İlk başlarda “doğa hassasiyeti” algısıyla öne çıkan olaylar, birkaç gün içinde bambaşka bir yöne çevrilir.  Biz bu senaryoyu Mayıs 2013’de de gördük.

Taksim’deki Gezi Parkı’nın 3 metrelik kısmının Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında yıkılmasını ve 5 ağacın da taşınmak üzere yerinden sökülmesini bahane edilerek, Taksim Dayanışma grubu tarafından gezi parkına kurulan çadırlarla eylem başlatılmış, 40-50 kişilik grup parkta sabahlamıştı.

Sabahın erken saatlerinde, Gezi Parkı’ndaki eylemci çadırlarının yakılmasıyla başlayan olaylar haftalarca sürmüş, çadırların yakılmasıyla ilgili gerçek daha sonra ortaya çıkmıştı. Çadırların yakılmasında paralel çetenin parmağı deşifre edilmişti.
Daha sonraları “polis şiddeti” fotoğrafları verilebilmesi için tertip sergilenmiş bir grup paralel polis tarafından eylemcilere biber gazı sıkma sahneleri sergilenmişti.

Kısa zamanda Türkiye’nin farklı şehirlerine olaylar taşınmış, ancak bir süre sonra asıl meselenin Hükümetin İstifası’na yönelik girişimler olduğu gün yüzüne çıkmıştı.

Yani Gezi Parkı bahanesiyle yapılan eylemler bir darbe girişimiydi.

Oyuncu Mehmet Ali Alabora’nın Gezi olayları esnasında attığı “hala anlamadınız mı, mesele sadece ağaç değil” twiti gerçek niyeti alenen ortaya koyuyordu.

Tabi bu eylemler masumane birkaç pankartla gerçekleşmiyordu. Gezi parkı eylemlerinde bankalar, mağazalar, esnaf dükkanları yağmalanmış, esnaf haftalarca kepenk kapatmak zorunda kalmıştı. Belediye otobüsleri, duraklar yakılmış, polis araçları, ambulanslar saldırıya uğramış ve gezinin devlete maliyeti 1,4 milyar dolar olmuştu. Üstelik gezi parkı sapkınlığının başladığı tarih Türkiye’nin İMF’ye olan borcunun sıfırlandığı tarihe denk geliyordu.

Son dönemde de gezi parkı hareketi ile benzerlik gösteren Kaz Dağları’nda sergilenen senaryo doğa hassasiyeti gibi gösterilmeye çalışılsa da kesimi 3 yıl süren ağaçlara tepkinin bu kadar geç yapılması samimiyetsizliği ispatlıyor. O gün arama yapılması için imza atıp, bugün karşı çıkan zihniyetin içinde olduğu cenahın iki yüzlü politikalarına alet olan samimi yurdum insanına sesleniyorum. Onların derdi ağaç değil.

 

Hükümetle güç kavgası yapan cenahların maşası olmayın. Bakın dertleri ağaç olsaydı o bölge de 3 yıl önce kesimi başlandığında sesleri çıkar tıraşlanma sürecinin bitmesini beklemezlerdi. Ayrıca kesilen 13 bin ağaç sayısı 195 bin gösterilmezdi. Şimdiden yerine farklı noktalarda dikilen 14 bin ağacın ve sözleşme gereği tüm madenin çıkarıldıktan sonra tüm alanın ağaçlandırılacağı mevzu bahis edilmiyorsa burada doğa hassasiyeti değil, bir art niyet olduğunu aklı selim her vatandaş zamanla bulabilir.

Türkiye altın ithalatına 8,5 milyar dolar ödüyor. Altın rezervini elinde bulunduran bir ülkenin kaynaklarını kullanmasına karşı çıkmak Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirmeye çalışmak, siyonür olmayan yerde varmış gibi gösterip hem tarımı hem turizmi zarara uğratmak vatan hainliğinden başka bir şey değildir. Ha bu arada Kaz Dağlarının dahi yerini bilmeyen coğrafyası kıt gruplara da alet olmayın. Böyleleri gün gelir kıblenizi de değiştirmeye kalkar. Allah korusun. Benden söylemesi…