Yaşamak, hürriyet, emniyet her ferdin hakkıdır. Hiç kimse kölelik altında bulundurulamaz, dili, dini, ırkı, düşüncesiyle işkenceye maruz bırakılamaz. Bir birey olmanın en temel haklarıydı bunlar.

Müslüman coğrafyalarında çatışma, savaş, katliam, göç, açlık, sefalet ve çeşit çeşit zulüm hüküm sürüyor. Doğu Türkistan, Yemen, Arakan, Gazze, Suriye, Irak, Çeçenistan, Keşmir, Bangladeş, Sudan, Libya gibi birçok Müslüman coğrafyasının çeşitli sebeplerden gözyaşı dinmiyor.

Kendi gibi bahtı da kara Afrika’da sömürgeciliğin neticesinde kıtlık, yokluk ve çatışmalar hiç ara vermiyor.

 

PEKİ BİZLER

Bizler rutin hayatımıza en ufak engel çıktığında veryansın eder, engelleri ortadan kaldırırken küçük kıyametler koparırız. Peki biz Müslümanlara bunca eziyeti eden, toprağa her gün masum kanı akıtan, hanelerinde Çinli erkeklerle yaşamak zorunda bırakılan Uygur kadınlarına kabul edemeyecekleri dayatmaları yapan, minicik bedenleri dar ağacına asıp onları salıncak gibi sallayarak eğlenen, çeşit çeşit işkenceye maruz bırakan vicdansız, sömürgeci, katil zihniyete karşı hangi  saftayız.

 

Farkındalık yaratma neden sadece sosyal paylaşım sayfalarında şov amacıyla kullanılır oldu. 5 dakikalık haberlerle geçiştirilen hayatları insanlar her an yaşıyor.  Bugün bu coğrafyalarda yaşananların sebebi İslam değil, Müslümanların İslam’ı gerektiği gibi yaşamamalarıdır. Bunun diğer bir sebebi de Batı ile aramızdaki Müslümanlar arasındaki farklılıkları kışkırtmasıdır.

25 yıldır İslam ülkelerini alev topu gibi saran savaşlara karşı uzun vadeli programlar gerçekleştirilemedi.

Sebebi çok açık zulümleri önleyebilecek birliklerin, kurumlarının, sözleşme gibi kati hükümlere dayalı bağlayıcılıkların olmaması zulmü daha da büyüttü.

Dünyanın dört bir tarafında zulme uğrayan kardeşlerimizin hüznünü yüreklerimizin derinliklerinde hissedebilseydik zalimlere en ağır darbeyi biz indirebilirdik. Çözüm için fikir ve düşünce temelli projelere, azim, heyecan ve istikrara ihtiyacımız var.

 

Dünya üzerindeki her insanın onurlu bir yaşam hakkı var, bu da ancak adalet ve insan haklarının korunmasıyla mümkün olabilir.

Dünyanın dört bir yanında yaşanan insan hakları ihlallerinin ve bunlara gösterilen iki yüzlü yaklaşımların son bulmasını dileğiyle…