlarsa başarılabilir.
Örneğin; kolonya şehri olarak biliniriz ancak Balıkesir’e ait güçlü bir markamız var mı? Et ve süt üretiminin zirve yaptığı bir il olmamıza rağmen aranan, tanınan bir ürün var mı? İsmiyle istenen bir sucuk, salam, sosis, peynir, ayran, … var mı? En basiti su. Bilinen ve tercih edilen bir su markamız var mı?
Daha birçok örnek sayabiliriz. Biz bunları neden başaramadık. Yatırımcı mı yok? Kaynak mı yok? Un, şeker, yağ varda helva yapacak usta mı yok?
Son günlerde ünlü bir otomobil firmasının yatırım için yer baktığı ve adaylardan birinin de Balıkesir olduğu haberleri basında ve sosyal medyada yazılıp, paylaşılıyor. Bu büyüklükte bir yatırım ilimizin marka şehir olması için elbette ki önemli. Dolayısıyla şehrin yöneticileri ve önde gelenleri konu ile ilgili açıklama ve girişimlerde bulunuyorlar. Söz konusu firma yatırımı nereye yapar bilmiyorum. İnşallah Balıkesir tercih edilir diye temenni ediyorum.
Balıkesir konum olarak birçok avantajlara sahip. İki denize kıyısı olan, tarım ve hayvancılığın geliştiği, karayolu, demiryolu, havayolu ve deniz yoluyla çevre illere ulaşılabilen, Bursa İstanbul, İzmir gibi gelişmiş illere komşu bir il. Yeterli insan kaynağı, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri olan, gelişmeye müsait bir kent.
Bu yatırım tek başına yeterlimidir. Elbette değil. Olur ya da olmaz. Her iki durumda da bizim il olarak yapmamız gerekenler var. Bugüne kadar yeterli yatırım alınamamasının nedenleri iyi tespit edilmelidir. Konu ile ilgili şehrin zenginleri ve siyasetçilerini suçlayan birçok şehir efsanesi halk arasında konuşulup duruyor yıllardır. Nedir, ne değildir bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var, oda saydığımız bütün avantajlarına rağmen 1. Organize Sanayi Bölgemizin bile dolmadığı. Örneğin Bursa’da 18 Organize Sanayi Bölgesi var.
Demek ki bizden kaynaklanan sebepleri yok sayamayız. Benim durumdan anladığım şu: Biz Balıkesirliler günlük kısır çekişmelerin içinde kaybolup gidiyoruz. Şehrimiz söz konusu olduğunda birleşemiyoruz. Şehrin dinamiklerini, potansiyelini harekete geçiremiyoruz. Bizim için günlük çıkar gelecekte elde edilecek ve herkesin faydalanacağı gelirden daha önemli.
Konu ile ilgili en taze örneği spordan vereyim. Son yıllarda futbolda ve basketbolda en üst lige çıkan iki takımımız kısır çekişmelere kurban edilerek ne hale geldi herkes biliyor. Artık bu kafayı değiştirmeliyiz. Birbirimizin önünü kesen değil, ilerleyeni destekleyen, düşenin elinden tutan, güven üzerine kurulan bir toplum yapısına evrilmemiz lazım.
Marka şehir olmayı istiyorsak markalar yaratmalıyız. Ülke çapında hatta yurtdışında tanınan ürünlerimizi daha geniş kitlelere pazarlamamızın yolu bu. Şehrimizi yöneten büyüklerimiz ön ayak olup potansiyeli olan ürünleri tespit ederler ve yardımcı olurlarsa başarılabilir.
Örneğin; kolonya şehri olarak biliniriz ancak Balıkesir’e ait güçlü bir markamız var mı? Et ve süt üretiminin zirve yaptığı bir il olmamıza rağmen aranan, tanınan bir ürün var mı? İsmiyle istenen bir sucuk, salam, sosis, peynir, ayran, … var mı? En basiti su. Bilinen ve tercih edilen bir su markamız var mı?
Daha birçok örnek sayabiliriz. Biz bunları neden başaramadık. Yatırımcı mı yok? Kaynak mı yok? Un, şeker, yağ varda helva yapacak usta mı yok?
YORUMLAR