Hiç düşündünüz mü sonumuz ne olacak? Biz insanoğlu içimizde bu nefretle, kinle yaşamaya devam ettiğimiz sürece ne olacak? Bizi kötü yapan hayat şartları mı, yoksa gerçekten kötü olan insanların yaklaşımları mı?
Öyle ya da böyle hiç iyiye gitmiyoruz. Cinayetler, tecavüzler, şiddetler ve daha bilmediğimiz ne çok şey… Kapalı kapıların ardında, dışarıdan bakınca gördüğümüz ışığı yanan pencerelerin içinde neler olduğunu hiç birimiz bilemeyiz. Kimler ne dertlerle boğuşuyor, kimler mutlu bilemeyiz.
Neden bu hale geldik? Sanırım insanların yalnızlaştığı dönemden geçiyoruz. Kimsenin kimseye güveni olmadığından, herkes tek başına liderlik peşinde. Hayata bir dönün bakın. Son zamanlarda iyi olan ne kadar şey gördünüz? Elbette görmüşsünüzdür. Ama bu maalesef kötü olayların sayısından oldukça az. Dayanışmanın, yardımlaşmanın unutulduğu, duyguların yok olduğu bir dönemdeyiz.
Tüm bu güzelliklerin yerini alan duygular da insanlar için acınası bir durum. Duyarsızlık, görmezden gelme, umursamazlık, kin, nefret, gözü dönmüşlük… ve dahası had safhada.. Bugün bu devirde soluk aldığımız hava maalesef ki bu durumda. Yavaş yavaş boğuluyoruz ama kimse farketmiyor. Kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz ama kimse kazmayı bırakma peşinde değil!
Farkında mısınız? Herkes çevrede kötü insanların olmasına, kötülüklerin yaşanmasına o kadar alışmış ki, olması gerekenler olunca insanlar hayranlıkla bakıyor. Bir dönün bakın geçmişinize. İçinizdeki huzuru, şefkati, kaybetme, kırma duygusunu nerede kaybetttiğinizi kendinize bir sorun. Ve hala yol yakınken var olan özünüze geri dönmeye çalışın.
Kötü insanlar var evet. Ama ben bu konuda kendim de dahil olmak üzere herkesi suçluyorum. Tüm kötülüklerin karşısında sessiz kalarak alışılmış duruma getirenlerde bizleriz. Elimizdeki kazmayı kenara koyup kuyu kazmayı bırakmamız gerekiyor. Yoksa sonumuz gerçekten hiç iyi olmayacak.
Refik Halit Karay’ın da dediği gibi: İyi insan olmak istersek, evvela fena insan olduğumuza inanmalıyız…
Hiç düşündünüz mü sonumuz ne olacak? Biz insanoğlu içimizde bu nefretle, kinle yaşamaya devam ettiğimiz sürece ne olacak? Bizi kötü yapan hayat şartları mı, yoksa gerçekten kötü olan insanların yaklaşımları mı?
Öyle ya da böyle hiç iyiye gitmiyoruz. Cinayetler, tecavüzler, şiddetler ve daha bilmediğimiz ne çok şey… Kapalı kapıların ardında, dışarıdan bakınca gördüğümüz ışığı yanan pencerelerin içinde neler olduğunu hiç birimiz bilemeyiz. Kimler ne dertlerle boğuşuyor, kimler mutlu bilemeyiz.
Neden bu hale geldik? Sanırım insanların yalnızlaştığı dönemden geçiyoruz. Kimsenin kimseye güveni olmadığından, herkes tek başına liderlik peşinde. Hayata bir dönün bakın. Son zamanlarda iyi olan ne kadar şey gördünüz? Elbette görmüşsünüzdür. Ama bu maalesef kötü olayların sayısından oldukça az. Dayanışmanın, yardımlaşmanın unutulduğu, duyguların yok olduğu bir dönemdeyiz.
Tüm bu güzelliklerin yerini alan duygular da insanlar için acınası bir durum. Duyarsızlık, görmezden gelme, umursamazlık, kin, nefret, gözü dönmüşlük… ve dahası had safhada.. Bugün bu devirde soluk aldığımız hava maalesef ki bu durumda. Yavaş yavaş boğuluyoruz ama kimse farketmiyor. Kendi kuyumuzu kendimiz kazıyoruz ama kimse kazmayı bırakma peşinde değil!
Farkında mısınız? Herkes çevrede kötü insanların olmasına, kötülüklerin yaşanmasına o kadar alışmış ki, olması gerekenler olunca insanlar hayranlıkla bakıyor. Bir dönün bakın geçmişinize. İçinizdeki huzuru, şefkati, kaybetme, kırma duygusunu nerede kaybetttiğinizi kendinize bir sorun. Ve hala yol yakınken var olan özünüze geri dönmeye çalışın.
Kötü insanlar var evet. Ama ben bu konuda kendim de dahil olmak üzere herkesi suçluyorum. Tüm kötülüklerin karşısında sessiz kalarak alışılmış duruma getirenlerde bizleriz. Elimizdeki kazmayı kenara koyup kuyu kazmayı bırakmamız gerekiyor. Yoksa sonumuz gerçekten hiç iyi olmayacak.
Refik Halit Karay’ın da dediği gibi: İyi insan olmak istersek, evvela fena insan olduğumuza inanmalıyız…
YORUMLAR