Çocukluğum 90’lı yıllara rastlar. Her çocuk gibi bende televizyon izlemekten oldukça keyif alanlardandım. Sıklıkla haber izlenen televizyonumuzda sanatçıların siyaset yaptığına çok şahit olmazdık.

Bizim çocukluğumuzda daha çok sokak oyunları vardı. Sokakta çocuklar arasında siyaset yoktu. Ama şimdi öyle değil. Biz artık büyüdük. Siyaset iliklerimize kadar işledi. Ne yazık ki çocuklarımız da şuan ki sistemden nasibini alıyor. Daha gelişmemiş zihinlerden siyasi cümleler fışkırıyor. Buna sebep siyasetin sadece siyasetçilerin tekelinde olmaması. Artık sanatçının sanatından çok siyasi görüşünü tartışır olduk.

Bir dönemlerin tartışma konusuydu “Sanat sanat için mi?”, “Sanat toplum için mi? “.

Son günlerde  sanatın sanat için mi, toplum için mi yapıldığını tartışmak bi yana tartışılan konular sanat toplumda infial yaratmak için midir sorusunu getiriyor aklıma. Gereksiz yorumlar iş açıyor sanatçının başına. Toplumda da infial yaratıyor. Neticelere bakınca amaç bu muydu, yoksa sonu belli olmayan bir oyun muydu? Bilemiyoruz.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan daha çok çalışıyor Halk TV ve gazeteci Uğur Dündar.

Uğur Dündar’ın her bir konuğu olay.  Daha önce konuk ettiği Cumhuriyet Gazetesi köşe yazarı Mine Kırıkkanat’ın Ak Parti’ye oy verenleri parmak sallayarak tehdit ettiği sözleri hafızalarda tazeliğini korurken son olarak da sanatçı Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın Başkan Erdoğan’ı hedef alan ve tehdit içeren sözleri gündemimize oturdu. Küçücük çocuklar bile bu ikiliyi konuşur oldu.

Elimizde patlamış mısır, sıcacık soba, tüplü televizyon yetiyordu bizim çocukluğumuzda. Hani derler ya yoklukta ne bulsan altındır. Sinema sektörü son yıllarda hızla gelişen ülkemizde artık kendisine çok fazla proje çıkmayan ünlüler siyasi olarak gündeme gelmeyi tercih edebiliyor. Çocukluğumuzun masum duygularını öldüren bu gidişat, çocuklarımızın aynı duyguları yaşayamayacakları endişesini yaşatıyor.  Akşam haberlerinden sonra Gırgıriye varsa komediye doyar, Zeki Alasya, Metin AK pınar ikilisi varsa yeri gelir hüzne doyardık. Onların yarım ekmeği bölüşmesi bize paylaşmayı, yardımlaşmayı aşılardı. Biz onlardan demokrasi dersi istemedik. Toplum olarak onlara böyle bir misyon yüklemedik. Tehditle yaptıkları demokrasi dersinin amacının devamını her gün köşelerinden infial yaratmaya çalışan köşe yazarları getiriyor. Metin Akpınar’ın tost yiyişinden bile dram çıkarıp toplumu iktidara karşı kışkırtmaya çalışan sözde köşe yazarları tetikte bekliyormuş meğer.

Sanatçı elbette siyaset yapabilir. Yapıcı, aydınlatıcı, yol gösterici, onarıcı olduğu takdirde. Biz sanatı da sanatçıyı da sanat için, toplum için sevdik. Sanatçı toplumda infial yaratsın diye değil…