Bu yazımı size Ankara’dan yazıyorum. 10 gündür GATA ‘da rahatsızlığım nedeniyle yatıyorum. Bir süre daha yatacağız gibi gözüküyor. Hayırlısı.

Hastane odamın penceresi Ankara Kalesi’ne bakıyor. Yattığım yerden kaledeki bayrağın dalgalandığını görmek beni nasıl güvende hissettiriyor anlatamam. Burası devletimizin merkezi. Atatürk’ün 1923’te kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti 96 yıldır her türlü zorluğa rağmen gelişerek ayakta durmaya devam ediyor. İnşallah ta ilelebet devam edecek.

“Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi,

Olmaya cihanda devlet bir nefes sıhhat gibi”

Diyor Kanuni Sultan Süleyman bir şiirinde. Kaydettiğinizde anlıyorsunuz bazı şeylerin kıymetini. Sağlık bir gitti mi tekrar eskiye dönmek zor oluyor. O yüzden sağlıklıyken bazı şeyleri idrak etmek ve ona göre yaşamak gerekiyor. Ağız tadıyla yediğiniz, içtiğiniz her şey için şükretmek ve mutlu olmak… İşte hayatın sırrı belki de burada. Ne dersiniz?

30 yıl önce yine aynı hastanede, yine aynı manzaraya bakarken gördüklerimle şimdi arasında fiziksel olarak önemli farklar var. Gecekondularla dolu olan bir manzarada Atakule, Başkent’in tek yüksek binasıydı yıllar önce. Şimdi ise onlarca gökdelen yükseliyor. Anıtkabir her yerden seçilirdi eskiden. Şimdi ise yüksek binaların arasından seçmek zorlaşmış.

Bu işleyen bir devlet yapısının olduğuna delalet. Giderek güçlenen ve ilerleyen bir yapı. Devlet bizim için her şeyin üzerindedir.  Elbette ki eleştiri hakkımız saklıdır. Ancak beka meselesi olursa bu elbette ki her şeyi değiştirir. Çünkü en kötü devlet bile devletsizlikten iyidir. Etrafımızda bir çok devletsiz halkın durumu ortada.

“Devlet iradesi işlemez olursa kişilerin özgürlüğünü koruyacak hiçbir güç ve aracı kalmaz.” Atatürk böyle diyor. Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Yönetenlere güç kuvvet versin ve adaletle yönetmeyi nasip etsin. Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar olsun inşallah. Sağlıcakla