Son yıllarda arka arkaya gelen seçim süreçleri hepimizin dengesini bozdu. Toplumda ayrışma ve kutuplaşma belirtileri giderek keskinleşti gibi. Özellikle son yapılan yerel seçimler arifesinde seçim kampanyası yürüten siyasiler zaman zaman ölçüyü kaçırdılar. Öylesine ki; birbirlerine hain, işbirlikçi, terör destekçisi vb. gibi kavgada dahi söylenmeyecek sözler söylediler.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin iptali ile gerilim biraz daha arttı. Şimdi tekrar 23 Hazirana kadar sürecek bir seçim sürecine girdik. Bu süreçte olabilecek gerilimlerden Allah bizi korusun. Çünkü seçim mücadelesinin daha da sertleşeceği aşikar gibi.
Oysa bu toplumun ayrışma, kutuplaşma ve giderek daha kötü olaylara dönüşme belirtileri gösteren ortamlara değil, birlikteliğe ihtiyacı var. Ekonomik göstergeler ortada, işsizlik had safhada, dünya piyasalarında da büyük darlık olduğu söyleniyor. Dış siyaset açmazlarımız giderek içinden çıkılmaz hale geliyor.
Bütün olumsuzluklardan kurtulmak için biran önce yeni kararların alınması gerekmektedir. Alınacak kararlarda geniş halk kitlelerinin de onayının alınması büyük önem taşımaktadır.
“Demokrasi; kurumlar ve kurallar manzumesidir.” Diyor rahmetli Süleyman Demirel. Eğer kurumlar ve kurallar çalışırsa sorunlarını çözer. Yeter ki; müdahale olmasın. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin işlerliği kurumların bağımsızlığı için çok önemlidir. Yönetimi elinde bulunduranlar kurumlar arası koordinasyonu sağlıklı gerçekleştirirlerse yaşanacak sorunların çoğu kendiliğinden çözülür.
Yani eskilerin deyimiyle sorunları uhulet ve suhuletle halletmek gerekir. Bunun yolu da kurumlar ve kuralların işlemesinden geçer. Burada ki ağırlıklı görev de yönetim gücünü elinde bulunduranlara düşer.
Burada Şeyh Edebali Hazretlerinin; Osman Bey’e verdiği öğüdü hatırlamak gerekiyor bence. Ne diyordu: “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”
Kısacası; bütün sorumlulardan uhulet ve suhulet bekliyoruz, lütfen…
Son yıllarda arka arkaya gelen seçim süreçleri hepimizin dengesini bozdu. Toplumda ayrışma ve kutuplaşma belirtileri giderek keskinleşti gibi. Özellikle son yapılan yerel seçimler arifesinde seçim kampanyası yürüten siyasiler zaman zaman ölçüyü kaçırdılar. Öylesine ki; birbirlerine hain, işbirlikçi, terör destekçisi vb. gibi kavgada dahi söylenmeyecek sözler söylediler.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin iptali ile gerilim biraz daha arttı. Şimdi tekrar 23 Hazirana kadar sürecek bir seçim sürecine girdik. Bu süreçte olabilecek gerilimlerden Allah bizi korusun. Çünkü seçim mücadelesinin daha da sertleşeceği aşikar gibi.
Oysa bu toplumun ayrışma, kutuplaşma ve giderek daha kötü olaylara dönüşme belirtileri gösteren ortamlara değil, birlikteliğe ihtiyacı var. Ekonomik göstergeler ortada, işsizlik had safhada, dünya piyasalarında da büyük darlık olduğu söyleniyor. Dış siyaset açmazlarımız giderek içinden çıkılmaz hale geliyor.
Bütün olumsuzluklardan kurtulmak için biran önce yeni kararların alınması gerekmektedir. Alınacak kararlarda geniş halk kitlelerinin de onayının alınması büyük önem taşımaktadır.
“Demokrasi; kurumlar ve kurallar manzumesidir.” Diyor rahmetli Süleyman Demirel. Eğer kurumlar ve kurallar çalışırsa sorunlarını çözer. Yeter ki; müdahale olmasın. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin işlerliği kurumların bağımsızlığı için çok önemlidir. Yönetimi elinde bulunduranlar kurumlar arası koordinasyonu sağlıklı gerçekleştirirlerse yaşanacak sorunların çoğu kendiliğinden çözülür.
Yani eskilerin deyimiyle sorunları uhulet ve suhuletle halletmek gerekir. Bunun yolu da kurumlar ve kuralların işlemesinden geçer. Burada ki ağırlıklı görev de yönetim gücünü elinde bulunduranlara düşer.
Burada Şeyh Edebali Hazretlerinin; Osman Bey’e verdiği öğüdü hatırlamak gerekiyor bence. Ne diyordu: “Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana…”
Kısacası; bütün sorumlulardan uhulet ve suhulet bekliyoruz, lütfen…
YORUMLAR