Zaman ne kadar hızlı akıp geçiyor. Bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir saat gibi geliyor insana. Zamanı iyi değerlendirmek gerek. Fakat biz insanlar kapılıyoruz dünya haline, üzüntüler, dertler, tasalar havada uçuşuyor. Kimi çevirip sorsan vay efendim benim şu derdim var cevabını alıyorsun.
Üç günlük dünya deriz ya sürekli. Madem biliyoruz üç günlük olduğunu nedir bu kendimizi üzer hallerimiz?
Bu hayatı gerçekten tadında yaşamak için fazla zamanımız yok. İçimiz huzur dolu, her gün yüzümüzde güller açarak yaşamak herkesin hakkı. O halde neden sürekli bir yakarış?
Çünkü insanlar kendilerini herkesten üstün görür. İşine geleni göğün en tepesine çıkarırlar, gelmeyeni yerin dibine sokarlar. Bir işe başvurduğumuzda da aynı şey. Dilenen insanlara evet bende çok kızarım. Ama gidin bir sorun başvurdular da kabul mü edildiler? Bakıyorlar karşıdaki insana eli yüzü düzgün mü yanımıza yakışır mı? Tabi en başta ne mezunu? Artık bir sanatkar olmasına bakılmıyor. Düzeye bakılınca yetiyor bizim millete.
Konumuz zamandı nereden nereye geldik! En azından şu yaşadığımız zaman içinde neyi iyi neyi kötü yaptık onu düşünmek gerek. Güz geldi geçti önümüz yaz ama bir bakmışız kış da bir anda gelivermiş.
Düşünelim biraz çevremize ne kadar iyilik ettik? Ne kadar öbür dünya için çalıştık çabaladık? Yanlışlarımızı ne kadar telafi ediyoruz? Tüm bu sorulara bir cevap bulabiliyor muyuz peki?
Sadece bunlarla da bitmiyor! Bizim yaşamımız bu dünyadan ibaret değil. Bunun bir de sonrası var. Ve bizler buraya öbür dünyaya hazırlık için gönderildik.
Dedik ya zaman akıyor. Peki sen geçen ömründe çevrene ne kadar iyilik ediyorsun? Herkes seni hoş karşılarken, insanlara sende aynı şekilde yaklaşıyor musun? Yediden yetmişe yaş farketmez. Herkese karşı öncelikle saygı ve sevgi beslememiz gerekli. O zaman zaten huzurlu bir hayat da bizleri bekliyor olacak.
Peki ya bugüne kadar yaptığımız yanlışlar ne olacak? Telafi etmek için çabaladık mı acaba? Birini kırdığımızda özür dilemekten bile alıkoyuyoruz kendimizi. Neden? Çünkü gururluyuz! Oysa ki özür dilemek ayıp bir şey utanılacak bir durum değil! Telafi için de şart.
Dünyanın asıl amacı, aslında bizim için bir sınav. Biz bu sınavı başarıyla geçebilecek miyiz? Herkesin yaptığı yanlışları yapmaktan ne kadar sakındık kendimizi peki?
Sorular sor sor bitmez. Tek amacımız bu dünyada iyilik yapmak olsun ki, öbür dünyada yerimizi en iyi şekilde alabilelim.
Zaman akıyor. Gerçekten akıp gidiyor. Dünyada güzellik et ki, sonsuz ahiret gününde aynısıyla karşılaşasın…
Zaman ne kadar hızlı akıp geçiyor. Bir sene bir ay, bir ay bir hafta, bir hafta bir saat gibi geliyor insana. Zamanı iyi değerlendirmek gerek. Fakat biz insanlar kapılıyoruz dünya haline, üzüntüler, dertler, tasalar havada uçuşuyor. Kimi çevirip sorsan vay efendim benim şu derdim var cevabını alıyorsun.
Üç günlük dünya deriz ya sürekli. Madem biliyoruz üç günlük olduğunu nedir bu kendimizi üzer hallerimiz?
Bu hayatı gerçekten tadında yaşamak için fazla zamanımız yok. İçimiz huzur dolu, her gün yüzümüzde güller açarak yaşamak herkesin hakkı. O halde neden sürekli bir yakarış?
Çünkü insanlar kendilerini herkesten üstün görür. İşine geleni göğün en tepesine çıkarırlar, gelmeyeni yerin dibine sokarlar. Bir işe başvurduğumuzda da aynı şey. Dilenen insanlara evet bende çok kızarım. Ama gidin bir sorun başvurdular da kabul mü edildiler? Bakıyorlar karşıdaki insana eli yüzü düzgün mü yanımıza yakışır mı? Tabi en başta ne mezunu? Artık bir sanatkar olmasına bakılmıyor. Düzeye bakılınca yetiyor bizim millete.
Konumuz zamandı nereden nereye geldik! En azından şu yaşadığımız zaman içinde neyi iyi neyi kötü yaptık onu düşünmek gerek. Güz geldi geçti önümüz yaz ama bir bakmışız kış da bir anda gelivermiş.
Düşünelim biraz çevremize ne kadar iyilik ettik? Ne kadar öbür dünya için çalıştık çabaladık? Yanlışlarımızı ne kadar telafi ediyoruz? Tüm bu sorulara bir cevap bulabiliyor muyuz peki?
Sadece bunlarla da bitmiyor! Bizim yaşamımız bu dünyadan ibaret değil. Bunun bir de sonrası var. Ve bizler buraya öbür dünyaya hazırlık için gönderildik.
Dedik ya zaman akıyor. Peki sen geçen ömründe çevrene ne kadar iyilik ediyorsun? Herkes seni hoş karşılarken, insanlara sende aynı şekilde yaklaşıyor musun? Yediden yetmişe yaş farketmez. Herkese karşı öncelikle saygı ve sevgi beslememiz gerekli. O zaman zaten huzurlu bir hayat da bizleri bekliyor olacak.
Peki ya bugüne kadar yaptığımız yanlışlar ne olacak? Telafi etmek için çabaladık mı acaba? Birini kırdığımızda özür dilemekten bile alıkoyuyoruz kendimizi. Neden? Çünkü gururluyuz! Oysa ki özür dilemek ayıp bir şey utanılacak bir durum değil! Telafi için de şart.
Dünyanın asıl amacı, aslında bizim için bir sınav. Biz bu sınavı başarıyla geçebilecek miyiz? Herkesin yaptığı yanlışları yapmaktan ne kadar sakındık kendimizi peki?
Sorular sor sor bitmez. Tek amacımız bu dünyada iyilik yapmak olsun ki, öbür dünyada yerimizi en iyi şekilde alabilelim.
Zaman akıyor. Gerçekten akıp gidiyor. Dünyada güzellik et ki, sonsuz ahiret gününde aynısıyla karşılaşasın…
YORUMLAR